Pazar "160 bin dolar bahse girdim, kesin kazanacağım"

"160 bin dolar bahse girdim, kesin kazanacağım"

15.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şarkıcı, oyuncu, yönetmen, işadamı, çete davası sanığı, yeni milletvekili adayı İbrahim Tatlıses:

160 bin dolar bahse girdim, kesin kazanacağım

axpaz011.jpg Sıra seçim otobüsünde ama önce çiğköfte molası. Tatlıses Kebap'tan gelen bir porsiyon çiğköfteyi motorun üzerinde açıp yiyor. Tatlıses otobüsü inanılmaz bir ilgi görüyor. Önünden geçtiğimiz kebapçılar "Gel bir şeyler ye" diye bağırıyor. Otobüsün önüne atlayanlar, kapıyı zorla açtırıp sarılanlar, kornalarıyla eşlik edenler... Sanki seçim turu değil, düğün konvoyu. Fonda Tatlıses'in son albümü var, "Ağrı Dağın Eteğinde" çalıyor seçim bölgesindeki Bakırköy yollarında. Yardımcısı elinde mikrofon, anons yapıyor: "Mazot 1 YTL olacak." Bazı vatandaşlar ise arabasından sanatçıya sık sık şöyle sesleniyor: "Neden bağımsız aday olmadın İbo?"... "Siyaset zevkli miymiş?" sorusunu ise "Olağanüstü" diye yanıtlıyor. Zafer işaretine "muzır" yanıt verenlere "Demokratik ülkedeyiz, elbette olacak" diyor. Siyaset turlarında en çok şaşırdığı ise eskiden kendisinden her fırsatta türkü okumasını isteyen kalabalıkların, artık yanına gelip "Açız, fakiriz" diye dert yanması olmuş.Şanlıurfa'dan bağımsız aday olması beklenirken son anda Genç Parti'nin İstanbul 3. Bölge 1. sırasında ortaya çıkan Tatlıses ile röportajımız onun farklı yüzlerini ortaya koyuyor. Siyasette ciddileşen Tatlıses, konu özel hayatına gelince değişiyor. Bir yandan "fakirleşen halka" umut dağıtarak Ankara vizesi istiyor, diğer yandan kadına "tokatı" hâlâ hak sayıyor... İbrahim Tatlıses siyasete ısınmaya çalışıyor. Kendi cebinden harcayarak satın aldığı seçim otobüsüne Milliyet'i konuk eden Tatlıses ile oto tamircilerini, kahvehaneleri, lokantaları dolaşıyoruz. Bu nasıl bir sevgi seli? "Oyunuz kime?" deyince durup düşünüyorlar ama Tatlıses'i gören ayağa kalkıyor, hatta düğmesini ilikleyip elini öpmeye çalışanlar var. Şirketiyle aynı sokakta bulunan oto tamircilerine giren Tatlıses'e "Abi bugüne kadar gelmedin ama" diye serzenişte bulunuyorlar, yanıt net: "Ne işim olur oğlum benim tamircide?" Benim arkadaşlarım bir yanı yıkıklardır. Bir tarafı eksikler. Zaten dört dörtlük insanlarla mutlu olamam. Bizim keyfimiz yerinde ama keyfi yerinde olamayanlar için bir şey yapabilir miyiz diye soruyorum. İşte bu yüzden siyaset. Şöhretin zirvesindeniz, haliniz vaktiniz yerinde. Şimdi neden siyasete soyundunuz? Bugüne kadar 50 tane mahkemede, 50 savcıyla karşılıklı oturdum ve beraat ettim. Ben eroin satmam, beyaz kadın ticareti yapmam, devleti satmam, terörist, soyguncu değilim. Beni önce Allah koruyor. Hiçbir kuşkum yok. Sauna Çetesi davasından yargılanıyorsunuz ve dokunulmazlık kazanırsanız bu dosyalar rafa kalkar. Siyasete girişinizde bu davalar ne kadar etkili? Ben de bir sanatçıyım ve bütün kesimlere hitap etmem gerekir. AKP, CHP ya da MHP'ye girsem bir rengim olacak. Ama GP'nin sağı solu yok. Kendi başına bir parti. Neden Genç Parti'yi seçtiniz? Tesadüf oldu. Cem Uzan ile görüştüm. Biz yedi yıl birlikte çalıştık, huyunu suyunu biliyorum. Uzan'a 20 Uzan eklenmiş. Bir kere agresif değil, sabırlı, çok dirayetli, kavgacı asla değil. Teklif nasıl geldi? Hiçbir risk yok. Ben milletvekilliği sevdalısı değilim. Ben zaten Urfa'dan yüzde bir milyar seçilirdim. Urfa'dan korktum diye bir şey de yok. Yüzde 15'ten fazla oy ile en az 100 sandalye kesin. 100 vekil ile neler yapmayız? Bağımsız aday olup seçilmeyi garantilemek varken, neden risk aldınız? Adam 70 günlük partiyken yüzde 7 oy aldı. Sokaktaki adam inadına GP'ye oy verecek. Bütün gençler bizden yana. Herkes Uzan'ın söylemlerini taklit etmeye başladı. Şimdi de "Mazot 1 YTL olacak" diyor, herkes gülüyor. Nasıl bir Meclis aritmetiği öngörüyorsunuz? Çünkü doğru söylüyor. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Beni Uzan savunucusu olarak görmeyin, ben vekil adayıyım. Kendisinde bir cevher olmasa buraya kadar gelmez. Neden gülüyorlar sizce? Beni rahatsız etmiyor, ben onları çok iyi tanıyorum. Bana göre siyasete girmeseydi sinirlenip birtakım laflar etmeseydi başına bunlar gelmezdi. Ailesi hakkında açılan davalar sizi düşündürüyor mu? Ben gerginlik yaratmam, lafın dişisini söyleyeceğim orada. Dişi siyaset yapacağım. Kavgacı erkek siyaseti yapmam. Meclis'te nasıl bir Tatlıses göreceğiz? Eş dostla bahislere girdim. En büyüğü 10 bin dolarlık bahis yaptım. Toplamda 160 bin doları buldu. Kesin kazanacağım. Çevreniz nasıl karşıladı siyaset kararınızı? Mazotlu araba alacağım, mazot 1 YTL olacak ya, iyi olacak. Kazanırsanız ne yapacaksınız bu parayla? Kesinlikle hayır. Bakan olursam ayrı ama. Müziğe, konserlere, programlara ara verecek misiniz? Adam gibi bir adam görüyorum. Sürekli insanlara ve etrafına bakan, iyi davranan, zaman zaman sinirlenen, iyi niyetinden çok şey kaybeden bir adam. Manevi kredisi yüksek biriyim. Bu kredi sık sık suistimal edilir. Aynaya baktığınızda nasıl birini görüyorsunuz? Artık iyilik yapan, kredi veren, insanlara güvenen İbrahim Tatlıses'i görmek istemiyorum aynada. Katıysa katı olacağım. Bir şans verilse, kendinizde ne değiştirmek isterdiniz? Kesinlikle değişeceğim. Çünkü zararı gören ben oldum. Değişir misiniz bu saatten sonra? İnsanlar, naturel, abartısız, yalansız birini görüyor bakınca. Size bakıldığında nasıl bir İbrahim Tatlıses görünüyor? "Feministler 'İbo'yu sevmemekle hata yaptık' diyecekler" Feministler değil mi? Feministler bir gün "Biz İbrahim Tatlıses'i sevmediğimiz için hata yapmışız" diyecekler. Sıradan biri olsaydım abartılmayacaktı. Çünkü onlar da abartısını öğreniyorlar, olaylar öyle aktarılıyor. Kendi kendilerine karar veriyorlar, beni sevmiyorlar. Kadınlarla olan ilişkiniz muamma. Sizi sevenleri yolunu kesiyor, ama birçok kadın şiddet eğiliminiz nedeniyle adınızı duymaya tahammül edemiyor. Neymiş, kadın dövermişim. Peki, mahkemenin önünde adam kadını 19 yerinden bıçakladı. Sesleri çıkmadı. Bu nasıl kadın hakları savunuculuğu? Mahkemelerde gözü balon gibi şişen yüzlerce kadın var. Bense bir laf ediyorum, herkes "ayy, uyy" diyor. Niye? Ben söylediğim lafın arkasındayım. Birkaç nedenleri var herhalde. Bakın, biri "Bana şunu yaptı, bunu yaptı" diyor. Benim bildiğim asil, ağır kadın karşılığında Amerika'yı da verseler tek bir cümle etmez. Asil kadın susan kadındır. Hâlâ aynı fikirdesiniz, "Dayak mubahtır" diyorsunuz. Bak şimdi. Dayak yemesine rağmen susan kadındır yani? Hangi türlü şiddet görüyorsunuz? Şimdi diyelim ki, ben kocamdan şiddet görüyorum ve yardım istiyorum. Bu benim asaletimden ne götürüyor? Bunu sen kendine soruyor musun? Adam, durup dururken pata küte, bunu mu yaptı? Bilmem, herhangi. O manyaksa, sen niye onunla berabersin? Hiç şiddet görmedim, misal diyorum. Zaten o durumda adam manyak değil midir? Bak şimdi, adam eve geldi mi, güler yüz, saygı ister, kocası dışarıda ne yapmış önemli değil, "Nasılsın?" diye sorar. Oysa başlıyor; "Nerede kaldın, saat kaç?"... Tamam diyelim ki; eve geldi, yemek hazır değil diye tokat attı. Oldu mu? Yok değil. Bu tür şeyler birikim yapar. Tokat sonra gelir. Adam ne zorluklardan çıkıp gelmiş, sen bunları sorarsan, gülemez. Kapıyı çeker gider, meyhanede oturur. Ne oldu? Sen kocadan, huzurdan oldun, çocuğun sefil oldu. Hangisi doğru? İşte feministler buna karşı. Şimdi mi dayak? Kesinlikle... Peki, siz hiç kadın dayağı yediniz mi? Bu sizin kitapta yazar mı? Evet. Karşılık gördüm. Ben tokat atıyorum, o tekme atıyor. Ben yumruk atıyorum, o da yumruk atıyor. Ama ben şimdi bunu anlatırken, gülüyorum. "Bir yumruk attı, feleğim şaştı" diyorum olaydan sonra. Bazı evlerde kavga olmazsa, yavan ekmek yemek gibi olur. Kavga sevgiyi pekiştirir. Dayak yediniz? Adalet hanımdan (ilk eşi) bir tokat yedim. Bir sabah otele geldi, arkadaşım vardı yanımda, bir de bir kadın. Kadını benimle zannetti, "şırak!" diye bir tokat yedim. Hiç sesimi çıkarmadım. Ama ben onun kolunu da kırmıştım. Kim attı size o tokadı? Yok, kolu incinmişti. Urfa'da ben inşatta çalışıyorum. Tül perde almış, 3.5 lira borcu var, bana söylemiyor. Perdeci dedi ki "Yengenin bir alışverişi var, eğer mümkünse..." Borcu kapattım. Sonra bir hareketim oldu. Ne diyorsunuz? Bin defa pişmanım. Pişman değilim de diyebilirim. Çünkü bana söylemesi lazım. Pişman mısınız şimdi? "Hiçbir şeyden pişman değilim" Namus bakkalda satılan bir şey değil. Bunun şekli şemali yok. Namusun anlamı nedir? Bilmiyorum. Bilemem. Aldatılmayacak adam yoktur diye bir şey yoktur. O, kadınla şerefi arasında bir şeydir. Ama aldatıldığıma da inanmıyorum. Hiç aldatıldınız mı? Çok güzel bir şey. Ama ateşten gömlek gibi, taşıyamazsan yakar. Şöhret iyi bir şey mi? Bana kahpelik yapılmasın. Hiç dayanamam. Hayatta dayanamadığınız, tahamümül edemediğiniz ne var? Her dönemi çok güzeldir. Güzelliği kendim yaratırım. Nabzım hızlı hızlı atar, "İn aşağı" derim, kendi kendimi tedavi ederim. Hayatınızın en güzel dönemi hangisi? Allahtan başka kimseden destek almam. Neden alayım? Psikolojik destek alıyor musunuz? Kendin gibi olursan taşımayacağın şey yoktur. Naturel olunmalı. "Bu kadar ün hasta eder" derler ya. Sevmem, sıkılırım. Kral dairesi 14 oda, ne yapayım? Lüksü sever misiniz? Arabam Mercedes. Bir de küçük Hyundai'm var, geceleri kendim kullanıyorum. Kaç tane otomobiliniz var? Şerefsizim 100 bin dolarım yoktur. Yatırım yapıyorum. Bankada kaç paranız var? Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben öyle 14 tane var falan diyorum ya, gırgır, şamata olsun diye. Özel hayatınızın gündemde olması, her ayrıntının bilinmesi, nasıl yansıyor size? Hiçbir şey. Kendimle çok barışığım. Kavgasız, gürültüsüz hayatı seviyorum. Ama peşimden geliyor. Hayatta en pişman olduğunuz şey? Korkmanın çeşitleri vardır. Sevgiden, kırmamak için olabilir. Niye sizden korkuyorlar? Kesinlikle. Ama yanlış yaptığımı genelde önce ben söylerim. Ekibiniz düşüncelerini açıkça söyleyebilir mi size? Simetri hastalığım var. Mesafeler eşit olacak. Mesala kağıdınız defterinizin üzerinde tam ortada durmuyor, fena oluyorum. "Takıntı"nız var mı?