Birileri, Tarabya denizini kalın beton şeritle bir kabusa dönüştürmüş. Orayı da marina yaparak rezil etmeyi, bir zamanlar insanların denize girdiği sahili kirletip kokutmayı kafaya koymuş olmalılar ki, işi tamamlamışlar bile...
Geçen gün; kısa süre önce ‘Selim Aslan’ ismini verdiği dünya şekeri bir oğlu olan sevgili arkadaşım, başarılı tasarımcı Tuvana Büyükçınar Demir’i ziyarete gittim. Tarabya’da denizin üzerinde diyebileceğiniz çok hoş bir evde oturuyor, dekorasyonunu da tam o özgün ve yaratıcı zevkine yakışır şekilde kusursuz yapmış (zaten Tuvana’nın yaptığı ve kusursuz olmayan hiçbir şey görmedim bugüne kadar! Moda tasarımı desen en etkileyicisi, organizasyon desen en güzeli, dekorasyon desen en farklısı, bebek desen ennn tatlısı! Helal arkadaşıma!); kısacası her şey süper. Velakin.
‘Tutu’cuğumla biraz özlem giderdikten sonra kafamda harika Tarabya koyu manzarasını düşünerek “Hadi balkona çıkalım da simitlerimizle çaylarımızı orada alalım, sohbetimize manzarayı da ortak edelim” teklifini yaptım. Yapmaz olaydım, daha kapıdan kafamı uzatır uzatmaz şokla irkildim, o güzelim Tarabya, büyük ihtimalle yalnız Türkiye’nin değil dünyanın en güzel koylarından biri, denizin ortasından geçirilen iki ‘kalın beton şerit’le bir kabusa dönüşmüş.
Beton aşığı birileri (gerçekten ne beton aşığı milletmiş bizimki yahu) orayı da marina yaparak rezil etmeyi, bir zamanlar insanların denize girdiği o güzelim sahili daha da kirletip kokutmayı kafaya koymuş olmalı ki işi tamamlamışlar bile. Bu fikir ‘Sarıyer Belediyesi’nden mi yoksa Büyükşehir’den mi çıktı bilemem ama kimden çıktıysa. Bilsinler ki ‘daha kötüsü’ olamazdı, o beton rezaleti oradan kaldırmazlarsa ‘Tarabya’yı bile rezil etmeyi’ başardıkları için toplu bir alkışı (!) hak edecekler.
HAYATTAN RENGİ ALIN, GERİ NEYİ KALIR Kİ?