CNBC-E’de yayınlanan Nip/Tuck adli dizinin kahramanları olan estetik cerrahlar Christian Troy ve Sean McNamara, eski bir bölümde karşılarında oturan siyahi kadına “Nerenizi beğenmiyorsunuz?” diye sorduklarında şaşkınlardı. Çünkü kadın neredeyse kusursuzdu. Afrika kökenli olan bu güzel kadının istediği daha güzel olmak değildi. Sünnet edilmişti. Nasıl bir şey olduğunu bilmediği orgazmı yaşayabilmek için kendisine klitorist yapılmasını istiyordu.
İki doktor onun bu isteğini yerine getirdi. Dizinin çapkın doktoru Christian, daha fazlasını yapıp, yarası iyileştiğinde onunla sevişti ancak orgazm olmasını sağlayamadı. Umutsuzluğa düşen genç kadının imdadına, kliniğin lezbiyen anestezi doktoru Liz yetişti. Genç kadının klinikteki odasında, müziğiyle, ışığıyla rahatlatıcı bir ortam yarattı. Baskı yaratan duygularından onu bir süreliğine uzaklaştıracak bir konuşma yaptığı genç kadına, “Her kadının bedeni, onun tapınağıdır “ dedi. Sonra da yalnız bıraktı.
Bir süre sonra odaya döndüğünde genç kadın mutluydu, ağlıyordu. İlk orgazm deneyimini mastürbasyon yaparak yaşamıştı. Hissettiklerini Liz’e, “Orgazm özgürlük, özgürüm” diyerek aktardı. RTÜK, “Türk aile yapısına aykırı” bularak, o bölüm nedeniyle kanalı uyardı.
Uzun zaman önce izlediğim o sahneyi, İran’da geçtiğimiz günlerde yapılan genel seçimlerde muhafazakârların desteğiyle büyük bir zafer kazanan Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi-necad’ın ilk icraatını okuduğumda anımsadım.
Ahmedinecad korkar bir de RTÜK...
Ülkede yayın yapan dokuz magazin dergisi “ahlaksız” yayınları nedeniyle kapatıldı. İranlı yetkililer, “Bu dergilerin, Batı’nın ahlaksız yaşam tarzı süren yıldızlarıyla ilgili haberler yayımlayarak gençlere kötü örnek olmasından, başlarını tam anlamıyla örtmeyen ve dar kıyafetler giyen İranlı sinema yıldızlarının fotoğraflarını basmasından” rahatsız olmuştu.
Bir kadının cinsel haz almasını önlemek için daha çocukken yapılan sünnet, kadın bedeninden ödü kopan bu anlayışın uygulayacağı baskı ve şiddetin varacağı en uç nokta. Kadının, bedeninden aldığı zevke kendini bırakarak özgür olması, sadece Ahmedinecad ve destekçileri değil, RTÜK’teki birileri tarafından da ahlaka aykırı bulunuyor. Ne tesadüf...
Kadını orgazma ulaştıracak ‘prens’...
Hollanda’da, Groningen Üniversitesi uzmanları, kadın ve erkeğin orgazm sırasında beyin tomografilerini çekerek, iki cinsin orgazmı son derece farklı boyutlarda yaşadığını ortaya koydu. Prof. Gert Holstege ve ekibinin, yaşları 19-49 arasında değişen 13 heteroseksüel çift üzerinde yaptığı deneylerde, ortamın uygun olması için odada loş ışık kullanıldı. Konsantrasyonun bozulmaması için dış sesler engellendi.
Bilim adamları, kadına oranla çok daha kısa sürdüğünden erkek orgazmını görüntülemekte zorlandı. Erkek, orgazmı, duygusal derinlikten çok fiziksel bir temas olarak yaşıyordu.
Kadının orgazmı duygusal
Deneyler sırasında kadının orgazmının çok daha karmaşık olduğu kanıtlandı. Kadınların cinsel organların uyarısından çok, derin ve yoğun duygularla orgazm olabildiği dakika dakika görüntülendi. Deneyler, kadının orgazm taklidini çok iyi yaptığını da ortaya koydu.
Orgazmın beyinde başlayıp beyinde bittiğini kanıtlayan araştırmaya göre, kadınların beyinleri orgazm oldukları sırada tamamen bloke oluyor, korku, üzüntü veya sevinç gibi duygulara kapanıyordu. Orgazm taklidi yapan kadınlarda, beynin bilinci kontrol eden bölgesinde bir aydınlanma gözlenirken, gerçek orgazm yaşayan kadının bilinçaltı bölgesi faaliyete geçiyordu. Beyninin, özellikle korku duygusuyla ilgili bölgesi aşırı hareketsiz kalıyordu. Gerçek orgazm sırasındaki hareketler bilinçli değildi.
Erkeğin aşamadığı uçurum
Sevişirken bir şeyden korkan kadınların ilişkiye girmeleri onlar için gerçekten zor oluyordu. Erkeklerin kadına “koruma” duygusunu hissettirmesi gerekiyordu.
Araştırma, erkeklerin özgür kalması için aşması gereken uçurumun da , kadının “derin” ve “yoğun” duyguları olduğunu gösteriyor. Seviştiği kadına duygularına yoğunlaştıracak kadar güven veren, bu yoğunluğa ulaşmasını bekleyecek sabrı gösterebilen, eşinin zevk almasına önem verecek kadar onu seven bir erkek, orgazm yaşatabildiği kadının tüm korku, endişe ve üzüntülerinden bir süreliğine kopmasını sağlıyor. Bu, neden korktuğunu, neye üzüldüğünü o sırada unutan kadının, duygularının kendisini tutsak edici etkisini aşarak özgür kalması anlamına geliyor.
Bu bana, masallarda kötü kalpli cadının büyüsüyle bir kuleye hapsedilen veya ölüm uykusuna dalan güzel prenses ile, onu o kuleden kurtaran veya uykudan uyandıran öpücüğü veren prensi anımsatıyor.