Cadde ‘Gitarım benim pasaportum’

‘Gitarım benim pasaportum’

05.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

‘Yaşayan en büyük gitarist’ olarak anılan Jose Feliciano,  “Gitarım benim pasaportum. Sayesinde dünyanın pek çok yerindeki insanlarla iletişime geçiyorum ve yüzlerini görmediğim kişilerin hayatlarına yolculuk edebiliyorum” diyor.

‘Gitarım benim pasaportum’

Porto Rikolu şarkıcı, besteci ve gitar virtüözü Jose Feliciano, bu yıl ikincisi düzenlenecek Mersin Uluslararası Engelsiz Sanat Festivali’nin açılış gecesinde sahne alacak. Usta sanatçı, Mersin Valiliği himayesinde, Büyükşehir Belediyesi ve Mersin’i Kalkındırma Dayanışma Derneği’nin iş birliğinde yürütülen etkinlik öncesi, merak edilenleri anlattı.

Haberin Devamı

- Geçtiğimiz yıl Mersin Uluslararası Engelliler Sanat Festivali’ne katılarak büyük destek verdiniz ve bu sene de yalnız bırakmadınız. Organizasyon hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?


Lütfen bu festivali yaşatmaya devam edin. Ekip, geçtiğimiz yıl harika bir organizasyon yaptı ve bu yıl da büyütmeye devam ediyor. Ben de yeniden sahne alacağım ve gelişmesine yardımcı olabileceğim için müteşekkirim! Müziğin insanları bir araya getirdiğini düşünüyorum, renk, cinsiyet ve ırk önemli değil.

- ‘Yaşayan en büyük gitarist’ olarak anılıyorsunuz. Sizin için gitar bir enstrüman dışında ne ifade ediyor?

Gitarım benim pasaportum. Sayesinde dünyanın pek çok yerindeki insanlarla iletişime geçiyorum, onlarla buluşuyorum ve yüzlerini görmediğim kişilerin hayatlarına yolculuk edebiliyorum.

Haberin Devamı

- Hollywood’daki Şöhretler Kaldırımı’nda bir yıldızınız var. Neler hissediyorsunuz?

Bu ‘yıldızlık’ denen şeyi hayat boyu taşımak, büyük bir sorumluluk. Günden güne daha iyi anlıyorum ki; sanatın dünya üzerindeki her insanı ne kadar çok etkilediğinin farkında olmak, çok önemli. Yıldızımın her bir köşesinde beni bekleyen ayrı bir sorumluluk yer alıyor. Bende ‘Oldum’ demek yok, tecrübe edinmek var.

- Sahnedeyken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Benim için tüm renkler aynı. Ancak sahnedeyken insanlar müziğimi en iyi şekilde hissettiğinde ve anladığında, o duygu bana yansıyor. Daha önce Türkiye’de olduğumda içimde hep böyle bir his vardı.

- Gününüz nasıl geçiyor? Neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?

Beyzbolu, ata binmeyi ve tabii ki küçük stüdyomda yeni materyaller oluşturmayı seviyorum. Karım ve çocuklarımla vakit geçirmek de çok hoşuma gidiyor.

- Sizi müzik sektöründe ‘dahi’ olarak tanımlıyorlar...

Hayatımda çok çalıştım, müziğin tadını çıkardım ve her gün onun sayesinde yeni şeyler öğreniyorum. Dahi olduğumu düşünmüyorum ama bugüne kadar tüm nesillere mesaj verebildiğim için mutluyum. Bana dahi dedikleri için teşekkür ederim. Müziğimle binlerce insan tarafından kutsandım.

‘Lennon’la çalmak unutulmaz bir andı’

- Eserlerini çalmaktan hoşlandığınız besteci kimler?

Haberin Devamı

İspanya’dan beğendiğim birçok besteci var. John Lennon ve Paul McCartney’i de seviyorum. Hatta bir keresinde Lennon’la beraber çaldık. Benim için unutulmaz bir andı.

- Müzik yapmak isteyen gençlere tavsiyeniz nedir?

Enstrümanınızdan zevk almalısınız. Size kardeşiniz kadar yakın olmak zorunda. Hayattaki her şey gibi, bunu da ruhunuzla birleştirirseniz, sonuç alırsınız. ‘Born in Puerto Rico’ adlı şarkımı dinlemelerini öneriyorum. Eski bir Paul Simon bestesi. Materyalleri takip ederlerse, beni harekete geçiren ve müzik yapmamı sağlayan ipuçlarını yakalayabilirler.

‘Engelliler aynı haklara sahip’

- Müzik yapmaya başladığınız dönemle, bugünü karşılaştırdığınızda ne düşünüyorsunuz?

İnsanların artık müzik denen şeyin üzerine koyacakları fazla bir şey kalmadı ve günümüzde örneklerini gördüğümüz mekanik müzik, bizi gerçeğinden giderek uzaklaştırıyor maalesef.

- Sanatın her türlü engeli aşarak dinleyiciye ulaşmasının büyüleyici bir etkisi var...

Tüm engelli insanlar, toplumda aynı haklara sahip. Trafik ışığı sinyalinden, ürünlerin üzerindeki açıklamaların braille alfabesiyle yazılmasına dek... Tüm okul sistemlerinde daha fazla eğitim ve bilgi olması gerektiğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

Tüm dünyadan engelli sanatçıları bir araya getirmek amacıyla hayata geçirilecek ve Aşık Veysel anısına yapılacak festival, ‘Karanlıktan Aydınlığa’ mottosuyla, evrensel duygulara hitap eden engelli sanatçılara ithaf edilecek.

Festivalin yüzleri...

19 farklı ülkeden yüz sanatçının katılacağı festivalin konukları arasında, doğuştan Down sendromlu bağlama sanatçısı Çağatay Aras, ayaklarıyla gitar çalan Mark Goffeney, görme engelli Alman sanatçı Joana Zimmer, Türkiye ve Mersin dostları Gatto Gabriel-Steven Cyril ve engellilere yönelik etkinliklere destek veren Eda-Metin Özülkü de bulunuyor.