Özellikle kalabalıkla yemek yerken etraftan gelen 'tuzak' sorulara hazırlıklı olmalısınız. Farkında olmadan ‘evet’ dediğiniz her şey size kilo olarak geri dönecektir
Son dönemlerde, kilo yönetimiyle ilgili konularda görsel ipuçları (Porsiyon büyüklüğünü gözünde canlandırabilmek), yemek malzemelerinin miktarı ve dikkat dağıtan (Hedefinizden sapmanıza neden olabilecek) maddeler önem kazanmaya başladı. Yeni bilimsel çalışmalarda, yemek seçimlerini etkileyen üç çevresel etken bulundu:
1) Sosyal baskı,
2) İmalı satış,
3) İsim çelişkisi
1) Bir dilim ekmek daha ister misin?
Yemek yerken, arkadaşınızın bu soruya cevabıyla sosyal baskı başlar. Arkadaşınızın seçimi, onunla aynı kararı almanız için üzerinizde baskı oluşturur. Amerika’da kilo yöntemi konusunda yapılan bir çalışma, bu baskıyı kanıtlar nitelikte. İki gruba ayrılan öğrencilerden ilki, böyle bir çalışmanın neden yapıldığı konusunda bilgilendirildi. Diğer grupsa konudan habersizdi.
Bir lokantaya gidilip, yemek siparişleri verildi. Öğrenciler 'baskı' uygulamak üzere rastgele iki ayrı masaya yerleştirildiler.
Çalışmadan habersiz olan grupla yemek yiyen asistanlar, yemeklerin ikinci porsiyonunu ve yanında getirilen içecekleri kabul etti. Kontrol grubuyla (Çalışmanın amacından haberdar olanlarla) yemek yiyen asistanlarsa teklif edilen ikinci porsiyonları reddetti. Test grubu masasındaki katılımcılar ana yemeğin yüzde 65’ini tüketirken, kontrol grubu masasındaki yenen tatlıların yüzde 245 daha fazlasını tükettiler. Bu yapılan çalışmada da görüldüğü gibi, 'sosyal baskı' etkisiyle, insanlar ikinci porsiyon teklif edildiğinde 'hayır' dememiş ve daha fazla yemek tüketmişlerdir.
Bu gibi sosyal baskılar birçok farklı şekillerde gözlenebilir. Buna örnek olabilecek bir olay gözlemledim. Sabah 10 uçağında, bir adam, karısı ve iki çocuğuyla yanıma oturdu. Hostes içki servisini açtı. Adam ve karısı alkol içeren içecekleri almadılar. İki sıra önümüzdeyse üç kişilik erkek grubu, kişi başı ikişer kadeh alkollü içki sipariş etti. Bu da onları gevşeterek, uçuşa hazırladı! Hostes bizim yanımızdan bir kez daha geçtiğinde, daha önce içki almayan yanımdaki adam fikrini değiştirdi ve bir tane bira sipariş etti. Bu adamın verdiği tepki ve gösterdiği tavra bakıldığında, sosyal baskının doğal olarak sonucu etkilediğini ve adamın da fikrini değiştirdiğine işaret ediyor. Büyük olasılıkla, etrafındaki insanların kendisini etkilemesine 'izin' vererek, kararını değiştirdi.
2) Yanında kızartma ister miydiniz? 25 kuruş daha fazla verirseniz, süper boyunu alabilirsiniz.
İmalı satış genelde fark edilmez ama garsonlar tarafından ustaca kullanılan çevresel bir etkendir. Bir başka çalışmada, öğrenciler yine iki gruba ayrıldı. Bir grup nasıl bir çalışmaya dahil olduğundan haberdar olan kontrol grubuydu. Her iki gruptaki öğrencilere bir porsiyon çorba, makarna, kurabiye ve içecek verildi. Tedavi grubundaki katılımcılar, kontrol grubundakilere göre yüzde 85 daha fazlasını tüketti. Yüzde 27 daha fazla makarna, yüzde 71 daha fazla kurabiye yediler. Aynı paraya karşılık daha fazla yemek yemek ekonomik açıdan daha kârlı olabilir. Ancak bu 'sosyal akıllılık' gerçekten de fazla yemeyle sonuçlandığında ne kadar doğru oluyor, sorgulamak gerek.
3) 'Izgarada pişmiş burger', 'Annenin elmalı tartı'
İsim çelişkisi, çalışmada üçüncü ve en merak uyandırıcı çevresel etken olarak ortaya çıkmıştır. Tanımlayıcı yemek isimlerinin ve tat beklentilerinin algıları nasıl etkilediği araştırılmış. Bu deneyle çalışmayla, yemeğe verilen ismin 'kabul edilebilirlikle' ne kadar ilişkili olduğu anlaşılmaya çalışılmış. Altı haftalık deneyde, 140 müşteriden yemeklerin isimlerini tanımlamaları istendi. Aynı zamanda, aynı yemek başka bir zamanda daha az betimleyici bir isimle soruldu. Bu çalışmada kullanılan bazı isimler şunlardı: 'büyükannenin zencefilli kurabiyesi' ya da 'zencefilli kurabiye' ve 'pilav üstü kuru fasulye', 'geleneksel kuru fasulye ve pilav'. Yemeklere verilen belirleyici isimler, daha az belirleyici isimlere nazaran çekiciliklerine göre değerlendirildi. Yemek maddelerinin sadece isimleri obeziteye sebep olabilir mi konusunda spekülasyonlar devam etmekte.
Bu üç makale, çevrenin obezitede oynadığı görünmez rol üzerinde durmuş. Obeziteden şikayetçi bireylerin yüzdeleri arttıkça, çevresel faktörlerin çok daha önemli olduğu belirlendi. Bu makalelerin tartıştıkları konuların çoğu tanıdık geliyor olabilir. Birçok insan ne yapmak zorunda olduklarını biliyordur ama alışkanlıklarını değiştirmiyor görünürler. Alışkanlığı korumak için çevreyle birlikte kilo kontrolündeki 'diyet yaklaşımı' değişmelidir.