04.09.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLİZ ARSLANgulizarslan@gmail.com
Kapanışı bugün yapılacak olan
ve birçok ülkeden gelen savaş sanatı meraklılarını buluşturmayı amaçlayan Köprü ve Dostluk Semineri’ne (Bridge and Friendship Seminars) katılmak üzere İstanbul’a geldi. Kilyos sahilinde bulunma nedeni de seminer öncesi biraz dinlenmek. İkeda’nın Türkiye’ye gelmesine vesile olan ise finans sektöründeki iş yaşamını emekliliğine bir buçuk yıl kala noktalayıp bütün zamanını ve enerjisini bu sanatı öğretmeye adamış Ayhan Kaya. Aikido sanatı hakkında bir de
çocuk kitabı bulunan Kaya, bugünlerde hem dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerini ağırlamanın telaşını hem de
“Artık ailemden biri gibi” dediği dostu David Goldberg’le başlatmayı düşündüğü kılıç işinin heyecanını yaşıyor.
Aikidoya neden spor denmiyor?
Aikido sevginin yolu ya da
evrensel enerjinin yolu anlamına geliyor. Eski Japon silahları ve vücut üzerine çalışılan, savunma ağırlıklı bir Japon savaş sanatı. Spor değil sanat çünkü müsabakası yok. Amaç; bireylerin içsel gelişimleri, kendilerini yenilemeleri ve kendileriyle yarışmaları. Ödülü yok. Tek ödül kendini daha iyi bir yere getirmek.
Bu konuda farklı ülkelerde birçok seminer düzenleniyor. Nedir bu seminerlerin önemi?
Seminerlerde “Nasıl daha iyi olabilirim?” üzerine kafa yoruluyor. Teknikler üzerine çalışılıyor. Ama asıl önemli olan “sensei”nin (Japoncada “hoca”) verdiği fikirler ve ilham...
Buradaki seminerden söz eder misiniz?
Format, İkeda Sensei’nin dünyanın dört bir yanında verdiği seminer formatının aynı. 3 günde toplam
10 saat ders verecek. Öğle arasındaki dersleri biz vereceğiz. Yemekler hep birlikte yenecek. Amerika’dan gelen kılıç yapım ustası David Goldberg’in de bir kılıç gösterisi olacak. 12 ülkeden gelen katılımcıların sayısı 100’ü geçti.
“Aikido sayesinde işimde yükselişe geçtim”
Uzun yıllar finans sektöründeki işinizle aikidoyu birlikte götürüp emekliliğinize çok kısa bir süre kala işinizi bırakmışsınız...
18 yıl finans sektöründe çalıştım. aikidoyu da işimle birlikte götürdüm. Gündüz işe gidip akşamları Terakki Vakfı Okulları’nda yetişkinlere dersler veriyordum. Emekliliğime bir buçuk sene kala, bu yıl, işimi bırakıp aikidoyu profesyonel olarak yapma kararı aldım. İşte istediğim noktaya gelmiştim. Bir yere ağırlık vermem lazımdı. 50 yaşından sonra belki bazı şeyleri yapmam zor olabilir.
Aikido hayatınızda neyi değiştirdi?
Sabırlı bir insan oldum. İş hayatımda yükselişe geçtim. Bankada sıradan bir bireysel bölüm çalışanıyken yönetici vasfı edindim. Hem müşterilerimle hem de personelimle daha iyi anlaşmaya başladım. Savaş sanatındaki stratejileri iş hayatına da uyguladım. Sonuçta ben de, işyerim de kazançlı çıktık.
“Amerikalı her şeyi anlatıyor, Japon tekniği gösterip sana bırakıyor”
Eğitimler ülkelere göre farklılık gösteriyor mu?
Amerika’da eğitim sözlü iletişime dayalı. Japonlar ise daha çok tekniği gösterip gerisini sana bırakıyor. Şöyle düşünün; dağa tırmanırken “sensei” önde gidiyor, sen patikada yolu şaşırırsan geri dönüp detay veriyor ve devam etmeni sağlıyor. Ama Amerikalılar riski azaltıp her şeyi tek tek anlatıyorlar. Türkler ise arada kalmış durumda.
“Aikido bir yaşam felsefesi, bir ayna”
Boulder Aikikai’nin 7. Dan seviyesine sahip baş eğitmeni Hiroshi İkeda Sensei:
Daha önce Türk tanıdıklarınız vardı ama Türkiye’ye ilk kez geliyorsunuz sanırım, nasıl buldunuz?
Çocukluğumdan beri Türkiye’yi büyüklerimizden dinlerdik. Tarihsel bağlarımızdan dolayı Türkiye Japonya’da çok bilinen bir ülke. Hep gelmek isterdim. İlk izlenimim Türkiye’nin çok güzel bir ülke olduğuydu. Türklerin yüreklerindeki sakinlik beni derinden etkiledi. Birçok ülkeye gidiyorum, oralarda herkes bir koşuşturma ve hırs içinde ama burda insanlar ne kadar telaşlı da olsalar içlerinde bir sükunet var.
Trafikte bulundunuz mu?
O kadar olur (gülüyor). O her yerde var. Japonlar bu yönüyle Türklere çok benziyor.
Türkiye’deki seminerden beklentileriniz neler?
Aikido bir savaş sanatı ama kurucusu Morihei Ueshiba, aikidonun felsefesini barışa dayandırır. Biz de insanların birbirleriyle kaynaşabilmesi için bir ortam yaratmak istiyoruz. Farklı kültürdeki insanların bilgi ve tecrübelerini birbirine aktarmasını amaçlıyoruz.
Siz aikidoya nasıl başladınız?
Aikidodan önce judo yapıyordum ve aikidoya sıcak bakmıyordum. Mitsugi Saotome Shihan’la tanışınca “Bu sadece dans gibi bir şey” dedim. “Bana saldır” dedi. Ona saldırdım, o da karşılık olarak sol omzuma hafifçe vurdu. Pek bir şey hissetmedim. Ama o gün duşa girince gördüm ki vücudumun sol tarafı mosmor olmuş. Çok etkilendim ve aikidoya başlamaya karar verdim.
Aikido olmasaydı şimdi nerede, ne yapıyor olurdunuz?
Japonya’da bir şirkette çalışıyor olurdum.
Şimdiki kadar mutlu olur muydunuz?
Mutluluk kişiseldir. O konumdaki biri de mutlu olabilir. Ama ben Japonya’da başlayıp Amerika’da devam eden ve her yıl birçok ülkeyi içine alan bu aikido yolculuğumdan mutluluk duyuyorum.
Aikidodan herkesin öğreneceği bir şeyler var mıdır?
Elbette, aikido bir yaşam felsefesi. Onu bir ayna gibi görmek lazım. Siz çok nazikseniz, bu aikidonuza da yansır. Aikido insanın hayatını değiştirdiği gibi insan da aikidoyu değiştirir.
David Goldberg: “El yapımı Samuray kılıçları hazırlıyorum. 28 yıldır da aikido yapıyorum. Benim için aikido ve kılıç bir bütün. Kılıç yapımı hem estetiğe hem de fonksiyonelliğe dayalıdır. Hem karşısına geçip hayranlıkla izleyebilirsiniz hem de silah olarak kullanabilirsiniz. Bu işi Türkiye’de kuruyorum çünkü Ayhan Sensei ile
abi-kardeş gibi olduk. Önce birbirimizin güvenini ve sevgisini kazandık, sonra birlikte iş yapmaya karar verdik.”