Sevgili yazı işleri müdürümüz Çınar Oskay, CADDE’mizi yeni fikirleriyle sürekli renklendiriyor. Bundan böyle cumartesi günleri beslenme ağırlıklı röportajlarımla sizinle buluşuyorum. Ben hep bana soru sorulmasına alışığım, ama bu kez yerim değişti, soruları ben sordum. Benim için ilk olan bu röportajı umarım keyifle okuyacaksınız.
Leyla Alaton zoru başaran bir iş kadını. Şirketleri yönetirken annelik görevlerini aksatmıyor, sanata olan ilgisinden ödün vermiyor, sivil toplum örgütlerine zaman ayırıyor. Bütün bunların üstüne spor ve beslenmesini de kontrol altında tutabiliyor.
Hep neşeli, açık sözlü ve enerjik olan Leyla Alaton’la bu tempoda başarılı olmanın sırlarını, beslenmeye bakış açısını ve alışkanlıklarını konuştuk. Bu arada beslenme bilgisini de kısaca test ettik, tabii Leyla her zamanki gibi başarılıydı.
Leylacığım beni görünce aklına ne geliyor?
Özdisiplin ve de beslenme konusunda bilinçli olmak.
Ne güzel cevap bu! Gerçekten de benimle karşılaşınca birçok kişi önce mesleğime odaklanıyor. Hatta daha “Nasılsın?” demeden göbeğini içeri çekip “Dilara nasıl görünüyorum?” diye sorarak başlıyor muhabbete. Peki en sevdiğin yemek desem?
Hiçbir yemeğe özel bir takıntım yok. Ancak gittiğim ülkeye göre tercihlerim oluyor. Mesela Fransa’da tercihim hemen steak tartare olur, pate olur, deniz mahsulleri olur. Ayrıca yöresel yemek tatmayı severim, gidip de Hindistan’da Fransız yemeği aramam.
Böyle bir seyahat sonrası hiç vicdan azabı duyduğun oluyor mu?
Genelde olmaz, zira fazla yediğimi bilsem dahi bunu zevk almak için yaptığımın bilincinde olurum. Yemek yediğim için bilinçsizce vicdan azabı çekmem.
Sence yemek yemek sadece açlık sonucu mu, sosyallik mi, psikolojik mi yoksa bir görev mi?
Hepsinin bir nebze daha ağır bastığı zamanlar var. Mühim olan göz dönene kadar aç kalmamaya çalışmak. Beynimiz, vücudumuz o kadar alışmış ki belli aralıklarla yemeğe, neredeyse bir öğünü atlamak bile zor olabiliyor.
Evrimlerin zevkine varmaya çalışıyorum
Aç kalmadan az ve sık yemeye alışınca gerçekten bir öğünü bile atlamak zor oluyor, çok haklısın. Birçok insanın hayal ettiği vücut tipi ve kilosu vardır. Sen kendini hangi zamanda hangi fotoğrafınla hatırlarsın ve mutlu olursun?
Ben gerçekçi bir insanım, ütelik dünü bile zor hatırlayan bir yapıdayım. Dolayısıyla en zayıf halimi bile hatırlayıp hayıflanmayı yersiz görürüm. Zira o kilo o gün geçerliydi ve de hayatımda bir değişikliğe neden olmadı diye düşünürüm.
Ben kadın olarak geçirdiğim evrimleri kolay kabullenip zevkine varmaya çalışıyorum. Ayrıca genetik yapım sayesinde beni mutsuz edecek kadar büyük bir değişikliği en azından henüz yaşamadım. İtiraf edeyim ki bazen kendimi eskisinden daha hoş ve de alımlı bulduğum oluyor.
Harika! Davet ve partilerinde somon vazgeçilmezdir, biliyorsun ben de bayılırım. Hatta en son sende yediğim somonlu çiğköftenin tadı hâlâ damağımda. Nedir somona olan ilgin, güzelliğinin sırrı bu mu diye düşünüyor insan?
Şirket olarak 20 yıla yakın bir somon maceramız var. Ancak annemin ve babamın İsveç geçmişinden dolayı zaten somon çocukluğumdan beri hayatımızın içinde. Türkiye’deki tanıtımını yaptığımdan beri somonu daha yakından tanıdım, ilk ağızlardan sayısız faydalarını duydum. Ayrıca Türk damak tadına uygun 100 tarif olan bir kitap bile çıkardık. Sağlıklı ve de yaratıcı yeni tatlar severim, somon bu özelliklere fazlasıyla sahip. Son ev davetimde senin de şahit olduğun gibi 50’ye yakın somon yemeğini misafirlerimle paylaşma zevkine vardım. Kalorisi az, besin değeri yüksek, tadı muhteşem; büfeye özellikle hanımlar bayıldı tabii...
Peki en sevdiğin öğün hangisi ve bu öğünde özellikle seni en mutlu eden yemek veya içecekler var mı?
Kahvaltıya bayılırım, ne yazık ki peyniri pek severim. Güne erken başlayan bir yapıda olduğum için özellikle seyahatlerde vakit elverdiğince güne güzel bir kahvaltıyla başlamadan edemem.
Beni görünce özdisiplin ve beslenme bilincini hatırladığını söyledin. Ben de sana bakınca hep güçlü, açık sözlü ve kendine güvenen kadın figürü görüyorum. Bu özellikler sence doğuştan mı geliyor yoksa bireyler davranışlarını sonradan da değiştirebilir mi?
Beni güçlü buluyorsan eğer bu ‘sahici’ olmam ve koşulsuz insan sevgim yüzündendir. İleriye bakan ve geçmişle alışverişim olmayıp geleceğe yönelik yaşayan bir yapım var. Düşündüğünü direkt ve net olarak söylemek, şeffaf olmak, karşılık beklemeden verici olabilmek, bilgiyi ve güzellikleri paylaşmada cömert olmak eğer insanı güçlü kılıyorsa; evet çok hem de çok güçlüyüm.
Devamlı öğrenmek ve erme yolunda ilerlemek neredeyse bir ihtiras benim için. Her olayda; burada benim için öğreti nedir diye bakmak ve neredeyse kendimi yaşarken seyreder hale gelmek çok heyecan verici.
Her geçen gün kendimi daha da önyargısız hale getirmek için çaba sarf etmek ve olan bitenlere gittikçe daha az şaşırır olmak da insanı olgunlaştırıyor ve özgürleştiriyor bence. Asıl bağımsızlık, hiçbir şeyden ve kimseden korkmamak. Soruna cevap evet, bireyler daha iyiye ulaşmak için çalışıp çabalayıp değişebilir, hatta değişmeliler. Bitki ve hayvanlardan farklı değil miyiz biz?
Değişime karşı direnci kırmak ve davranışı değiştirmek gerçekten kolay değil. Sen bunu başarıyorsun pek çok noktada. Peki yeme davranışını değiştirmekle ilgili örnek verebilir misin?
Örneğin eskiden çok daha fazla peynir yerdim şimdi çok azalttım. Şiş olmamak için, daha kolay hazmetmek için ve daha az kalori almak için.
Sağlığınla ilgili veya beslenme düzeninde özellikle neye dikkat ediyorsun?
Sen bana öğün atlamamayı, hatta gözüm dönmesin diye arada atıştırmayı öğrettin. Bence çok önemliydi.
Kuruyemişlerin gerekliliğini ve faydasını hatırlattın. Ayrıca yemeklerin kalorisi az da olsa ne kadar çekici, renkli, sağlıklı, en önemlisi lezzetli olabileceğini.
AYNADAKİ GÖRÜNTÜ, O GÜNKÜ RUH HALİME BAĞLI
Egzersiz senin için ne kadar önemli?
Çok çok önemli. Haftada en az üç kere spor yapıyorum. Spor benim için hem ruh, kem kafa, hem de beden sağlığım için elzem.
Tartıda yazan rakam mı önemli, yoksa aynaya baktığındaki görüntü mü?
Tartıyla hiç işim olmaz, zira tek yalan söylemeyen eski pantolonlardır, gerisi boş! Tartılmayalı herhalde yıllar oldu.
Aynadaki görüntü o günkü ruh halime o kadar bağlı ki, bütün mesele o gün dünyaya pembe mi yoksa gri gözlükle mi baktığımda!
Ayrıca hayattaki en büyük mottom anneannemin öğretisi “Beğenmeyen bakmasın!”
Evde her gün sebze pişer
Eros ve Atlas harika çocuklar, akıllı ve özgüvenleri çok yüksek. Yemek konusunda seni dinliyorlar mı, yoksa artık kendi seçimleri oluştu mu? Evde yemek düzeniniz nasıl?
Çocukluk günlerini çok arıyorum, zira bütün meyve ve sebzeleri ağızlarından burunlarından sokuşturarak bir şekilde yedirirdim. Şu andaki kemik yapılarının güçlülüğünü de zaten iyi beslenmelerine bağlıyorum. Yaşları sebebiyle pizza ve hamburgeri de seviyorlar. Evde gazlı ve şekerli içecekler bulundurmuyoruz. Her gün sebze pişiyor, yoğurt yemelerine çok özen gösteriyorum. Beslenmenin hem vücut hem de ruh sağlığı için ne kadar önemli olduğunu her fırsatta anlatıyorum. Seyahatlerde etnik yemekleri denemelerini öneriyor, damak tatlarının gelişmesini destekliyorum. Son zamanlarda Çin ve Japon mutfağını da sevmeye başladılar.
MiNi TEST
Leylacığm tüm sorulara doğru cevap vereceğini düşündüğüm mini bir testimiz var şimdi de: Aşağıdaki soruları doğru veya yanlış olarak değerlendirmeni rica ediyorum
- Bir simit dört dilim ekmeğe eşittir.
Doğru. Zira simitte susam var, bu arada sokak simidine bayılırım.
- Yumurta beyazı kolesterol içermez.
Doğru. İçermez, ama ben yumurtayı beyazıyla sarısıyla bayıla bayıla yerim. Bu arada yumurtaya alerjim olduğunu zannedip 20 yıl kadar yemedim.
- Kepekli ekmek, beyaz ekmekle aynı kaloridir, ama besin değeri daha iyidir.
Doğru. Her zaman çavdar ekmeğini veya kepekliyi tercih ederim. En azından vicdanen rahatlıyorum. Beyaz ekmek tatlı ve de pastamsı geliyor.
- Sıcak su karın yağlarını eritmeye yardım eder.
Yanlış. İnanmıyorum, bende hiç yağ kalmaması gerekirdi. Bütün gün ofiste sıcak şeyler içiyorum!
Dilara Koçak: Harikasın Leylacığım, 100 üzerinden 100 puan! Tüm sorulara doğru cevap verdin. Kendime de azıcık pay çıkarabilirim sanıyorum
Leyla Alaton: Kesinlikle...