Cadde "STARLIK YATAKTAN GEÇER"

"STARLIK YATAKTAN GEÇER"

22.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"STARLIK YATAKTAN GEÇER"

STARLIK YATAKTAN GEÇER



STARLIK YATAKTAN GEÇER
Dünya güzeli arkadaşım Oya Aydoğan ile şık bir dostluğumuz var. Allah bozmasın. Bu onunla yaptığım ilk röportaj. O yüzden çok heyecanlıydı. Beni kendisinden daha çok star görüyor. Oysa Oya şöhretini görmeyen, gerçek ama mütevazı bir yıldız bence. O da oruç tuttuğu için iftar sonrasında buluştuk. Bakın neler konuştuk.
ŞD-Sevgili Oya, 1976 Antalya Film Festivali’nden beri seninle dostuz. Geçmişe uzanalım dilersen.
OA-1975’de Saklambaç Gazetesi’nin Türkiye Güzeli oldum. Ağabeyim ve dayılarımdan izinsiz girmiştim. Erzincanlı ve köklü bir aile olmamız nedeniyle anne-babam dışında herkes baş kaldırdı, yarışmanın koşullarına uyamadım. Onlar da tacımı alıp ikinci olanı Sinema Güzeli olarak İtalya’ya gönderdiler. Bir yıl sonra ağabeyim Almanya’ya, dayımlar da yurtdışına gidince önüm açıldı. Annem ve babamı da ikna edip 1976’da Sinema Yarışması’na girdim. St. Michel’de 9. sınıftaydım. Okula mektup yağmaya başladı. Müdür beni çağırıp ya okula ya artistliğe devam etmemi istedi. Okulu bitirdim. İyi de oldu. Şu an Fransızca ve İngilizce’yi çok iyi konuşuyorum. İlk filmim ‘Deli Şahin’di. Cüneyt Arkın’la çekip Altın Portakal’a gittik.

ŞD-Sinemayla şöhret oldun. O arada aşk-meşk durumları nasıldı?
OA-Sinemadan önce Tarık Akan’a aşıktım. Yıllarca içimde kaldı. Selim diye sıradan bir çocukla flört ettim, o İngiltere’ye gidince de bitti.

ŞD-Çok iyi bir aileden geldin. Ağabeyin mimar, dayıların iş adamı. St. Michel mezunusun, iki lisanın var. Ailen de sinemaya karşıydı. Niye inat ettin?
OA-Bu işi yapmasam yaşayamazdım. Ben oyuncu doğmuşum. Oksijen gibi. Yıllarca başrol oynadıktan sonra karakter rollerini de kabul ettim. Halbuki başkaları kompleks yapar. Ben bu işe olan sevgimden Berna Laçin’in yanında karakter oyuncusu olarak rol aldım. 25 sene önce çok iyi ailelerle görüşüyordum, şöhretli insana bakış açıları değişik diye onlara sırtımı döndüm. 4 çocuğum olsun, yemek yapayım, kocamı karşılayayım gibi hayallerim olmadı. Çocukluğum sinemalarda geçti. Ölene kadar da bu işte kalmak istiyorum.

ŞD-Bir evlilik geçirdin o arada.
OA-O evliliği niye yaptım hâlâ bilmem. İki aile de onaylamamıştı. Ama Haluk Ulusoy beni çok sevdi. Daha okuyordum. Doğum günümde sınıftan bir arkadaşım, Yasemin Akça, Haluk’u getirdi. Askerdi. Ailesi tezkereden sonra beni istedi. Osman Mırız diye bir kuaförüm vardı. Bir gün Haluk oradan beni alarak Sarıyer Nikah Dairesi’ne götürdü. Annem bu işten korktuğu için nüfus kağıdımı saklamıştı ama Haluk nüfusumu Erzincan’dan çıkarıp getirtmiş. Evlendik. Her iki tarafta da büyük kırgınlıklar yaşandı. Annem felç geçirdi. Haluk şu an Futbol Federasyonu Başkanı. Kendisine saygı duyuyorum ama hayatımın en kötü dönemiydi onunla evliliğim.

ŞD-Şöhret maddi ve manevi ne kazandırdı, ne kaybettirdi?
OA-Aileden bir şeyler kaldığı için maddiyat ikinci planda. İnsanlar seni karşılıksız seviyorlar. Ben de işimi seviyorum, hırslıyım. 25-26 yıl oldu, hâlâ heyecanlanıyorum. 70 film, bir o kadar da dizide rol aldım. Kayıplara gelince; istediğim yuvayı kuramadım ama pişman değilim. Belki 10 yıl sonra teklif almadığımda pişmanlık yaşarım. Duygularım bu yolu seçmemi söyledi. Hiç yönetici olmak istemedim. Hep aklımda uçuk-kaçık işler vardı, hosteslik gibi. Bazen "Allahım" diyorum "Bana niye ticaret kafası vermedin".

ŞD-Sinemada, tabir-i caiz ise taş koyanlar oldu mu? Seni kıskanan hemcinslerin ya da sana asılıp da pas vermediğin artistler, yönetmenler, yapımcılar?..
OA-Rahmi Dilbaz kadına ilgisi olmadığı için beni destekledi. 4-5 prodüktör onlarla ilişki kurmadığım için rol vermedi. Yani "Şöhret rejisörün yatak odasından geçer" sözü doğru. Buna bir de prodüktörü eklemek gerekir. O tarihlerde oyunu kuralına göre oynayan, pek çok prodüktör ve yönetmenle birlikte olan arkadaşlar şimdilerde hanımefendi diye baş köşelerde ağırlanıyor. Ah, ah! Aslında Türkiye’de starlık sistemi hâlâ öyle. Star olmuş sayısız oyuncunun da genel müdürlerle ilişkileri, bazı şarkıcıların yapımcılarla yatak hikayesi hâlâ var. Şimdi işler zorlaştı. Eskiden bir film yapımcısı, bir gazinocu vardı. Şimdi ohooo!

ŞD-Hiç darbe yedin mi?
OA-Hayatımdaki erkekler hep köstek oldular. Kadir İnanır, Haluk’un çok yakını olduğu için filmlerinde beni oynatmadı. Biri hariç. O da maksatlıydı tabii, öyle sahnelerde oynattı ki onlar boşanmamızda delil oldu. Bir sürü insan girdi hayatıma. Sütten çıkmış ak kaşık olduğumu iddia etmiyorum. Ama başrol ve iyi senaryo uğruna yapımcı ya da yönetmenle yatağa girmedim. Prodüktör B, yönetmen İ, yapımcı B ancak onlarla olursam bana rol vereceklerini söylediler. Aslında şimdiki aklım olsa oyunu kuralına göre oynardım. Zirveye çıkmanın yolu bu.

ŞD-Sahnede kimlerle çalıştın?
OA-Maddi ve manevi çok sıkıştığım bir devrede, hayatıma renk gelsin istedim. E çok da teklif vardı. Hele bir tanesini hiç unutmam; Ankara’da çok büyük gazinosu olan bir patrondu. Benim peşimde tam bir ay dolaştı. Arkamdan Almanya turnesine filan geldi ama adam 3 şişe büyük rakıyla bile çekilmez. Sonunda Muazzez Abacı, İbrahim Tatlıses ve ben Çakıl’da başladık. İlk gecemde 38 dev çiçek vardı ama Abacı onların sahneye konmasına izin vermedi. Daha sonra Yüksel Uzel ile önce Çakıl, ardından da Bebek Park’ta çıktık. Çalıştığımız her yer doluyordu. Bir keresinde Fahrettin Aslan "Yahu bunlarda ses yok, nasıl götürüyorlar bu işi" deyip gelmiş, ancak kapı kenarında yer ayarlanabilmiş. Bana pek köstek olan çıkmadı sahnelerde ama en yakınım Bülent Ersoy ve Harika Avcı çarşaf gibi liste yaparlardı. Onların listesinden şarkı okumak kimsenin haddi değildi.

ŞD-Dobrasın, lafını esirgemezsin. Bu sivri dilin başına iş açmıştır mutlaka.
OA-Oooo, kaç kere. En son Kadir İnanır, yönetmen Melih Gürgen’le haber yollayıp "Sinemayla ilgili az konuşsun. Dilini koparırlar" demiş. Aslında haklı, çünkü biz Yeşilçam’a gönül vermiş insanlarız. Bazen dayanamayıp konuşuyorum. Allah kimseyi işsiz-güçsüz bırakmasın bizim piyasamızda. Serpil Çakmaklı, Ahu Tuğba niye çalışmıyorlar? Necla Nazır’ın kapanması bunalımdan. Ahu Tuğba Bodrum’da denize bakıp ölümü düşünüyormuş. O kız buna layık mı?

ŞD-Yeşilçam ve sahnenin en akıllı, en başarılı üç kadını ve erkeği kim?
OA-Kadir İnanır erkeklerde başta geliyor. Kadınlarda Hande Ataizi star olabilirdi ama kendini kullanamıyor. Türkan Şoray ailemizden biri. Ama başarısında Rüçhan Adlı’nın payı büyük. Ben zaten kadınlarını öne çıkaran topu topu üç erkek gördüm. Biri Metin Güneş, biri Rüçhan Adlı, diğeri de Can Tanrıyar.

ŞD-Gülben Ergen mi? Hülya Avşar mı?
OA-Yüzde 100 Hülya Avşar. Biri usta, biri çırak. Gülben de istediğini almasını bilir. Akıllı bir kız. Ama biraz nankör.

ŞD-Bülent Ersoy ile yediğiniz, içtiğiniz ayrı gitmiyor. Ama o biraz asabi ve geçimsiz. Nasıl geçiniyorsunuz?
OA-Bülent benim zaafım. Çok darılıyoruz. Onun için "Sinirli" derler, öyle olsa arkadaş kalabilir miyiz? Bir anda sinirlenir ama kin tutmaz. "Oya’nın sırtı yere gelmez, Bülent ona bakar" diyorlar. Oysa bizim bu tip bir ilişkimiz yok. Aksine ben menajerlerle konuşup iş imkanı yaratmaya çalışırım. Ama Allah’ı var, Gurur’un babasından ayrıldığım zaman bana en büyük desteği veren Bülent’ti. Eski sevgilim Latif Demir pek çok menajerin bana iş vermesini önledi. Bülent beni her kadroya koydu. Bursa, Ankara, İzmir... Yasaklara rağmen aldı beni fuarlara götürdü. Bülent Adana’da vurulduğunda annesi Necla Teyze bana "Sakın bunu Gurur’un babası yapmış olmasın? Bülent’i kim vurmak ister ki?" dedi. Birbirimize nankörlük yapmadığımız için iyi geçiniyoruz.

ŞD-Oğlun, adı gibi gururun. Kaç yaşında? Seninle, babasıyla arası nasıl?
OA-Önceleri iyi bir anne değildim. 3-4 yıldır iyi bir anneyim. Çok şımartmayan, mesafeli bir anneyim. Beşiktaş Koleji’nde okuyor. Tam bir futbol fanatiği. Babasıyla sık görüşüyorlar. Latif ihmal etmiyor. Benden sonra evlendi, 2 kızı var. Gurur kardeşleriyle de iyi ama benim yanımda olduğu için anneci tarafı fazla.

ŞD-atv’nin dizisi ‘Pembe Patikler’i hiç kaçırmıyorum. Müthişsin. Bu tiplemeyi yaparken zorlanıyor musun? Aptalı oynamak maharet ister de.
OA-O dizi için 3 kişiye teşekkür borçluyum; Necef Uğurlu, Osman Yağmurdereli, ve beni onaylayan Halil Ergün. Biz Osman’a (Yağmurdereli), Bülent’in (Ersoy) işi için gitmiştik. Ben o arada aklında kalmışım. Senaryoya aşık oldum. Osman’ın kanala sorması lazımdı, 20 gün haber bekledim, dokuz doğurdum. Halil de çok kibarlık yapmış. Projenin starı oydu, Pakize ile ben biraz sivrildik. Orta yaşlı bir ev kadını rolü zor tabii ki. Halil’i çok seviyorum. Pakize ile de çok iyi anlaşıyoruz. O büyük bir yetenek. Sette beni gülme krizine sokuyor.

ŞD-Gazino yaşamı bittiğinde senin için "Pavyonda çalışıyor" dediler.
OA-Hiç pavyonda çalışmadım. Bir turne sırasında Bursa’da çok kaliteli olmayan bir birahanede şarkı söyledim. Aslında orayı görünce dönüp gitmek istedim ama ekipte çalışan 40 kişinin ekmeğiyle oynayamadım. Allah düşürmesin.

ŞD-Bülent Ersoy’la anılarını anlatsana.
OA-Ben, Bülent, Seyhan diye bir arkadaşımız ve modacımız Nur Yerlitaş balıkçıya gittik. İki kadeh içince benim avamlık tarafım tutar, "Sahile, Beyaz İnci’ye gidelim" dedim. Gullum (sohbet) yerinde. Bu arada içersi hep erkek. Önde de bir masa, bize güya alıkıyor (sarkıyor).Üç gün önce de yeni bir şoför aldım, adam "Oya Hanım bir arkadaşım var, koruma olarak ister misiniz" diye sormuştu. Ben de "Deli misin? Zaten 3-5 hayranımız var, bırak gelsin, iltifat etsin, tanışsın" demiştim. O gece öndeki masadan bir adam kalkıp yanımıza gelmez mi? Şoförü de erkek diye yanımıza oturtmuştuk, baktım oralı bile değil. Kibarca adamı gönderdim, gazinodan çıktık. Adam elinde silah, arabaya dalmaz mı? "Oya Hanım, hayranınızım, ‘öl’ deyin öleyim. Benimle olun, ayaklarınızın altına inciler sererim" deyip silahı ikide bir havaya kaldırarak şoföre "Sür" diyor. Resmen kaçırılıyoruz. Ödümüz patladı, şoförde yine tepki yok. Gazinonun korumaları adamı aldılar. Ama bu kez arabada kıyamet koptu. Hepsi şoföre çullandı. Adam ne dese beğenirin? "Oya Hanım bana ne tembih ettiyse onu yaparım". Tabii Bülent bana döndü, etmediği küfür kalmadı. Herkes Bülent için "Elisıkı" der ama sevdiğine yağdırır. Her geldiğinde Gurur’a harçlık verir. Ben kızıyorum, çocuk alışmasın istiyorum. Bir hafta Gurur’a ceza verdim, harçlığını kestim. Baktım, Bülent’in etrafında fır dönüyor. Bülent’i tavlayıp birşeyler koparacak. Bülent’e "Alıştırma, yokluğu öğrensin" dediğim için para vermeden asansöre bindi. Gurur "Yahu o kadar saygıda kusur etmedik ama bir kuruş koparamadık" deyince Bülent "Şimdi sana bir hafta harçlık yok" dedi. Gülüştük. Efendim. Bir röportajım daha bitti. Hepinize iyi pazarlar. Yine güzel günler sizin, artanlar benim olsun.

Yazara e-mail: