Günseli Önal

Günseli Önal

gonal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yazılarımı sıkı takip eden okurlarımdan birisi de Ankara’daki diş doktorum Doç. Dr. Selim Erkut’muş. Kadınların peşinden koşan bir “pervane” değil, pervanelerin uçuştuğu “ateş” olan Cazanova’ya ilişkin yazdıklarımı da okumuş. Geçelerde, “İyi de Günseli Hanım, annelerimiz bizi öyle yetiştirmedi ki” diye espri yaptı, güldük.
Bir zamanların kız ve erkek çocukları olarak “Annem öyle diyor” diye yapmaya çalıştığımız ve çoğu onların kişisel korkularından kaynaklanan davranış kalıplarının içine sıkışıp kalmış olabilir miyiz hâla? Genciyle yaşlısıyla “sübyancı sapık”lara ve onları aklayanlara ilişkin haberleri okurken “Bu nasıl olabiliyor” diye dehşete düşüp, aynı şeyin kızınızın başına gelmesinden korkuyor musunuz siz de?
Karşılıklı sevgi, arzu ve kabulle yaşandığında dünyanın en keyifli deneyimi olabilen seks dürtüsü, neden bazı erkekleri “kuzu postuna bürünmüş bir kurt” gibi, sürüden ayrı kalmış semiz kuzuların peşine düşürüyor? Bir zamanların masum oğlan çocuklarını, puslu havalarda, ıssız yerlerde kuzu avına çıkan hain bir kurda dönüştüren nedir? Çok zor sorular mı bunlar? Sübyancı sapık haberlerinin yanında, onların hangi inde yetiştiğini gözler önüne seren haberleri okumuyor musunuz?

Ben ‘aşk parkı’ istiyorum


Aile parkı isteyenler
Daha bir kaç gün önce yayımlandı gazetelerde. Adapazarı kent merkezindeki Kent Park’ta gençlerin uygunsuz davranışlar sergilediklerini öne süren, çoğunluğu türbanlı kadınlardan oluşan bir grup çevre sakini protesto gösterisi yaptı. Özellikle lise öğrencilerinin bankların ve çimlerin üzerinde çok samimi, uygunsuz hareketlerde bulunduğunu iddia eden göstericiler, ‘Aşk parkı değil aile parkı istiyoruz. Kent Park’taki ahlaksızlığa hayır’ yazılı büyük bir afişle, “Bu rezaleti durdurun’, ‘Ey gençler namusunuzu koruyun. Zinaya yaklaşmayın. Namusunu koruyana cennet vardır’ yazılı dövizler taşıdı.

Şeytana uyma korkusu
Kendinizi o kadınların yerine koyun bir an. Adapazarı gibi bir kentin merkezindeki bir parkta, el ele tutuşan, birbirlerine sarılan, banklarda veya çimlerde yan yana oturan, belki de arada bir öpüşen kız ve erkeklere baktıklarında, şeytana uymuş, cehennemde cayır cayır yanacak olan günahkârlar görüyorlar. Çocuklarını şeytandan korumaya çalışan, iffetli, namuslu, cennetlik kadınlar kendilerince. Belli ki, daha çocukken bastırılan cinsel arzuları “şeytan”, tensel zevkler “günah” onlara göre. En büyük korkuları da şeytana uyup nefislerine hakim olamamak, cinsel güdülerine “yenilmek” olmalı.
Oysa, birilerine göre doğru veya yanlış değil ama “doğal” olan, o parkta içlerinden geldiği gibi davranan, birlikte güzel vakit geçiren, mutlu olan, gözleri, tenleri ışıldayan, güzelleşen o gençlerin yaptıkları. Kendi çocukları onları görmesinler diye parkı gençlere yasaklamaya çalışan o kadınlar için artık geç olabilir. Ama, cinsel istekleri başlamadan bastırılan ve ilerde “kurda” dönüşmesi olası olan oğullar için de, onların evlerinde aşkın kıvılcımının çakması için de, cinsel arzunun çoktan terk ettiği o annelerin yetiştirdiği kız çocukları için de, “aşk parkları” açılmasını istiyorum. Annelerini korkutanın ne olduğunu merak edip, kendi gözleriyle görebilmeleri için...

Kadını sakat bırakan baskı
The Times’ın muhabiri Janice Turner, “türbanlı ilk first lady” olarak tarihe geçen Hayrünnisa Gül ile röportaj yaptıktan sonra şunları yazmıştı:
“En iyisi dürüst olup bir Batılı olarak ‘Baş örtüsünden nefret ediyorum’ demektir. Londra’da sekiz yaşındaki kızların tesettüre girmeleri beni öfkelendiriyor ve düş kırıklığına uğratıyor. Eğer bu, cinsel doğruluk göstergesi ise, neden daha erginliğe ulaşmamış kızlara da bu kadar sık uygulanıyor, eğer kadınları neredeyse doğuştan itibaren sakat bırakmak ve görünmez kılmak için değilse neden?”
Sizce neden? Kız çocuklar, neden cinsel arzu uyandıran bir beden olarak görülüyor kimilerince? Turner, özellikle “sakat bırakmak” anlamına gelen “hamstrung” sözcüğünü kullanmış.
O yazıyı okuduğumdan beri, bir dişi olarak çocukken sakatlanan kadınların, şu sıralarda da cinsel istismara maruz kaldığı iddia edilen ancak beden ve ruh sağlığının bozulmadığı yönünde rapor verilen 14 yaşındaki kız çocuğunun, ilerde çocuklarını nasıl yetiştireceğini düşünmeden edemiyorum.
Oğullarını, eşlerine aşkla bağlı bir sevgili olamayacak şekilde yetiştirip “kurt”lara dönüştürenler, bedenlerinden, cinsel arzularından, yaşayabilecekleri zevklerden ödü kopan bu kadınlar olabilir mi?