Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gerçekten çok fena hissediyorum kendimi o gülen yüzünü her gördüğümde. Utanıyorum, sıkılıyorum, üç ay önce capcanlı, ışıl ışıl bir kız çocuğuyken şimdi memleketin en ünlü ‘cesedi’ haline gelmesine inanamıyorum.
17 yaşında nasıldır insan, hatırlamaya çalışıyorum. Mahremiyetin nasıl önemlidir, günlük tutarsın, içini dökersin, onu birisinin okuması dünyanın sonudur. Özel şifreler icat edersin arkadaşlarınla başkası anlamadan haberleşebilmek için.
Seversin, saklarsın, bütün dünya sana karşı sanırsın. En çok da saygı göremediğin için öfkelenirsin. Kapı çalınmadan odana girilmesin, fikrin sorulmadan adın anılmasın, ‘özel’ hayatın gizli kalsın, kimseyi ilgilendirmesin istersin. 

Saldırı devam ediyor

Münevver Karabulut da öyleydi muhtemelen, hepimiz gibi... En temel hakkı elinden alındı, yaşamına son verildi. ‘Vahşice’  - ki cinayetin vahşi olmayanı var mıdır o da ayrı... - Katili ya da katilleri hâlâ serbest. Ortalık lüzumsuz, mesnetsiz, pornografik bilgiden geçilmiyor. Ben utanıyorum, okuyamıyorum Münevver ile ilgili haberleri artık. Ona topluca tekrar tekrar saldırıyormuşuz gibi geliyor. İyi niyet, yardım, destek, dayanışma kisvesi altında...
Taraf gazetesinin, kendi yazarı Alper Görmüş’ü bile çileden çıkaran “Bir cesedin başında sevişmek” başlıklı ‘haberi’ galiba olayın şahikasıydı. Bilemiyorum müstehcenlikte o yazıyı geçecek bir yaratıcı metin daha çıkacak mı?
Artık “Sevgililer Günü” filminden giriliyor, “Kadavra”dan çıkılıyor, sinemadan örnekler, ceset başında sevişme sahneleri, okuyana ne faydası olacağı asla bilinmeyen tuhaf bilgi, hatta yorum kırıntıları...
Herkes mi sağduyusunu yitirdi? “Bir trajediyi, başkalarının felaketini daha ne kadar köpürtebiliriz?” derken atv’de Deşifre programına rastlıyorum bu sefer. Münevver’in vücudundaki filanca işaret, orda bulunan falanca doku örneği... Yine ortalıkta kaynağı meçhul iddialar uçuşuyor. 

İpucu’nun suçu neydi?

TRT’de “İpucu Kriminal” diye bir program vardı bu sezon. Daha evvel NTV’de yayınlanan “İpucu”nun ekibi hazırlıyordu yine, başında bu konularda uzmanlaşmış bir gazeteci vardı, Sevinç Yavuz.
‘Çözülmüş’ gerçek cinayet öykülerini ele alıyor, adım adım olayın nasıl aydınlatıldığını anlatıyordu program. Adli tıp uzmanlarının görüşlerine yer veriyor, sonuç olarak da ‘kusursuz cinayet’ diye bir şey olamayacağını gösteriyordu aslında. Tamamen belgelere dayanarak ve gereksiz detaylara girmeden...
“İpucu Kriminal” yayından kaldırıldı. Öğrendiğime göre de “Özendirici olabileceği” gerekçesiyle. Denetçiler böyle bir rapor vermişti programla ilgili.
Ne ilginç bir ülkeyiz, cinayet çözme yöntemlerini anlatmak ‘özendirici’, üç aydır elini kolunu sallayarak dolaşan katil - ya da katillerin - fantezilerine dair tahminleri ortaya dökmek değil.
Bu ürkünç ayrıntı bombardımanı cinayetin çözülmesine filan değil düpedüz sapık fikirlerin tetiklenmesine hizmet ediyor bence. Ayıptır, kimsenin hakkı yok bir genç kızı ölümünden sonra böyle kesip biçmeye. Bitsin artık Münevver’in cesedi etrafında yaptığımız bu tamtam dansı.

Haberin Devamı

İtalya’dan değil Antep’ten
Yeşil bir sandalet aldım kendime, sokağa çıktığım anda on kişi soruyor “Nereden bu?” diye. Hemen de tahminler başlıyor üstelik, “İtalya’dan mı?” başta olmak üzere. Cevap: “Hayır, Antep’ten.”
Bu şahane ayakkabıları yapan, yemenici Orhan Usta. Yemen doğumlu sanatın Antep’teki son iki temsilcisinden biri. Babası Hayri Usta’dan kalma küçük dükkânında büyük bir titizlikle çalışıyor, geleneksel yemenilerin yanı sıra sürekli yeni modeller üretiyor.
Brad Pitt’in “Troya” filminde giydiği botların da, “Harry Potter”daki çocukların ayakkabılarının da bizzat Orhan Usta’nın elinden çıktığını eklemek isterim. Google’a yemenici Hayri Usta yazarsanız daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz. Kolay gelsin!