Herkes Latin figürleri yapıyor. Ama öyle böyle değil. O ne biçim bel ve ayak figürleridir,o ne kıvraklıktır.Bravo çocuklar...“Santana geliyormuş” cümlesini kurduğumda aylar önce, çevremdeki bir takım kızlarda bir sevinç dalgası oluşmuştu. Sonra anladım ki Santana bahane.
Kızlar dans etmek istiyor.
Konserde sağımda solumda Latin figürleriyle coşan kalabalığa bakarken bunu düşündüm.
Bir de bir insanın en ünlü iki şarkısından biri “Black Magic Woman” diğeri “Maria Maria” ise o insanın yaptığı müzik türüne ne ad verilir diye sordum kendime...
Tepsi gibi parlayan dolunayın altında Kuruçeşme’nin kalabalığını yararak önlere geçtim, biramdan bir yudum aldım ve seyreyledim manzarayı...
Herkes Latin figürleri yapıyor. Ama öyle böyle değil, kalabalığın büyük kısmının eğitim aldığına eminim. O ne biçim bel ve ayak figürleridir. O ne kıvraklıktır. Bravo çocuklar...
Latin aşkı kadından başlar, erkeğe sonra sirayet eder. Her Latin dansı yapan kadınımızın arkasında onu gülümseyerek belinden tutan bir erkek vardı. Buna “Kız arkadaşımız eğleniyor diye biz de eğlenmiş sayıldık” ekolü diyebilirsiniz.
Santana sürekli hippi olduğunu söylüyor (basın toplantısında da aynısını söyledi) ve hadiseyi dönüp dolaşıp sevgi ve barışa getiriyor. Bu mesajı halkımız sevdi. Ama tam olarak ne anladı bilmiyorum.
Beşiktaş-Ortaköy arasında 286 adet ağaç var (Çırağan’dan itibaren). Sayacak zamanım oldu.
Santana’nın grubundaki elemanlar Los Angeles’lı bir Latino çetesinin üyeleri gibiydi. Mühim müzisyen davulcu Dennis Chambers hariç. O daha ziyade vazifemi yaparım paramı alırım kafasındaydı.
Santana Michael Jackson’a saygı duruşunu ihmal etmedi. Thriller albümünün açılış şarkısı “Wanna Be Starting Something”i patlattı. Ama tekerleme gibi olan bölümüyle. “Ma ma se, Ma ma sa, Ma ma coo sa. Ma ma se, ma ma sa, Ma ma coo sa”.
Konser alanında yer alan Turkcell VIP alanı sabah 08.30 Söğütlüçeşme metrobüsü gibiydi. Yok yok düzeltiyorum, Mumbai-Karaçi seferini yapan trene benziyordu. Memlekette herkes VIP olduğundan herhalde...
Ayhan Sicimoğlu’nu seksi bulan kadınların sayısının artmasını endişe verici buluyorum.
Sahne önünde “pit” denilen özel alan konserin esas VIP alanı gibiydi. Burada ünlüler ve seçkin bir kitle konser boyunca çılgınlar gibi eğlendi. (Allah’ım bana bu klişeyi kullanma imkanı da verdin ya...)
Konsere birlikte gittiğim arkadaşım bir ara “Aa bak bilek mecik vomın da gelmiş” dedi. Bir baktım Eda Taşpınar ’ı gösteriyor. Olay çıkmasın diye sessizce uzaklaştık.
Yorgunuz. Kalabalıktan perişanız ve Latin dansları yapamıyoruz. Gitmek istiyorum.
Önümdeki Santana hayranı abla geldiğimizden beri aynı figürü yapıyor. Bu figürü nasıl anlatsam bilmiyorum ama Ricky Martin ile Jennifer Lopez arası bir noktada sonsuz bir döngü. Ve yere düştü düşecek noktasında bu değerli Latinsever.
Şapkalı adamın adı Nurettin Hasman’ mış dediler...
Beleştepe’de de eğlence doruktaydı. Kuruçeşme’de cadde tarafındaki evlerin tepesinde, bilimum inşaatta ve yol kenarındaki yüksek bariyerlerin tepesinde bir beleştepe kalabalığı oluyor. Konserin iyi olup olmadığını ve ilgi düzeyini oradan anlarsınız. Beleştepe iyiydi.
Santana’nın orijinalini Rob Thomas ile söylediği “Smooth” başlayınca herkesin şarkıyı ezbere bildiği ortaya çıktı. “Give Me Your Heart, Make It Real or Else Forget About it” kısmını yanımdaki abla ve belinden tutan sevimli partneri “Orrsssfulll getibağğti” şeklinde haykırarak yorumladılar.
Cem Hakko da dans ediyordu.
Konserde ses seviyesi düşüktü. “Makinist ses” diye bağırılacak düzeyde. Çünkü şehrin içinde böyle bir alan gürültü kirliliği yarattığından haklı olarak ses kıstırılıyor. E ulaşımı da kitledin. Demek ki burası yanlış bir yer. Ses berbat, aşırı kalabalık ve gece eve dönmek isteyen yollarda telef oluyor.
Telef oldum. Bu sene gördüğüm en kalabalık konseri terk etmeden elimdeki son birayı bitirdim. Ortalık sakinleşince çevredeki parklarda yer olmadığından değnekçiye emanet ettiğim arabama doğru yöneldim. Hâlâ tek parça olmasına dua ederek yola koyuldum. Yolda gece boyu kaç çeşit Latin figürü öğrendiğimi saymaya çalıştım. Sabaha karşı eve vardığımda bir daha arabayla Kuruçeşme Arena mı? “Asla” dedim...