“Darbe girişimi”nin aydınlanmayan yanlarına rağmen anlatılanlar ve yazılanların ortaya serdiği çıplak gerçekler de var.
Genelkurmay’ı yönetenlerin kışlalardaki tuhaf hareketliliği askeri istihbarat yerine MİT’ten öğrenmiş olması dehşet verici.
MİT Başkanı Hakan Fidan, Genelkurmay’a önce yardımcısını gönderdi. Ama sonradan anlaşılıyor ki, yıllardır Genelkurmay başkanlarının odasına her gün dinleme cihazı yerleştirip, sonra da bu kayıtları Telekom’daki “abi”lerine veren
hainler kuşatmış Akar’ın etrafını. Bu hamlenin bir faydası olmayıp, “darbenin ayak sesleri” çoğalınca, yardımcısının ardından MİT Başkanı, kendi gitmiş Genelkurmay’a.
Sonuç değişti mi?
Hayır...
Fidan, MİT’in istihbaratını askerden önce Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile paylaşsa, sonuç böyle mi olurdu?
Sanmıyorum…
Genelkurmay Başkanı, kendi istihbarat teşkilatı dururken kışladaki hareketliliği MİT’ten, ülkenin “Başkumandanı” “darbe girişimi”ni eniştesinden öğreniyorsa, anormal bir durum var ortada.
MİT Başkanı’nın “görev kusuru” işlediği, askeri istihbaratın ise
“derin uykuda” ya da FETÖ’cülerin elinde olduğu kesin.
O yüzden iki istihbarat örgütünün sil baştan yapılanması şart.
LANET OLSUN, ASKERİMİZE BU TRAVMAYI YAŞATANLARA
Polisin linçten kurtardığı zavallı asker Umut Can Güler’in babası Adem Güler’in anlattıklarını okurken içim parçalandı, gözlerim doldu. Bakar mısınız, o babanın anlattıklarına?
“Bir aylık asker benim oğlum. Olaylar başlamadan 21.00 civarında telefon etti. Sevinçli
GÜNÜN SÖZÜ
Güya, “Güzel günler göreceğiz çocuklar” şarkısıyla büyüdük, ama yarım asırdır gün yüzü görmedik!