Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları

AZ VE SIK YENiLiNCE BEYiN  MiDEYi KONTROL EDEBiLiR



Nedim Esgin, iş yemeklerinde ölçüyü kaçırmamak için bir çözüm bulmuş. “Akşam önce evde çocuklarla masaya oturuyor, böylece davete çok aç gitmiyorum. Hafif tok gidersen kontrol sende oluyor” diyor

Nedim Esgin milli basketbolcu iken ABD’deki eğitimi için sporu bıraktı, Saint Benoit Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nin ardından San Francisco Golden Gate Üniversitesi’nde pazarlama eğitimi aldı. 21 yıl Koç Holding’in farklı şirketlerinde görev yaptı. Görevinin son üç yılında Arçelik Genel Müdürü’ydü. 2006’da Ingiliz Kesa Grup ortaklığıyla Darty markasını Türkiye’ye getirdi ve CEO’su oldu.
Bu süreçte her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğunu sevgili Zeynep bence bir kez daha kanıtladı. Esginler’in örnek gösterilebilecek aileler arasında olmasında büyük payı var. Gördüğüm en harika iki çocuk Selin ve Emre ise biraz Fransa biraz Türkiye olmak üzere hep babalarının yanındaydı. Dostum Nedim’den bu röportajda yeni bir şey öğrendim: “Şişman şirket hızlı koşamaz!”

Sevgili Nedim, spor disiplini senin iş yaşamına nasıl yansıdı?
Bu herhalde çok küçük yaşlarda başlayan bir disiplin. İş hayatında “Ben sporcuyum, disiplinli olmalıyım” demiyorsun. Bütüne baktığın zamanda, evet, spor hayatının bana bazı güçlü alışkanlıklar kazandırdığını daha sonra anladım.

Basketbolda son 10 - 15 saniyede oyunun gidişatı değişebiliyor. Bu senin krizlerdeki yönetiminle örtüşür mü?
Bu çok güzel, zekice bir benzetme. Özellikle strateji değişikliği ve stres üzerine çok büyük bir faydası olduğu kesin. Dediğin gibi maçın son 10 saniyesi geride olsan da eğer top sendeyse hâlâ maçı kazanma ihtimali var. Muazzam bir stres altındasındır ama o topu son kullanıcı isen bu stres ikiye katlanır. O anda, maçın o son saniyelerinde birkaç olasılığı düşünebilmen lazım. Günlük yaşam ve iş hayatımız hep stres altında, ama stresin üstüne çıkıp, yönetirsen ve doğru kararlar alabilirsen kazanırsın.

Çocuklarla beraber yemek önemli

Sen konuşurken, aklıma yaptığım beslenme önerileri geldi. Onları hâlâ uyguluyor musun?
Kesinlikle uyguluyorum. Kariyerimin büyük kısmı Koç Topluluğu’nda geçti. Biz o zamanlar üst düzey yöneticiler olarak senden danışmanlık almıştık. Ve söylediklerini uygulamıştık. Sonra, ben ayrıldıktan sonra bir süre daha rahat bir hayatım oldu. Aslında her zaman disiplinliydim, ama ara öğünleri bırakmıştım. Bir anda kilo aldığımı hissettim ve koşarak sana geldim. Seninle yaptığımız görüşmede ara öğünlerin eksikliği yüzünden metabolizmamın yavaşladığına karar vermiştik, düzeltince hemen sonuç aldım tabii ki.

Sosyal hayatının yoğun olduğu dönemleri nasıl idare edebiliyorsun?
Haklısın çok sık akşam yemeklerine gidiyoruz. Dikkat ettim, dışarıda yemeğe oturduğumuzda saat 21.00 - 22.00 oluyor. Buna şöyle çözüm getirdim. 19.00 civarı eve gidiyorum. Çocuklarla birlikte masaya oturuyorum, böylece hem onları görmüş oluyorum, hem de hafif bir şeyler atıştırarak davete çok aç gitmiyorum. Restoranlarda uzun zamandır bir adet var. Ekmekle zeytinyağı veya zeytin geliyor. Dayanamıyoruz, ekmeğimizi banıyoruz. Bunları çok aç olduğun zaman yapıyorsun. Davette yemeğe oturmadan gelen başlangıçlara “Hayır” diyemiyorsun ama hafif tok gidersen kontrol sende oluyor, midene beynin sahip çıkıyor.

Nasıl bir yeme düzeniniz var? Çocukları kontrol edebiliyor musun?
Edebiliyoruz. Özelikle son zamanlarda çocukların damak tatları, zevkleri gelişti. Onlara bunu geliştirecek yemekler tattırdık. Çünkü onun haricinde hamburgerdi, pizzaydı, köfte-pilavdı, patates kızartması gibi şeyler seviyorlardı. Onlara her türlü yemeği tattırarak, ciddi bir yelpaze açtık.
İşten geç gelmişsem ve dayanamayıp yemek yemişlerse bile çocuklar, biz eşimle yemek yerken muhakkak gelip yanımızda oturur.

Zeynep de çok dikkatli bu konuda, o da hep formda. Zaten anne ve babanın örnek olması önemli.
Zeynep de titizdir, hatta ondan ve senden öğrendiğim bir şey daha var ki bence çok önemli; tabağımı yarım bırakıyorum. Eskiden utanırdım. Bizim aile terbiyemiz “Tabakta yemek bırakılmaz” şeklindeydi.


ŞİRKETLERDEKİ İSTENMEYEN YAĞLAR
Masanın üzerinde ‘Şişman Şirketler’ (*) adlı bir kitap görüyorum, neler var içinde?
Bu kitap beni çok etkiledi. Şirketler ilk kurulduğunda genç ve dinamik olur, işe alınanlar yenidir, heyecanlıdır. Sonra başarılı da olsalar, zamanla kadrolar şişmeye, prosedürler ağırlaşmaya başlar, masraflar artar, kontrol edilemez hale gelirse şişmanlama başlamıştır.

O şirketlerin istenmeyen yağlardan mı kurtulması gerekiyor? Nedir o yağlar?
Gereksiz ve lüks harcamalar, fazla istihdam, bürokrasi, alınması gereken kararların uzaması vs yağlanmadır.

Peki şirket zayıflarsa ne olur?
Daha hızlı koşar, yani hızlı büyür, şişman şirket hızlı koşamaz. Fit şirket dinamik olur, pazar payı alır ve büyür. İnsan olsun, şirket olsun şişmanlık ve sağlıksız bir yapı, istenmeyen bir durumdur.

Haberin Devamı

Peki Darty nasıl büyüyor?
Emeklemesi bitti. Hızla büyüyor.

Şirket olarak madem fitsiniz, niye müşterilerinize çikolata hediye ediyorsunuz?
Şirketin anavatanı Fransa’da bu uygulama var. Çikolata yerine şampanya veriliyor. Bu bir kutlama. “Sana güvendim, malı aldım, ama daha ucuzunu buldum” diyene, “Al bir şişe şampanya, patlat” deniyor. Türkiye’de buna en uygun olarak çikolata, ama en kaliteli madleni veriyoruz.


* Şişman Şirket - Yönetim Geliştirme Merkezi Yayınları