Kurt gibi puslu havayı bekleyip ava çıkanlar, kraldan çok kralcılar, durumdan vazife çıkaranlar... Yakışıyor mu bunlar 21. yüzyıl Türkiye’sine?
Türkiye’nin nasıl bir iklimin etkisi altında olduğunu görmek ve göstermek için akademik bir çalışmaya ya da binlerce denekli bir araştırmaya gerek yok... Çünkü her şey ortada... Olan biten gariplikleri alt alta sıraladığınızda şöyle bir tablo çıkıyor karşınıza...
Kurt gibi “puslu hava”yı bekleyip ava çıkanlar, aymazlığa soyunanlar, kraldan çok kralcılar, durumdan vazife çıkaranlar gırla...
Örnek mi?
Rock grubu Duman’ın başına gelenler.
Grubun solisti Kaan Tangöze, Altınoluk konserinde şöyle anlattı yaşadıklarını:
“Kendisini seviyor muyduk bilmiyorum, ama ilk defa bizim kanalımıza girdi. Otelimizi, her şeyimizi ayarlamışız. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le aynı otele denk gelmişiz. Demiş ki, ‘Ben Duman’la aynı otelde kalmam’. Haliyle bizi attılar. Çiçek iyi bir adamdır, bence danışmanları yapmıştır.”
Cemil Çiçek’i kullandılar
Bu iddiayı yalanlayan Cemil Çiçek’in basın danışmanı Rüçhan Akıncıoğlu, “TBMM Başkanı otelde değil, evde konakladı” dedi.
Çok fazla siyasetçi tanımam, ama Cemil Çiçek’le danışmanı Rüçhan Akıncıoğlu’nu biraz tanırım. Konakladıkları otelden Duman’ı dışarı attıracak insan değil hiçbiri...
Yalanladılar da bu iddiayı...
Ama bu yetmez...
Adlarını kullanıp Duman’a kapıyı gösterenlere sormalılar bunun hesabını...
RTÜK Başkanı da dertli
Sigara ve içki reklamına getirilen yasaklardan sonra ekranlardaki buzlanma son zamanlarda tablolara bile sıçradı. RTÜK Başkanı Davut Dursun bile, “Bazı film ve dizilerde tablodaki kadın görüntüsünün buzlanmasını RTÜK istemiyor. Kanunumuzda böyle bir madde yok, ama yayıncı yapıyor. Bu da onların editöryal tercihi” dedi ve buzlanmanın ekranlarda çirkinlik yarattığını itiraf etti.
RTÜK Başkanı’ndan kamuoyuna dert yanmasını değil, “kraldan çok kralcılar”a ve “durumdan vazife çıkaranlar”a fırsat bırakmayacak hamleler yapmasını beklerdim.
Oteldeki utanç perdesi
ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK
Oprah Winfrey, Amerika’nın en çok kazanan TV yıldızı... Forbes’a göre 2.7 milyar dolar kişisel serveti...
Oprah’ın dostu Tina Turner’ın düğünü için gittiği Zürih’te ırkçı muameleyle karşılaşması düşündürücü.
Toris Pommes’ın vitrininde gördüğü bir çantayı alıp, incelemek isteyince satış görevlisi, “Sizin paranız yetmez o çantayı almaya” deyip, reddetti önerisini.
Değil o çantayı, mağazayı bile satın alacak ekonomik güce sahip olan Oprah, görevliyle tartışmak yerine terk etti orayı ve şovunda anlattı gördüğü ırkçı muameleyi.
Bunun üzerine Toris Pommes’in sahibi Trudie Goetz’in yaptığı şu savunma şaşırttı beni:
“Ortada bir ırkçılık yok. Sadece iletişim problemi var. Satış görevlimiz İngilizce konuşuyor, ama Oprah kadar iyi değil.”
Hem dünyanın parasına marka çanta sat, hem İngilizce’yi çat-pat konuşan eleman çalıştır.
Ayrıca ne alakası var, bu diyaloğun perfect İngilizce’yle?
Müşteri diyor ki, “O çantaya bakabilir miyim?”
Madem ki henüz sökemedin İngilizce’yi, al vitrinden o çantayı ver müşteriye. Niye tipine ve ten rengine bakıp, “Senin paran yetmez o çantayı almaya” diyorsun müşteriye?
Satış görevlisi Oprah’ı tanımamış olabilir, ama bir insanın ten rengine bakıp, onun satın alma gücü hakkında karar veriyor olmasının savunulacak bir yanı yok.
GÜNÜN SÖZÜ
Cesaret ileri gitmekle, korku geride durmakla gelişir.
(Publilius Syrus)