İmaj ve iletişim danışmanı Özlem Çakır hayatında sadeliği yaşam felsefesi edinenlerden. “Fast food’la, hamur işleriyle aram yok” diyor. Akşamları çorba ve sebze ağırlıklı besleniyor. Aradaki bitter çikolata kaçamaklarını da anlatmadan edemiyor
Özlem Çakır imaj ve iletişim danışmanlığı yapıyor, FIT Fashion Institude of Technology ve Atlanta London Image Institude’da eğitimini tamamlayan Çakır dünyada 800’den fazla üyesi olan Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği’nin Türkiye’den ilk üyesi ve Türkiye Başkanı. İki kitabı var. İlkinin adı ‘Profesyonel Yaşamda Kişisel İmaj ve Sosyal Yaşam Etiketi’. İkincisi de ‘Ben Ne Giydiğimi Biliyor muyum?’ Sevgili Özlem ile ne zaman buluşsam “Ne giymeliyim” diye stres olurum. O da “Ne yiyeceğiz?” diye stres yaparmış.
Özlemcim senin işin hep formda ve bakımlı olmayı gerektiriyor bazen sıkıldığın oluyor mu?
Hiç olmuyor. Bu benim yaşam şeklim. Ortaokul ve lise çağlarında da kendime özen gösteren birisiydim hatta İzmir Amerikan Kız Lisesi yıllığında arkadaşlarım bakımlı olmamla ilgili bir paragraf yazı yazmışlardı. Bir ara kilo almıştım ve bu konu beni çok kaygılandırmıştı. Şimdi kendimi hiç sıkıntıya sokmadan, mankenlere özenmeden sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum. Diyet yapamam. Beni strese sokuyor. Bu sıkıntıya girmek yerine ölçü ve dengeyi korumaya çalışıyorum.
En sade en şık mıdır?
‘Less is more’ yani ne kadar az o kadar çok bence bir felsefe. Bir yaşam felsefesi. Ben de ona inananlardanım. Hayatımda da, insan ilişkilerimde de, düşüncelerimde, evimin dekorasyonunda da, giysilerimde de sadeliği tercih edenlerdenim. Abartıyı hiçbir alanda sevmem.
İmaj danışmanlığına nasıl başladın? Başladığında oluşmuş bir talep var mıydı?
Bu meslek hiç bilinmiyordu. Yapılan kısıtlı bazı çalışmaları gerçekleştirenler için image maker kelimesi kullanılıyordu. Image maker’lık diye bir meslek yok ancak medyanın sevdiği popüler bir terim.
Sadece pop sanatçıların yeni albümleri çıkmadan önce saçını, makyajını, kaşını, giyimini değiştiren, onlara yeni bir görünüm yaratan kişiler için bu terim kullanılıyordu. Avrupa ve Amerika’da bu terim kullanılmaz. Bu işi yapana stylist denir. Ben imaj ve iletişim danışmanlığı yapıyorum. Kişinin özüne sadık kalarak o kişiye ne olabileceğini gösterebildiğim bir iş yapıyorum 11 senedir.
Formunu korumak için ne yaparsın?
Haftada iki kez pilates yapıyorum ve bir spor kulübüne üyeyim burada en az iki kez de cardio yapıyorum. Hava güzel olduğunda mutlaka oksijen almak için açık havada tempolu yürüyüş yaparım. Spor yapmazsam mutlu olamam. Ayurvedeya inanıyorum. Doktorum Buğra Bey’in mevsimsel tavsiyelerini uyguluyorum.
Beslenmenin temelinde neler vardır?
Ben İzmirliyim. Zeytinyağı dışında yağ kullanmayız biz. Otları severiz. Deniz balığını severiz. Ayurvedik beslenmede baharatlardan çok faydalanıyorum. Sık sık ama azar azar yemeğe özen gösteriyorum. Akşamları çorba ve sebze ağırlıklı besleniyorum. Meyve ve meyve sularını hiç ihmal etmem. Bitkisel çaylar içerim ama mutlaka günde bir kahve içerim.
Allahtan hamur işlerini hiç sevmem. Ekmeği sadece sabah kahvaltısı ve bazen de öğle yemeğinde tüketirim. Mutlaka esmer ekmektir. Ara öğün olarak meyva veya doğal badem ve az miktarda kuru kayısı yerim. Zaafım çikolatadır. Bitter çikolata kaçamağı yaparım. Fast food hayatımda hiç yedim mi? hatırlamıyorum bile.
HUZURU EViNDE BULUYOR
Aynalarla barışık mısın?
Tabii. Angelina Jolie’nin fotoğrafını eline alıp aynanın karşısına geçip saç ve makyaj yaptıranlardan değilseniz, iç ve dış dünyanızın dengesini iyi kurmuşsanız, kendinizle de, aynalarla da barışık yaşarsınız.
En huzurlu hissettiğin yer ve en rahat ettiğin kıyafet veya giyim şekli.
En huzurlu hissettiğim yer evim. En rahat ettiğim kıyafet yoga pantolonları üzerine giydiğim tişörtler ve tek parça olduğu için elbiseler.
Mesleki deformasyon ile herkesin kıyafetine bakıp sık sık yorum yaptığın olur mu?
Ortama uygun giyinmemiş kişiler dikkatimi çeker. Bunun arkasındaki dürtüyü düşünürüm. En çok kafa yorduğum şey daha çok davranış biçimleri. Laubaliliğin samimiyet, kabalığın cool’luk, argo ve agresif konuşmaların delikanlılık olarak görüldüğü bir Türkiye’de kent kültüründen ziyade varoş kültürün hakim olduğunu görmek beni üzüyor.
En çok neye tahammül edemezsin?
Kendini geliştirmeyenlere, aldığı paranın karşılığını vermeyenlere, sürekli şikayet edenlere, tutkusuz, tembel, bezgin, saygısız kişilere, savaşçı olmayan, kurban olmayı yeğleyenlere tahammül edemem. Sen Bir Tohum Ek! Vermezse Toprak Utansın! Necip Fazıl Kısakürek’in bu sözü benim mottomdur.