Çarşamba günü saat 11.20’de İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan kalkan Türk Hava Yolları’nın 0005 sayılı uçağıyla Şikago’ya uçuyoruz.
Uçak, Avrupa semalarında uçuşunu sürdürürken hostesler, ilk yemek servisini tamamladı.
Bir kahve almak için hosteslerin ve servisin bulunduğu en arka bölüme gittim. Kahvemi içtikten sonra tuvalete girmek istedim. Uçakta biri sağda, biri solda olmak üzere iki tuvalet var.
Baktım ikisi de meşgul, bekle bekle kimse çıkmıyor.Hostese, “İçerdekiler sigara mı içiyor ki, bir türlü çıkmıyorlar” dedim.
Hostesin yanıtı netti: “İçemezler, hemen alarm çalar.”
Hostes Aylin’in bu sözünün üstünden bir dakika bile geçmedi, uçağın arka bölümündeki telefonların üstündeki kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı.
Hostes, sağdaki tuvaletin ‘meşgul’ yazan bölümüne müdahale etti. Hemen kapı açıldı ve dışarı erkek bir yolcu çıktı.
Ön tarafta görev yapan erkek hosteslerden biri de oraya geldi.
Yolcuyla hostesler arasında hareketli bir konuşma başladı. Sonra erkek hostes, eline bir şişe su aldı ve tuvalete döktü.
“İki fırt çekip, attı!”
Hostese ne olduğunu sordum, “Sigara içmiş, o yüzden alarm çalıştı, o da korkudan sigarayı attı. Sigarayı attığı yeri sorup, üstüne su döktük” dedi. Derken ‘Kabin amiri’ de geldi olay mahalline. Hostes, ‘Kabin amiri’nin talimatıyla yolcunun ‘uçuş kartı’nı alıp, yerine gönderdi.‘Kabin amiri’ne, Libyalı yolcuya para cezası kesip kesmeyeceklerini sordum; yanıtı, “Öyle bir yetkimiz yok” oldu.
Uçakta sigara içmek yasak, ama içene bir ceza yok, nasıl bir iş bu diye üsteleyince de şunları söyledi:
“Bir sigara içti diye öldürecek halimiz yok yolcuyu. Tutanak tutup polise bildirebiliriz. O zaman da polis, onunla birlikte bütün yolculara zorluk çıkaracak. Belki de bizi ‘kara liste’ye alacak. Zaten adam sigaradan iki fırt alınca alarm öttü, o da hemen söndürdü.”
‘Kabin Amiri’ belli ki iyi niyetli, ama doğrusu bu mu?
İşte o tartışma konusu...
Ama gördüğüm o ki yasak olmasına rağmen uçağın tuvaletinde gizlice sigara içerken yakalanan Libyalı yolcu, Şikago’da bizimle indi, polis kontrolden geçti ve elini kolunu sallayarak gitti.
Miraç Kandilinde Mescid-i Aksa’da!
Los Angeles’taki ‘Anadolu Kültür Festivali’ için ABD’ye gelenler arasında, son yıllarda yaptırdığı dini turlarla gündem oluşturan iş kadını Nadire İçkale de vardı.
İstanbul - Şikago, Şikago - Los Angeles hattındaki uçaklarda ayrı yerlerde oturduğumuz için Nadire İçkale ile tanışıp, sohbet edememiştik. Ancak Los Angeles Havaalanı’ndan konaklayacağımız Hyatt Regencey Otel’e transferde aynı otomobile düştük. Uzun uzun sohbet ettik.
İçkale’nin, 2002’de Umre seyahatleriyle başlattığı dini yerlere ‘sosyete turları’nı devam ettirip ettirmediğini merak ediyordum. Büyük bir heyecanla anlatmaya başladı:
“İki çeşit tur düzenliyorum. Biri dini, diğeri ise kültür turları. İkisini de Diyarbakır Tanıtma Yardımlaşma ve Kültür Vakfı adına yapıyorum. DİTAV’da ikinci başkanım, eski milletvekillerinden Metin Cizreli de başkan. Dini turlarda 50, kültür turlarından da 100 euro bağış alıyoruz vakfa. G.Doğulu 650 üniversiteliye burs veriyoruz. Ayrıca Diyarbakır’ın kültür varlıklarına sahip çıkıyoruz. ”
Ekip başı olarak 7 Temmuz’da 60 kişilik bir kafileyi Kudüs’e götüreceğini anlatan İçkale, “Malum 8 Temmuz, Miraç Kandili. Eskiden tur kafilemiz kadınlardan oluşuyordu. Bu kez erkekler de olacak. Miraç Kandili’nde ibadetimizi Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da yapacağız. Üç gün dört gece kalıp, seyahatimizi tamamlayacağız” dedi.