Cadde Cennet’te bir ilk denendi

Cennet’te bir ilk denendi

15.04.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Araf” isimli ilk filmiyle dikkatleri üzerine çeken Biray Dalkıran’ın ikinci uzun metrajlı filmi “Cennet”, 11 Nisan’da gösterime girdi

Cennet’te bir ilk denendi

“Araf” isimli ilk filmiyle dikkatleri üzerine çeken Biray Dalkıran’ın ikinci uzun metrajlı filmi “Cennet”, 11 Nisan’da gösterime girdi. Filmde başrolleri genç kuşağın en beğenilen oyuncuları arasında gösterilen Engin Altan Düzyatan ve “Yaprak Dökümü” dizisinde canlandırdığı “Necla” karakteriyle yıldızı parlayan Fahriye Evcen paylaşıyor.
Düzyatan yedi yaşında kaybettiği annesinin hayaliyle yaşayan A tipik psikoz hastası bir genci canlandırıyor. A ismindeki karakter filmde güzel bir kızla tanışıyor ve yeni arkadaşıyla masalsı bir dünyanın içinde yaşıyor. Büyük kısmı Şile’de çekilen ve özel çekim teknikleriyle ilgi çeken filmin iki başrol oyuncusuyla konuştuk.

Haberin Devamı

Fahriye Evcen:

“Cennet” filmiyle ilgili teklif geldiğinde ilk tepkiniz ne oldu?
Senaryoyu okudum. Bitirdikten sonra çok etkilendim. Tüylerim ürperdi, hikâye içime işledi. Bazen senaryoları okuduğumda bir şey bulamadığım zamanlar oluyor. Ama bu kez hiç öyle olmadı. Hikâyedeki bütün karakterler çok çok başarılıydı.

Ne gibi çalışmalar yaptınız?
Senaryoyu tekrar tekrar okudum, analiz ettim, araştırdım. Sosyoloji eğitimi alıyorum, bu nedenle bugüne kadar çok fazla sosyoloji kitabı okudum. Bu birikimim nedeniyle karakteri okuyunca öncesini, sonrasını kestirebiliyorum. Biraz benim bilgim ve kitaplardan aldığım destekle de kızın davranışlarını kafamda yorumladım.  

Akıl hastanesinde gözlem yaptınız mı?
Hayır, gitmedim. Benim canlandığım kızın tam olarak ismi konulmuş bir hastalığı yok. Bu arada kızın adı da yok, kız diye geçiyor filmde.  O nedenle başka bir hastayı takip edip kıza uyarlamak doğru olmazdı. 

Diğer oyuncular siz oynamayı kabul ettiğinizde belli miydi?
Belliydi, ben ekibe en son katılan oyuncu oldum. Kadroyu biliyordum. İlk sinema filmim olduğu için kimlerin oynadığına ister istemez dikkat ettim. Çok güçlü oyuncular var. Mehmet Birikiye mesela,  Engin Altan genç bir oyuncu ama çok başarılı, Zeynep Pabuççuoğlu da öyle... Ağırlıklı sahnelerim Engin Altan’laydı ve alışverişimiz iyiydi. Bu da beni rahatlattı. 

“Cennet” filminde oynamak size neler kattı?
“Cennet”in diğer filmlerden farklı bir ambiansı var. Son zamanlarda bir tema tutturuluyor ve o aynı temadan en az üç dört tane film yapılıyor. “Cennet” öyle değil. Yabancı filmlerle kıyaslanabilir ama Türk sinemasında benzer hiç film yok. Ne hikâye açısından, ne de karakterleri açısından öyle... Aslında bakılırsa, bir ilk denendi denilebilir. Filmin renklerinden, oyuncuların stiline kadar ve yönetmeninden, görüntü yönetmenine kadar farklılık var. Seyirci o farklılığı sezecek bence..

Bir internet sitesinde halkın oylarıyla Türkiye’nin en güzel kadını seçildiniz, bu durumu nasıl karşıladınız. Bu alanda hep Hülya Avşar’ın adı geçerdi?İnsanların ilgisini belki de bu çekiyordur. İnsanlar yeni birilerini istiyor herhalde... Hülya Avşar, bugüne kadar belki 20 kez Türkiye’nin en güzeli seçilmiştir. 

Siz kendinizi güzel buluyor musunuz?
Hoş buluyorum. Herkesin aynaya baktığında kendinde sevmediği tarafları vardır. Ama çok da mutsuz değilim kendimden. Aynaya baktığımda kafamı da çevirmiyorum. İnsanlar fiziksel olarak çok pozitif yorumlarda bulunuyor benim hakkımda ama ben kendime daha kritik bir gözle bakıyorum. İnsanların bulduğu kadar güzel bulmuyorum kendimi. Çok da kötü görünmüyorum tabii.
n Erkeklerin size ilgisi nasıl, kolay yaklaşılan bir kadın mısınız, yoksa duvar mı örersiniz hemen?
Mesafe koyarım genelde. Biraz sert demeyeyim ama zaman zaman itici gelen tarafım bile olabiliyor. İnsanın aurasıyla ilgili bu bence. 

Hayatınızda birisi  var mı?
Hayatımda biri yok.

Bunun nedeni bu yaydığınız enerji mi sizce?
Olabilir, bunu erkeklere sormak lazım. Bir de yaşım küçük. 21 yaşındayım. Çok kadın kadın değilim. Güzel bir kız olabilirim ama daha gencim. O yönde çok fazla ilişki yaşamışlığım yok. Bu nedenle yorum yapamıyorum fazla.

İş dışında kendinizi nasıl dinlendirirsiniz?
Kendi kendini oyalayan biriyim. Daha önce Almanya’da yaşıyordum. Burada iki yıldır oturuyorum ve çok fazla çevrem olamadı. Kendi kendime yetiyorum. Zaman buldukça sinemaya gidiyorum. Spor yapıyorum.

Haberin Devamı

Engin Altan Düzyatan:

Haberin Devamı

“Cennet” kaçıncı filminiz, gelen teklifleri neye göre değerlendiriyorsunuz?
Bugüne kadar “Beyza’nın Kadınları” ve “Kalbin Zamanı” filmlerinde oynadım. “Cennet” üçüncü filmim... Tekliflerde rolün farklılığı kabul etmem için önemli oluyor. Sarışın bir adamım. Türkiye’de sarışın oyuncu olmak hem avantaj, hem de dezavantajdır. Size gelen teklifler de bu nedenle farklı oluyor. “Kalbin Zamanı” filminde Birol Ünel’in gençliğini yani bir salon erkeğini oynamıştım. “Beyza’nın Kadınları”nda da sapık bir avukatı oynamıştım. Mustafa Altıoklar’la çalışmak için o rolü kabul etmiştim. “Cennet”te çok farklı tarzda ve eğlendiğim bir karakter canlandırdım. Türkiye’de gerçekten farklı bir rolün size teklif edilmesi zor. Genelde klişe roller Türk sinemasında ve televizyonda da dönüp duruyor.

Haberin Devamı

Filmin ön hazırlığı için neler yaptınız?
A tipik psikozlu bir karakteri canlandırmak zordu. Küçük yaşta bir travma yaşamış, sonra kendisini dış dünyaya kapatmış. 9 Eylül Güzel Sanatlar’da okurken bazı çalışmalarımız için ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gitmiştik. Bunu bizden okuldan isterlerdi. Bunları yaptığım için daha önceden bu karakter için cepte malzemem vardı. Rol geldiğinde bana çok yakın geldi. Biray’la bir kaç kez Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gittik. Ortamı görmek istedik.

Haberin Devamı

En çok hangi sahnelerde zorlandınız?
Filmi 28 günde çektik, hemen hemen her gün, 15 - 16 saat çalışıyordum. Çok uykusuzdum. Filmi haziranda çok sıcak havalarda çektik. Küçük bir tecrit odasında da uzun sahnelerimiz vardı.

‘Çekimlerde 5 kilo verdim’

Psikolojiniz nasıl etkilendi bu durumdan?
Çekimler sırasında canlandırdığım A karakterinin çok da dışında değildim. Dış dünya ile bağlantıları kesmiştim. 16 saat çalışıyorum, kalan saatlerde de uyuyordum. A karakteri çok benimsediğim bir rol oldu. Tecrit sahnelerinde psikolojim çok etkilendi. Küçücük bir odada, içerideki ışıklarla 50 - 60 derecede sahne çekmek zorundaydım. Doğru düzgün beslenmem için ortam yoktu, sürekli sıcakta çekim yapıp terliyordum. 4 - 5 kilo birden verdim.

Film çekimlerinde güç toplamak için bir şey yaptınız mı?
Çekimler bittikten sonra arınmak için sabahın kaçı olursa olsun denize giriyordum. Çekimler bitince bir hafta aralıksız uyudum, sosyal yaşama adaptasyon konusunda afalladım.

Sizin “Cennet”le ilgili beklentileriniz nasıl?
Gerçekten filmin çok sıcak bir hikâyesi var. Bütün karakterler, insanı içine alıyor. Çocuğun içinde bulunduğu durumun nereye varacağını merak ediyorsunuz. Bence “Cennet” çok sevilecek.

Filmin üç ayrı finali olduğu söyleniyor, doğru mu?
Evet, üç ayrı final çektik ve Biray, benim sevdiğim finali kullanmaya karar verdi. Çok mutluyum bu nedenle. Filmin içinde çok güzel sürprizler var. Seyirci onları keşfedip şaşıracak.