Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Koç Holding’e gencecik bir yüksek ziraat mühendisiyken giren ve tam 41 yıl ilk ve son işi olarak devam eden Can Kıraç’la önceki haftalarda bir söyleşi yaptım. Bu hafta cumartesi, Haberturk’teki programımda yayınlanacak. Söyleşi boyunca güldük durduk. Damıtılmış bir espri anlayışı ve bilgeliği var. Çok komik anlattığı anıları var. Bir tanesi şöyle:
Koç Holding’in Nakkaştepe’ye taşındığı yıl üst düzey yöneticilerin ve aile fertlerinin odalarının yanına birer de dinlenme odası yapılmış. Vehbi Bey ve Rahmi Bey o odalarda öğle yemeğinden sonra biraz kestirirmiş. Can Kıraç’ın eşi İnci Hanım da Can Bey’e; “E, madem onlar yatıyor, sen de yat” demiş ve işe giderken pike, çarşaf, yastık kılıfı falan vermiş. Can Bey de yemekten sonra biraz uyumayı aklına koymuş.
Rahmi Bey öğle uykusuna yatarken soyunup da yatarmış. O yüzden Can Kıraç da soyunmuş, İnci Hanım’ın verdiği pikenin altına girmiş. Tam dalacak, tak, tak, tak... Kapı.  “Ne o?” demiş. Sekreteri Aylin Hanım ; “Suna Hanım sizi çağırıyor” diye cevaplamış. “E, söylemedin mi istirahat ettiğimi?”. “Evet söyledim” demiş Aylin Hanım, “Hatta Vehbi Bey’in kitabında herkese kısa da olsa öğle uykusu öğüdü verdiğini de söyledim. Ama Suna Hanım; ‘Babamın 15 tane daha öğüdü var, önce onları tutsun ve hemen kalkıp toplantıya gelsin’ dedi” demiş. 
Kıraç espriyle karışık ama altında ciddiyet payının olduğu “esaretti!” diyor Koç Holding’deki yılları için.  

Gösteri devam etmeli
Önümüzdeki günlerde açılacak olan Salvador Dali sergisinin ön hazırlıkları çerçevesinde Sabancı Müzesi ve Akbank ekibiyle Barcelona’ya ve Figerez’e gittiğimizi anlatmıştım. Barcelona’da başıma müthiş bir şey geldi. Otelimizin bulunduğu La Ramba’da yürürken hemen birkaç bina ötedeki Liceu Tiyatrosu’na, Maurice Bejart Balesi’nin turneye geldiği ilanını gördüm. Ve müthiş bir gösteri izledim büyük koreograf Maurice Bejart’ın geçen kasımdaki ölümünden sonra ilk kez.
Geçen yıl haziran ayıydı galiba İstanbul Müzik Festivali kapsamında AKM’de üç gün üst üste gösteri yapmıştı grubu. Eğer Türkiye’ye gelebilseydi ne kadar çok röpörtaj yapmak isterdim kendisiyle. Ama o sırada böbrek yetmezliğinden İsviçre’de hastanede yatıyordu. Dans grubunu yalnız yollamıştı İstanbul’a. Oysa, Mevlana’nın 800. doğumgünü için “Rumi: Dans ve Dua” isimli bir gösteri hazırlamıştı Kudsi Ergüner’in müziği ile. Rumi’nin dünya prömiyeri AKM’de yapılacaktı. AKM o gün ağzına kadar doluydu. 

Maurice Bejart kimdir?
Dünyaca ünlü koreograf Maurice Bejart’ın adını modern danstan hoşlanan herkes duymuştur. Stravinsky’nin “Bahar Ayin” ve Ravel’in “Bolero”sunu büyük müzik ve dans şölenine çevirmişti. 1927 doğumlu Marsilyalı Maurice Bejart, 2007 Kasım’ında 80 yaşında öldü. Dansçı olarak başladığı serüvenine koreograf olarak devam etti ve önce Brüksel’de “20. Yüzyıl Balesi”, 27 yıl sonra da taşındığı İsviçre, Lozan’daki “Lozan Bejart Balesi” isimli topluluklarıyla 250’den fazla dans koreografisine imza attı. Lozan, Brüksel ve Dakar’da (babası Gaston Berger, Fransız bir anne ve Senegal’li bir babadan Senegal’de doğmuştu) dans okulları açtı. Tabii soyadı doğduğunda Berger olarak nüfusa geçmişti ama daha sonra kendisi, sahne ismi olarak Moliere’in eşinin isminden etkilenerek Bejart soyadını almıştı. 

Felsefe-müzik-dans
Bejart’ın kendisi de bir Sufi’ydi. İran Şahı Rıza Pehlevi ve Şahbanu Farah Pehlevi, Persepolis’in 2500. Yılı Kutlamaları için 1971’de Maurice Bejart’ı İran’a davet etmişlerdi. O da Modern İran Dansı’na Gulistan ve Farah isimli iki gösteri armağan etti, Saadi’nin eserlerinden etkilenerek. İranlı ozanlar ve dini iklim etkisiyle Müslüman olmuştu. Zaten hep dans-müzik ve aksiyonu karıştıran Bejart, Sufizm’e merak sardıktan sonra da felsefe-müzik-dans üçlüsünü işledi.
“Rumi”de de öyle.  Çok kültürlülüğe, babası gibi felsefeye, özellikle de dinlerin felsefesine merakı olan Maurice Bejart, Filistin için de bir dans gösterisi sahneye koymuştu, Şeyh İmam’ın müziğiyle: “İki Savaş Arasında”... Repertuvarda Jacques Brel’den, Barbara’dan şansonlar, Theodorakis’ten sirtakiler de vardı. Ama asıl finalde, eminim herkesin gözünden benim gibi bir damla yaş gelmiştir. AIDS’ten ölen arkadaşlarına; Queen’in solisti Freddy Mercury ve Bejart’ın Arjantinli sevgilisi ve grubun dansçısı Jorge Donn’a ithaf ettiği “Les Presbytere” ile bitti tam iki saatlik gösteri.
Müzik Queen’den ve kostümler Miami’de öldürülen Versace’den... “The Show Must Go On / Gösteri Devam Etmeli”... Ayakta dakikalarca süren alkışlar arasında dansçılar sahneden ayrılırken “Sermaye tükenecek, Bejart’ın repertuvarı bitecek, yeni koreograflar bu dans topluluğuna kendi imzalarını atacak ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye düşündüm.