Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yaşı benden küçük erkeklerle işim olmaz
Son günlerde, iddia sahiplerinin doğruluğu konusunda bir hayli ısrarcı olduğu bir söylentiyle sıkça karşılaşınca araştırmadan edemedim.
İpek Tuzcuoğlu’nun bir süreden beri The House Cafe’lerin Genel Müdürü Tuna Aksu ile birlikte olduğu iddia ediliyordu. Tuzcuoğlu’nun özellikte Ortaköy’deki The House Cafe’de sıkça görülmesi ve “yenge” muamelesi gösterilmesi bu söylentiye dayanak teşkil ediyordu.
Tuzcuoğlu’nu arayıp birkaç yerde duyduğum bu söylentiyi ilettim ve görüşünü sordum, şunları söyledi:
“Tuna Aksu benim kardeşim gibidir. Eski nişanlısı Ebru da çok iyi arkadaşımdır. Tuna, benim eski erkek arkadaşımın da arkadaşıdır. Benim ahlak anlayışımda bu tür dostlukların içinden doğacak ilişkilere yer yok. Ayrıca Tuna 32 ya da 33 yaşında. Şimdiye kadar yaşı benden küçük hiç sevgilim olmadı, bundan sonra da olmaz. Benim ilişkilerim hep benden büyük ve olgun erkeklerle olmuştur. The House Cafe’nin ortaklarından Canan Baltacıoğlu da arkadaşım. Sevdiğim ve rahat ettiğim bir yer olduğu için son zamanlarda söyleşilerimi hep Ortaköy The House Cafe’de yaptığım için böyle bir söylenti çıkmış olabilir ama doğru değil. Komik bir iddia... Ayrıca iki aydır atv’deki programım nedeniyle kendimi kapadım. Anti sosyal bir kadın oldum.”
Bazılarının ısrarla “gerçek” diye anlattığı konu hakkındaki Tuzcuoğlu’nun görüşü böyle...
Atalarımızın, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözünü düstur edinip dumanın kaynağına yaptığımız yolculukta ateşi bulamadık, üstüne üstlük dumanı da yok ettik!

Arabalı vapurla denizin ortasında nasıl esir kaldık?

Cumartesi günü saat 17.00’de Sirkeci’de arabalı vapura bindiğimde, diğer yolcular gibi ben de 15 dakika sonra Harem’de olacağımızı düşünüyordum. Ama karadaki hesap denize uymadı. Sahilbend adlı arabalı vapur, tam Harem’e yanaşmak üzereydi ki, birden olduğu yerden dönmeye başladı. Döndükçe de hızı arttı, yolcular ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ayaktaki yolcuların çoğu müthiş gürültü ve sarsıntıyla bir yerlere savruldu.
Çünkü “elektronik arıza” sebebiyle dümeni kilitlenen vapurun burnu mendireğe çarptı. 

Lucky S böyle batmıştı
Hatırlar mısınız bilmem?
Yıllar önce Akdeniz’de narkotik polisinin etrafını sardığı uyuşturucu yüklü Lucky S adlı gemi, ekseni etrafında hızla dönüp, yarattığı anaforla kendini batırmıştı.
Arabalı vapur mendireğe çarpıp yavaşlamasa, ardından da kaptan motorları stop etmese biz de benzer bir akıbetle karşı karşıya gelebilirdik.
Ağlayan çocuklar, yaralanan ve panik yapan kadınlar, vapurda küçük çaplı bir paniğe sebep oldu.
Çok geçmeden cankurtaran ve Sahil Güvenlik gemileri etrafımızı sardı.
Yanaşan motorlardan biri deniz ambulansı gibi 20’ye yakın yaralı ya da rahatsızlanan yolcuyu alıp, hastaneye götürdü.
Bir başka bot, İDO’dan sorunu çözecek bir ekibi getirdi ama onlar da nedense sorunu bir türlü gideremedi.
Denizin ortasında kalakaldık ama ne bir anons var, ne de ne olup bittiğini yolculara açıklayan bir yetkili.
Ama sağ olsunlar, “Korkmayın, dün de böyle bir arıza yaptı ama gelip onardılar” diye yolcuları sakinleştirmeye(!) çalışan personeli var İDO’nun!
Gelen çekiciler arabalı vapuru iskeleye yanaştırmak yerine nedense daha da denizin ortasına çekti.
Derken ilk anons 40 dakika sonra geldi:
“Panik yapmayın, heyecanlanmayın. Elektronik bir arıza oldu, gidermeye çalışıyoruz.”
Arabalı vapurda otomobille geçiş 5 YTL.

Ali Bey bunları yazın!
Marmara Denizi’nin ortasında 5 liraya bu macera şahane diye işin keyfini çıkarmaya çalışıyordum ki, yolculardan beni tanıyanlar gelip, “Ali Bey bunları yazın” diye dert yanmaya başlayınca macera keyfinin yerini iş aldı.
Sonunda “teknik arıza” giderildi ve Sirkeci’de 17.00’de başlayan arabalı vapur seyahatimiz 15 dakika yerine 90 dakika yani tam 1.5 saat sonra Harem’de bitti.
İnsanlar ellerinden başka bir şey gelmeyince dakikalarca klakson çalarak İDO’yu ve kaptanı protesto ederek arabalı vapuru terk etti.