Berna Laçin

Berna Laçin

berna.lacin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tiflis ve doğal beslenme
Geçtiğimiz hafta ailece Tiflis’e gittik. Çevremizdekilerin çoğu seçimimizi pek anlamlı bulmamış olacak ki, iş seyahati filan sananlar çok oldu. Öyle ya, sömestir tatili için gidilecek onca yer varken, Tiflis de ne alakaydı şimdi! Oysa harikaydı Tiflis, başucumuzdaki bir hazine gibiydi. Lise öğrencisi kızım Ada, baharda yeniden gitmenin hayallerini kuruyor şimdiden... Fotoğraf aşığı eşim Tolga, zaten kendini kaybetti oralarda, boğazına düşkün bendeniz ise birkaç kilonun hatırına harika lezzetlerle buluştum bu arada.
Tarih, doğa, on numara... Vize yok, euro yok... Yeme-içme ülkemize göre çok ekonomik. Aile başı gecelik kahvaltı dahil, oda fiyatı 100 TL hem de tarihi merkezin göbeğinde mis gibi otelde konaklama... Hele kalabalık gidenler için daire tipi konaklamalar var ki çok şık döşeli olanları gecelik sekiz kişi 100 TL civarı.
Kaliteli beslenme şart!
Tiflis’e kısmetse, detaylı olarak pazar günü bu satırlarda yer vereceğim. “Kısmetse” diyorum çünkü ayağımın tozuyla hastahanede aldım soluğu. Yediğim-içtiğim bir şeyden mikrop almışım belli ki, eh benim gibi sokak yemeği müdavimlerinin ‘fıtratında var’ bu. Gerisi bildiğiniz şeyler, kısaca içim dışıma çıkmak suretiyle bir dip temel temizlik yaptı bünyem. Peki toparlanabilmek için üç gün nasıl bir diyet uygulamak zorunda kaldım dersiniz? Elbette nenelerden kalma, pirinç lapası, patates haşlaması ve peynir ekmek... Yani günümüzde bize beslenme uzmanlarının “Tü kaka!” diyerek, adeta zehir ilan ettiği ne varsa! Yani ne derlese desinler, azıcık başımız sıkıştığında yine ekmek, pirinç, patates her derde deva...
Nimet dediklerimizi bugün öcü ilan edenlere soruyorum şimdi: Bu denli iyileştirici etkisi var madem, tamamen yasaklamak da neyin nesi? Bugün kötü dediğini yarın öneren, dün göklere çıkardığını bugün yeren sağlıklı beslenme ilmine gel de yüzde 100 güven şimdi! Elbette beyaz una, şekere gömülelim demiyorum. Karbonhidratların ispatlanmış zararlarını kabul ediyorum ama yoksunluğu yarın başımıza ne işler açacak, işte onu bilmiyorum! O sebeple, rahmetli dedemin dediği gibi, “Azı karar çoğu zarar” mantığı, denenmiş en iyi yöntemdir diyorum.
Unutmayın, pek çok besinin bunca zararlı olmasının sebebi, ülkemizdeki gıda üretimindeki kalitesizlik. Her şeyi ayıklanmış un, zehire dönüyor kuşkusuz. Ah o Tiflis’in doğal unlarının kalitesini bir görseniz... Kaliteli beslenememek, bizim asıl büyük problemimiz.

BU SİSTEM ZOR KIRILIR!
Tiflis ve doğal beslenme
Dershaneler, kurslar ve benzeri kurumlar kapatılıyormuş. Bu kaçıncı kapatılma ben sayamadım. Bu arada, bilinen en büyük dershaneler çoktan önümüzdeki yıl için kayıt almaya başladı bile. Bakalım bu defa hangi isim altında karşımıza çıkacaklar diye düşünmek gerek bu durumda! Okullarla dershanelerin anlaşıp, okulların bünyesinde kurs verilmesi de olasılıklar arasında. İsimler değişir ama bu sistem zor kırılır kanımca. Ayrıca, dershanelerden devşirilen Temel Liseler de yıl sonu kapanıyormuş. İçindeki öğrencilerin de özel ya da devlet okullarına nakledilmesi isteniyormuş. İyi ama zaten dört senelik bir proje olduğu söylenmişti. Madem öyle, bu okullar neden geçtiğimiz yıllarda öğrenci almaya devam etti? Buna neden müsaade edildi?

HEDİYE ALIRKEN DİKKAT
Tiflis ve doğal beslenme
14 Şubat yaklaştı ya, üzerime kalpten bir kabus çöktü. Rüyamda, kocaman bir kalp gittikçe şişe şişe gelip, beni yuttu! Şaka bir yana, her tarafta kalpli bir şeyler peydah oldu. Reklamlar, kalpten geçilmiyor. Aşkı anlatmanın başka bir yolu yok mu? Biraz yaratıcılık yahu! Bu arada 14 Şubat kutlamalarını pek anlamlı bulmasam da ille de bu günü hediyeyle taçlandırmak isteyenlere, olası bir kavgayı önlemek adına küçük tavsiyelerde bulunmak isterim. Aslında söyleyeceklerim, doğum günü, anneler günü ve evlilik yıl dönümü gibi tüm özel gün hediyeleri için geçerli.
Hangi yaş ve kim olursa olsun bir kadına hediye alırken şu iki büyük hatayı yapmayın:
Ev eşyası almayın! Özellikle ‘beyaz’ olanlarından! Yani bulaşık makinesi bozulduysa tabii ki alın ama bunu özel bir güne ait hediye diye almayın!
İhtiyaç karşılamayı hediyeyle karıştırmayın! Hediye, şımartılmaktır, heyecanlanmaktır, bir türlü bulamadığın bir kitabı ya da ‘fuzuli’ diyerek kıyıp da alamadığın çorabı, karşında bulmaktır.