Cumhurbaşkanı, eleştirilerini okuduğu bir filmi merak edebilir. Ama yabancı bir filmi izlemenin yöntemi bellidir
‘Zoraki Kral’ (The King’s Speech) filmi birçok dalda Oscar’a aday. Film, Oscar alır mı, alamaz mı bilmem, ama Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, ‘Zoraki Kral’ vizyona girmeden, DVD’sini izlemesi ve sonrasında yaptığı açıklamalar tam ‘Oscarlık’.
Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik’in yaptığı açıklamaya göre olay şöyle olmuş:
Cumhurbaşkanı, filmi gazetelerden okumuş ve merak etmiş. Gül’ün bu merakını gidermek isteyen genel sekreter Mustafa İsen, Çelik’i arayıp, “Böyle bir durum var. Film, Türkiye’de var mı yok mu?” diye sormuş. Çelik de, “Film, Türkiye’de daha gösterime girmedi. Dağıtımcısı filmi getirmiş. Arzu ederseniz, dağıtımcı firmadan özel izin alıp, size iletiriz” demiş.
İsen de, “Mümkünse öyle yapalım” deyince ‘Zoraki Kral’ın Çankaya yolculuğu başlamış. Cumhur- başkanı, eleştirilerini okuduğu bir filmi merak edebilir. Ama yabancı bir filmi izlemenin yöntemi bellidir.
Keşke, “Bu iş olmaz” diyebilseydi!
Ya Türkiye’de vizyona girmesini bekleyecek ya da DVD’sinin çıkmasını... Telif hakları ve sinema genel müdürünü arayan, Kültür ve Turizm Bakanlığı eski müsteşarı olunca, akan sular duruyor haliyle. Çelik, “Bu filmi TMC, getirdi Türkiye’ye. İzin için de müracaat ettiler bize. Bu aşamada onlardan böyle bir ricada bulunmam etik olmaz. Yarın öbür gün de onlar, olmayacak bir şey isterler bizden, yapmak durumunda kalırız” demesi gerekirken, yol gösteriyor Mustafa İsen’e.
Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü’nün, “Bu tartışmayla korsana karşı bir duyarlılık alanı oluştu. İyi de oldu” deyip, arkasında şunları söylemesine ne demeli? “Bazı köşe yazarları filmin korsanını izlediklerini söylediler. Bunlar da entelektüel kişiler. Geçimlerini teliften sağlayan kişilerin böyle ifadeleri doğru bir yaklaşım değil.”
İyi de Sayın Çelik, sizin göreviniz ne? Sadece bandrol satmak mı piyasaya çıkacak kitap, DVD ve filmlere?
Cumhurbaşkanı’na vizyona girmemiş filmin DVD’sini ayarlayacağınıza, ‘Telif Yasası’nı ihlal edenler hakkında gereğini yapın. Nasıl ki medya, korsan tezgahından film alırken görüntülediği Ali Poyrazoğlu’na acımıyorsa, siz de Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü olarak, korsan film izlediğini böbürlenerek yazanlara acıma.
SİNYORA ENRİCA İLE İTALYAN OLAMAMAK!
Bu öyle bir ego savaşıdır ki, kazananı olmaz. Çünkü bu tür savaşlar, kazanmak, yani galip gelmek için yapılmaz.
Bu savaşta tek amaç vardır; karşı tarafı yıpratmak. Birbirlerine zarar verdikleri ölçüde, savaşı kazandıklarını sanırlar. Karşı taraf kaybedince, kendi de kazanmıyor ama. Karşı tarafla birlikte o da kayıpta. Ben bugüne kadar yapımcılarla oyuncular arasında soğuk savaşların o filmlerin gişelerine olumlu manada yansıdığını görmedim.
Yapımcılarla oyuncular arasındaki bu ego savaşının, yapılan filme zararı olmuştur, ama faydası olmamıştır.
Hal böyleyken cuma günü vizyona girecek ‘Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak’ filminin yapım şirketi Ares Media’nın, Fahriye Evcen’le niye böyle bir savaşa girdiğini anlayabilmiş değilim.
Filmdeki rolü çok kısa ama...
Futbol yorumcuları Galatasaray’ın Teknik Direktörü Hagi’yi yerden yere vuruyor. Niye? Misimoviç gibi asist kralı olmuş bir yıldız futbolcuyu oynatmadığı için... Misimoviç’e verilen para, Hagi’nin cebinden çıkmış olsa yapabilir mi bunu? Kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey olurdu çünkü.
Bir yapımcının filminde oynattığı bir oyuncuyla, vizyon sırasında böylesine bir soğuk savaşa girmesinin, Hagi’nin kendi ayağına kurşun sıkmasından farkı yok.
Fahriye Evcen, afişteki fotoğrafının daha büyük kullanılmasını istemiş. Sen misin bunu isteyen? ‘Konuk oyuncu’sun sen, Fahriye Evcen aynen afişten şutingen! Evcen’in afişteki yerini bir tık büyütüp, ondan marjinal fayda sağlamak varken, onu afişten çıkarmanın zararı sadece ona değil ki! Yapımcılar Elvan Albayrak ve Can Arca, “Para bizim, kime ne?” diyorsa, o zaman bana ne?
Önceki gün basın gösteriminde izlediğim ‘Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak’ filmine gelince:
Filmin adı; ‘Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak’, ama aslında İsmail Hacıoğlu’nun canlandırdığı ‘Ekin’in Sinyora Enrica’ya rağmen İtalyan olamaması anlatılıyor.
İsmail Hacıoğlu ile ‘Valentina’ rolündeki Lavinia Longhi’nin, Claudia Cardinale kadar ustalık kokmasa da, hayli göz dolduran oyunculukları var filmde.