Ünlü yazar Demirtaş Ceyhun “O benim ağlama duvarım” dediği arkadaşı Arif Keskiner’le ortak anılarını anlatmak için sahnede...
Keskiner’in 70. yaş günü için Çiçek Bar’da toplanan dostlarının gözü ve kulağı sahnedeki Ceyhun’da... Ve Ceyhun başladı anlatmaya:
“Bu Arif beni de zengin yapmak istedi. Galiba 1965 yılıydı. Arif Keskiner bir akşam bana geldi, ‘Yılmaz Güney’in bir romanı var’ dedi. Yılmaz Güney demiş ki buna, ‘Al bunu yayınla. 16 okuyucuya filmlerimde 15’er dakika rol veririm’ falan. Düşünebiliyor musunuz? Bu kitabın okuyucularından şu kadar insanı Yılmaz Güney filminde oynatacak desek o kitap kaç yüz bin satar? Üstelik Yılmaz Güney, ‘Galalarımda bu kitabı imzalarım. Her gittiğim yerde reklamını yaparım’ falan demiş ve yapacaklarını da 15 maddede sıralamış.
Biz o gece rakımızın birinci şişeesini bitirdiğimizde altımıza birer tane Mercedes çekmiştik bile... İkinci şişeyi bitirdiğimizde müthiş zengin olacağımıza karar vermiştik. Yayınevi bile kurmuştuk. Ama ortada para yok. Roman var, patron var, ama para yok.
Bir mimar arkadaşım vardı, ona anlattım konuyu. ‘Ne kadar paraya ihtiyaç var?’ dedi. ‘15 bin lira’ dedik. ‘Tamam ben veriyorum o parayı’ dedi. Biz o hızla Bedri Koraman’a bin lira verip roman için Yılmaz Güney karikatürleri çizdirdik.
Kitabın satacağından o kadar emindik ki, romanı ortadan ikiye bölelim, birinci roman, ikinci roman diye çıkaralım daha çok para kazanalım diye bile düşündük.
İş kitabı basma aşamasına geldi. Yılmaz Güney’in yazdığı 15 maddeden biri de yayıncının Suavi olacağı şeklindeydi. Ama Suavi o ana kadar hiçbir yayın dağıtmamış.
Neyse biz kitabı çıkardık, ama 15 bin lira olarak planladığımız masraf 19 bin lirayı buldu.
Kitap sadece 250 tane sattı.
Günler sonra bari onun parasını alıp, borçları kapatalım diye yayıncıya gittim.
Yayıncıdan parayı istedim, bana, ‘O kitapların parasını Arif Keskiner aldı’ demesin mi?
Arif’i aradım, sen o kitapların parasını mı aldın diye sordum.
Ne cevap verdi, biliyor musunuz?
‘Kürtaj için para lazımdı, mecburen aldım.’
Demirtaş Ceyhun’un ardından mikrofonu eline alan Tuncel Kurtiz de bir anısını anlattı o kitapla ilgili olarak.
Kurtiz’in anlattıkları da, Yılmaz Güney romanı ile müthiş zengin olacaklarını hayal ederek yola çıkan Ceyhun’la Keskiner’in ilk yayıncılık denemesinde nasıl hüsrana uğradıklarını gözler önüne serdi:
“Yılmaz Güney’le Gaziantep’e gittik. Yılmaz orada bu kitabı imzalayacak. Dışarıdaki kuyrukta 250 kişi falan var. İçlerinden bir kişi içeri girip, kitabı Yılmaz’a imzalattı ve çıktı. O çıkınca kuyrukta bekleyenler, ‘En büyük Yılmaz Güney, başka büyük yok” diye dakikalarca slogan attı ama hiçbiri kitap almadı.”
‘Üç Maymun’u UIP dağıttı parayı Özen Film kazandı!
Sinemacılar arasında şu günlerde en çok konuşulanlardan biri de Nuri Bilge Ceylan’ın bol ödüllü “Üç Maymun” filmiyle ilgili.
Söylenen o ki, yönetmen Nuri Bilge Ceylan, kendisine 61. Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülü kazandıran “Üç Maymun” filminin dağıtımı için önce Özen Film’le anlaşır.
Ceylan, daha sonra United International Pictures’in (UIP) daha cazip koşullar sunmasından mı, yoksa başka nedenlerden mi bilinmez “Üç Maymun”un dağıtımını Özen Film’e vermekten vazgeçer.
Ancak bu o kadar kolay olmaz.
Çünkü ortada bir sözleşme vardır ve taraflardan birinin cayması halinde ödemesi gereken 300 bin dolar ceza söz konusudur.
Bu nedenle Ceylan, Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan’la bu sorunu çözmek için masaya oturur.
Yapılan pazarlıklar sonunda Ceylan, Özen Film’e 100 bin dolar ödeyip, “Üç Maymun”unu geri alır ve dağıtımını UIP’ye verir.
Konu hakkında bilgi almak için Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan’ı aradım.
Soyarslan, konu ticari sır kapsamına girdiği için bilgi vermesinin mümkün olmadığını, ama duyduklarımı yazabileceğimi söyledi.
Nuri Bilge Ceylan’ı ya da UIP yetkililerini aramadım.
Çünkü konuşmayan, duymayan, görmeyen “Üç Maymun” hakkında bu kadar bilgi bana yeterli geldi.
Sizce de öyle değil mi?