Geçenlerde bahsettim, Kuzey İrlandalı rap grubu Kneecap, Coachella müzik festivalinde Filistin lehine mesajlar verdiği için basın ve sosyal medyada bir kitle tarafından linç edilmişti. Kneecap bu olaydan sonra geri adım atmadı. “Mesajınızdan dolayı mağdur olduk” diyenlere “Siz mağdur değilsiniz, ölen 20 bin çocuk mağdur oldu” yanıtını vermişti.
Hadise anlaşılan o ki yeni bir boyut kazandı. Geçmişe yönelik incelemelerin de sonucunda önceki gün Birleşik Krallık’ta grubun kurucu üyesi Mo Chara hakkında terör suçlamasıyla dava açıldı. Sebep bir konserlerinde Hizbullah bayrağı açmak. Kneecap’in yanıtı yine net: “Sahneye atılan bir bayrağı bahane ederek seyahat özgürlüğümüzü elimizden alıyor, bizim gibi düşünenlere bir ders vermek ve herkesi susturmak istiyorlar. Her şeyden öte dikkatleri bize çekerek süregelen soykırımı perdeliyorlar. Bu bir dikkat dağıtma karnavalı.”
Eskiden panayırda yankesiciler herkes cambaza bakarken çalışırmış. Yeteri kadar insan bakmadığındaysa içlerinden biri “cambaza bak cambaza” diye bağırırmış ki dikkatler başka yere yönelsin. Kneecap’in kastettiğinin Türkçesi “cambaza bak cambaza” oyunu.
Mış, muş, miş…
“The White Lotus”taki rolüyle ünlenen İngiliz oyuncu Aimee Lou Wood, Sam Mendes’in yönettiği Beatles filminde George Harrison’ın karsını oynayacakMIŞ.
Mod kralı Paul Weller bir cover albüm yayınalayacakmış. Albümde Led Zeppelin solisti Robert Plant ve Oasis’ten Noel Gallagher konuk sanatı olarak yer alacakmış. İki şarkı çoktan YouTube’a konmuş. Seçilen şarkılar The Kinks’ten Bee Gees’e geniş bir tür yelpazesindeyMİŞ.
Hayatta bir araya gelmez dediğimiz isimler bir araya geliyor. Darren Aronofsky’nin “Caught Stealing” adlı yeni filminin kadrosuna Porto Rikolu rapçi Bad Bunny de katılMIŞ.
Müziği bırakıp kendini sinemaya veren The Weeknd’in filmi, iki ünlü genç oyuncu Barry Keoghan ve Jenna Ortega’lı “Hurry Up Tomorrow” vizyona girmiş. Film, basında çıkan yorumlara bakılırsa berbatMIŞ.
Londra’da Beyoğlu esintileri
DasDasBox, Londra’nın merkezinde bir süre önce açıldığını bildiğim ancak yeni yeni hareketlenmeye başladığını anladığım bir mekan. En son Londra’nın iki Türk müzisyen sakini, 1990’lar Beyoğlusu’nun en bilinen sahne karakterlerinden Tibet Ağırtan ve Bertuğ Cemil’in burada cover ve besteler çaldıkları performanslara başladığını duyunca iki satır yazmak istedim. Londra’da sayıca artmaya başladık son dönemde. Bir Berlin olmasak da iş ufak ufak oralara doğru gidiyor. Yeni başlayan konserlerle Beyoğlu havası da ciğerlere dolacak anlaşılan. Ben Beyoğlu’nu özlediğimde Camden Town’da turluyorum genelde ama anlaşılan Tibet ve Bertuğ’a da uğramak gerekecek bundan sonra.
Ne dinlesek?
26 yaşındaki trompetçi ve besteci Brandon Woody’nin Blue Note etiketiyle çıkan albümü “For The Love Of It All” şu ara caz aleminde hayli ses getiriyor. Baltimore çıkışlı genç cazcı, albümü için “doğup büyüdüğüm şehir gibi” demiş. Baltimore deyince aklımıza elbette efsanevi “The Wire” dizisi geliyor. Woody’ye göre aynı dizide olduğu gibi zorlu şartlarda büyüyen ve mücadele edip hayatta kalmayı başaran nice isimsiz kahraman var. Albüm bu insanların mücadelesini onurlandırıyor.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025