12.03.2015 - 19:51 | Son Güncellenme:
MELİS GÜVENÇ
Yeşilçam’ın usta isimlerinden Bülent Kayabaş, Ali Poyrazoğlu’nun sahneye koyduğu ‘Hoşgeldin Melek’ oyunuyla adından söz ettiriyor. Uzun bir aranın ardından tiyatroya dönen Kayabaş; yalnızlık, dostluk, aşk ve rekabet üzerine göndermeler yapan oyununu anlattı.
‘Hoşgeldin Melek’ nasıl bir oyun?
Huzurevinde yaşayan, 40 senelik dost olan iki insanın yaşadıklarını anlatıyoruz. Birbirlerine çok zıt iki karakter, her gün bir bankta oturup tartışıyor. Bir gün oturdukları banka sinema sanatçısı Melek Mutlu geliyor. İki dost, aynı kadına aşık oluyor ve eğlence başlıyor. Çok doğru, naif, yaşlı insanların da sevmeye hakkı olduğunu anlatan bir oyun.
Bir dönem tiyatroya ara vermiştiniz, bunun özel bir sebebi var mıydı?
Biz sanatçılar bazen kendi kendimize küseriz. Hatta içimizdeki çocuğa bile küseriz çünkü kıskanırız... Benim için de öyle bir dönemdi. Belki sinema ve dizide rahata alıştığım için de olabilir.
Rol aldığınız, film, dizi ve oyunun sayısını biliyor musunuz?Hiç bilmem. Sanatta 51’inci yılım. Sayısız iş yaptım, hatta unuttuklarım bile var.
‘Kendimi jön kabul etmedim’
Yeşilçam oyuncuları arasından kalıcı ve hâlâ üreten biri olmayı nasıl başardınız?
Hayatta her şeyin faturası var. Oyunculuk bir meslek gibi görünse de bir oyun ve kuralları var. Eğer kalıcı olmak istiyorsanız, oyunu kurallarına göre oynayacaksınız. Devamlı bir atak halinde olup, kendinizi yetiştireceksiniz. Çağa ayak uyduracaksınız. Ve en önemlisi, ikili ilişkilerinize ve kendinize önem vereceksiniz. Ben böyle başardım.
51 yıl boyunca oyunculuğun yanında başka bir meslek yapmak istemediniz mi?
Hiç istemedim çünkü para işlerinden anlamam ve beceremem. O yüzden leblebi bile satmadım. Ticaretle uğraşan arkadaşlarım çok oldu ama bana televizyon ve sinemadan sürekli gelen teklifler vardı.
Bir komedi oyuncusu olarak biliniyorsunuz. Bu durumdan rahatsız mısınız?
Bu durumdan rahatsız değilim ama değişik şeyler de oynamak istiyorum. Bugüne kadar yaptığım işlerde neredeyse tamamında komedi oynamışımdır. Ama ters köşe yaptığım işlerim de vardır. Aktör role doymaz, hep başka şeyler oynamak ister.
Kendinizi jön olarak kabul ettiniz mi?Hayır etmedim. Bu işe girdiğimden beri hep ikinci adam olmayı seçtim. Türkan Şoray’la başrolü oynadığım filmim var ama bir jönün yanındaki yardımcı oyuncu olmak daha iyi geldi, daha çok sevdim.
Bu sektörde yaşadığınız bazı kırgınlıklar oldu mu?
Oldu tabii, olmaz mı? Emeğinizin karşılığını alamadığınız, hak ettiğiniz alkışı az aldığınız zamanlar kırgınlıklar yaşıyorsunuz. Her aktör kıskançtır ama kıskançlık sadece diğer aktörün oyunculuğunu kıskanmaktır. O yüzden istediğim rol başka birine verildiği zaman kıskançlıklarım ve kırgınlıklarım oldu.
‘Erotik filmlerimden pişman değilim’
Bir dönem onu gerektiri-yordu biz de onu yaptık. Bizi eleştirenler oldu ama daha sonra kendileri aynı tür filmlerde oynadı. Ben yine olsa yine oynarım. Ama bizden sonra işi çok başka, rezil bir duruma getirdiler o çok ayrı bir şey.
‘Ali’yle bizi gay zannettiler’
Ali Poyrazoğlu’yla aynı evde yaşayan iki gay’i oynadığımız ‘Çılgınlar Kulübü’ diye bir oyunumuz vardı. Sekiz sene oynadık ve bu bir rekordur. Bu oyunla Ali’yle almadığımız ödül kalmadı. Bir gün oyunu izleyenler beni yolda çevirip “Çok iyi oynuyorsunuz ama sizi tebrik edemeyeceğiz çünkü siz zaten gay’mişsiniz” dediler.