Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yasal süreç bittiğinde ve yargı Deniz Akkaya’yı haklı gördüğünde, dava açıldığında henüz portakalda vitamin olan kızı Ayşe, ilkokula başlamış, belki de bitirmiş olacak. Tazminat davası bu kadar yıl sürer mi?
Deniz Akkaya’nın, bir işadamının kendisiyle birlikte olmak için 300 bin TL teklif ettiğini açıklaması üzerine, “İşadamı ekonomiyi bilir, kimseye değerinden fazla vermez” diyen İTO eski Başkanı Mehmet Yıldırım hakkında açtığı tazminat davasında mahkeme kararını vermiş ve Yıldırım’ı 15 bin TL tazminata mahkum etmiş. İnanılır gibi değil. Böyle düşünmemin sebebi, Yıldırım’ın tazminata mahkum olması ya da tazminatın miktarı değil, mahkemenin bu kararı tam sekiz yıl sonra vermesi.
Mahkeme kararını verdi de, yargı süreci bitti mi?
Bitmedi. Çünkü Kadıköy 6’ncı Asliye Hukuk Mahkemesi, Akkaya’nın açtığı tazminat davasını reddetmişti.
Akkaya, karara itiraz edince, Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği kararı üç yıl önce bozmuştu. İkincisinde dava Kadıköy 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü ve bu kez mahkeme, tazminata hükmetti. Yıldırım’ın da bu kararı 15 gün içinde temyiz etme hakkı var. Bir üst mahkemenin bu davayı gündemine alıp, karar vermesi de en az 1-2 yıl sürer.
Üst mahkeme, bu kararı da bozarsa - ki ihtimal dahilinde, etti mi sana birkaç yıl daha. Akkaya, Yıldırım hakkında 100 bin TL’lik tazminat davası açtığında, Türk parasının üstünden henüz dokuz sıfır atılmamıştı. Akkaya daha anne olmamıştı.
Tüm yasal süreç bittiğinde ve yargı Akkaya’yı haklı gördüğünde, dava açıldığında henüz portakalda vitamin olan kızı Ayşe, ilkokula başlamış, belki de bitirmiş olacak. Bir tazminat davası bu kadar yıl sürer mi? Neticede, yargı kusursuz bir cinayeti aydınlatmıyor ki!
Yıldırım’ın Akkaya için söylediklerinde tazminatı gerektirecek bir şey var mı, yok mu?
Adalet mi şimdi bu?

KEŞKE HER KONUDA BÖYLE ARAŞTIRMALAR YAPILSA!
Radikal’in “O taşı niye attın?” manşeti, son aylarda okuyunca mutlu olduğum haberlerden biriydi. Bu haberin beni bu denli mutlu etmesinin iki sebebi vardı.
Birincisi, bir valiliğin böyle bir projeye maddi destek verip, madalyonun arka yüzünü de görmemize olanak sağlamasıydı.
İkincisi de Mersin Valiliği ve Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle yapılan ‘Taş Atan Çocuk Fenomeni: Mersin’in Banliyölerinde Öfke Patlaması Projesi’nin başındaki kişinin, eski mesai arkadaşım Doç. Dr. Nurdan Akıner’in olması. Milliyet’in magazin servisini yönettiğim dönemde, şimdilerde Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner, magazin muhabiriydi bizde.
Muhabirlikle birlikte yüksek lisans eğitimini sürdürdü ve sonunda gazeteci değil, akademisyen olmayı seçti. Yıllar sonra da hedeflediği yere geldi. Akıner’in, taş atan çocuklardan 250’siyle ve aileleriyle, ev ortamında bir araya gelerek gerçekleştirdiği, ‘Etnik kimlik ekseninde ötekileştirilenlerin Mersin’in banliyölerindeki öfke patlamaları; çocuklarla devletin arasındaki uçurumun nedenleri‘ araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlar bize, o çocukların o taşları niye attığını açık ve net bir şekilde gösterdi.
Akıner’in Mersin Üniversitesi öğrencileriyle yaptığı bu çalışmanın ortaya koyduğu bilimsel verileri değerlendirip değerlendirmemek artık devletin işi.
Türkiye’yi yönetenler, 81 ile üniversite açmakla övünüyor.
Elbette ki övünülecek bir şey bu.
Türkiye’yi yönetenler, toplumsal konularda böylesine araştırmalar yapmaları için üniversitelere maddi destek sağlasa ve yapılacak bilimsel çalışmalar önümüzü aydınlatsa daha iyi olmaz mı? Son günlerde Türkiye’nin en çok tartıştığı şey ne?

Haberin Devamı

ABD’liler yapıyor, biz yapamıyoruz
Televizyon dizilerinin toplumu olumsuz yönde etkileyip etkilemediği veya ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi yüzünden Türkiye’de tecavüzlerin artıp, artmadığı. Bu konuda sıcağı sıcağına yapılmış bir araştırma olmadığı için Haydar Dümen gibilerin ağzına bakıyoruz ki, acaba ne diyecek bu ‘seks uzmanı’? Haydar Dümen diyor ki, “Arttı”...
Papatya falı mı bu? Arttı, artmadı, arttı, artmadı. ‘Koyunun olmadığı yerde keçi, Abdurrahman Çelebi’ durumu.
Oysa Mersin Valiliği’nin yaptığı gibi devlet maddi destek verse ve üniversiteler sokağa çıkıp, bu konuyu araştırsa ve ortaya çıkacak rapora göre gereken yapılsa daha iyi olmaz mı?
Türkiye’de onca üniversite var, ama hâlâ bilim adına konuşanlar bile Amerikalıların, TV’de yayınlanan programların toplumu ne kadar etkilediği konusundaki araştırmalarını kaynak göstererek açıklama yapıyor.
Mersin Valiliği’ni, Mersin Üniversitesi’ni ve Nurdan Akıner ile bunu manşete taşıyan Radikal’i kutluyorum. Devlet - üniversite işbirliğinde bu tür sosyal içerikli araştırmaların sürmesini umuyor ve bekliyorum.