13.05.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN
Ozan Dolunay, kendisini sakinliği ve hayal kurmayı seven biri olarak tanımlıyor. Makine mühendisliği mezunu olan oyuncunun, en büyük tutkusu ise tiyatro... Dolunay, “Bu işi yapmamın sebebi o sahnede olabilmek” diyor. Yeni dizisi ‘Zalim İstanbul’ için harıl harıl çalıştıklarını belirten oyuncuyla, projeyi, set dışındaki hayatını ve hayallerini konuştuk.
‘Zalim İstanbul’un çekimleri nasıl gidiyor?
Gayet keyifli... Ortaya güzel bir iş çıkarmak için harıl harıl çalışıyoruz. Eğlenceli bir set ortamımız var, dram ağırlıklı bir iş çekiyor olmamıza rağmen sette neşemiz eksik olmuyor. Enerjimiz ekrana da yansıyor diye düşünüyorum.
Dizide canlandırdığınız Cenk kuzenini balkondan itmenin travmasını yaşıyor. Vicdan kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Vicdan önemli bir kavram, özellikle şu an içinde olduğumuz nezaketsiz, sevgisiz, birbirimize dokunmaktan ve dokunulmaktan korktuğumuz çağda. İnsanın içindeki yargı mekanizmasının en önemli parçası.
Sizin hayata dair dert ettiğiniz neler var?
Birçok insan gibi benim de kaygılarım oluyor tabii ki. Bir ailem ve birçok sorumluluğum var. Geleceğim ve işimle ilgili kaygılarım ve sorumluluklarım var. Varoluşsal dertlerim ve kaygılarım oluyor. Kaygı ve stres çağının çocuklarındanım sonuçta.
Oyunculuğa dair kaygılarınız neler?
Yaptığım her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyorum, potansiyelimin tamamını yansıtabilmek en büyük derdim. Mükemmeliyetçi bir insanım, dolayısıyla memnun olmama ve yeniden deneme üzerine yaşıyorum. Bu işime de sirayet ediyor tabii ki. Her projemde bir öncekinden daha iyi olmaya çalışıyorum. Bu da bazı kaygıları beraberinde getiriyor.
Kariyerinize dair hayallerinizi neler süslüyor?
Hayal kurmayı severim, kariyerimle ilgili de birçok hayalim var. Gitmek istediğim birkaç okul var yurt dışında, öncelikli hedefim buralarda eğitim almak. Beraber çalışmak istediğim, hayallerimi süsleyen birkaç aktör, aktris ve yönetmen var. Yurt dışında, başka dillerde oyunlar oynamak istiyorum. En büyük hedefim, bu sanırım.
Tiyatro sahnesinde olmak sizin için ne ifade ediyor?
Bu işi yapmamın sebebi o sahnede olabilmek. Zamanın durduğu bir yer orası, kamera karşısında olmaktan çok farklı. Savunmasız ve çok cesaret gerektiren, dolayısıyla da çok tatmin eden bir yer. Bir karaktere can vermenin tam manasıyla gerçekleştiği bir yer. Dolayısıyla benim için tiyatro, her şey demek.
“Büyümekten kaçan bir insanım” demişsiniz. Bu haliniz devam ediyor mu?
Kesinlikle! Aslında büyümekten kaçmıyorum, sadece içimdeki çocuğu daha ön planda tutarak yaşıyorum. Büyümek de çok önemli hayatta, ama bazı insanlar büyümeyi içindeki çocuğu öldürmek, tamamen bastırmak olarak algılıyorlar. Bu çok yanlış, ruhu ve bedeni yaşlandıran bir düşünce tarzı. Pek bana göre değil yani.
Set dışında nasıl bir hayatınız var?
Yapmaktan zevk aldığım birçok şey var, vakit geçirmekten keyif aldığım birkaç dostum, bir kardeşim ve ailem var. Zamanımım çoğunu bu saydıklarım alıyor fakat bizim işimiz yoğun tempoda, gecesi gündüzü, tatili olmayan bir iş. Dolayısıyla çalışırken ‘set dışında bir hayat’ maalesef mümkün değil.
Ozan Dolunay görünenin ardında nasıl biridir?
Aslında kendimi anlatmayı pek sevmem, çok da beceremem ama genel olarak sakinliği seven bir insanım diyebilirim. Bu soruyu sanırım beni yaşayan, gözlemleyen insanlara sormak gerekir.
‘Fikret Kuşkan’la çalışmak harika’