Aşkın sonu selametKim bilir, ne hoş olacaktı, o sert üniformaların içinde Anna’nın, Marie’nin yuvarlaklarını görmek, okşamakPARİS Fransa’da "Armee du Salut" diye anılan Selamet Ordusu askerlerini, bir Fransız filminde değilse Amerikan ya da İngiliz filmlerinde "Salvation Army" markasıyla görmüşsünüzdür. Tabii gerçek asker değildirler. Ama lacivert üniformaları ve sert çehreleriyle disiplinli bir ordu biriminden pek farkları yoktur. Film komedi olmasa bile, onların bulunduğu sahne mutlaka gülünçtür. Kadınlı erkekli bir topluluk, bando mızıka eşliğinde ilahiler söyler ve eğer kendilerini dinleyen bir kalabalık bulurlarsa, kıyamet günü üstüne nutuk atıp para toplarlar. Tabii yoksullara yardım için...
Salvation Army ya da Selamet Ordusu, bir İngiliz icadı. 17. yüzyılda John Wesley’in kurduğu Metodist kilisenin misyonerlik ve hayır işlerini üstlenen yan kuruluş. 1938 yılından beri Fransa’nın da metodistleri ve Selamet Ordusu var. Katoliklerin sevmediği, laiklerin veba gibi kaçtığı Selamet askerleri, karikatürlere hep erkeksi kadınlar ve kadınsı erkekler olarak resmedilir; mizah yazarlarına kafa ütüsü ahlakçı nutuklarıyla esin kaynağı olurlar.
1970’li yıllarda bir gece, La Chapelle bulvarındaki 106 numaralı adresi Paris’in en revaçta ve şık genelevi belleyip felekten birkaç saat çalmaya gelen müşteriler, gözlerine inanamadılar. Daha düne kadar kapıları kırmızı kadife koltuklara yayılmış ipekli kombinezonlara, dantel jartiyerlere ve tabii o ipekler ve jartiyerlerin içindeki iç gıcıklayıcı tenlere açılan apartmanın üstüne, "Selamet Ordusu" tabelası asılmıştı. Elbette hepsi erkek müdavimler bayıldı bu işe. Demek bu gece, özel bir parti vardı genelevde. Demek o harika sarışınlar, esmerler, kızıllar ve kumrallar, her zamanki yarı üryan kılıkları yerine Selamet Askerlerinin lacivert üniformalarıyla karşılayacaklardı kendilerini. Önce olmazlanacaklardı, Selamet Ordusunun namus kaleleri gibi direnecekler, apartmanın koridorlarında ne zevkli kovalamacalar oynanacaktı kim bilir. Kim bilir ne hoş olacaktı o sert üniformaların içinde sakallı ahlak kumkumalarını değil de, Brigitte’in, Claudine’in, Anna’nın, Marie’nin yuvarlaklarını görmek, okşamak ve sonunda...birer enginar gibi soymak hepsini.
Ünlü genelevin süpriz seks partisine, hevesle daldı müşteriler. Ve donup kaldılar. Kırmızı koltukların, yumuşak halıların, rontgenci aynaların yerinde yeller esiyordu. İçerde gerçekten erkeksi Selamet Ordusu kadınları ve iktidar sıkıntısı çeken erkek askerleri vardı. Büyük salonda ilahiler okunuyor, küçük salonda bildiriler basılıyor, mutfaktaki koca kazanda da yoksullara dağıtılacak aş pişiyordu. La Chapelle bulvarındaki 106 numaralı genelev, bir günde el değiştirmiş ve Selamet Ordusu teşkilatının şubesi oluvermişti. Genelevin müdavimleri çarçabuk tornistan etmeye çalıştılar ama boşuna. Her kapıyı çalan gerisin geriye kaçmadan önce, bir Selamet askerinden fırça
yemek, ötekisinden ahlak nutukları dinlemek, hatta bağış vermek zorunda kaldı. O gece, Paris’in keyif tarihçesine kara harflerle yazılan bir faciaydı!
Fransa parlamentosu, resmi ve özel genelevlerin kapanmasına 1950’li yıllarda karar verdi aslında. Ancak kararın özel sektöre ait genelevlere uygulanması, yirmi yıl sonra ve vergi yolsuzluğu nedeniyle başladı. Bugün Paris’te gerek genelev, gerekse randevuevleri resmen yasak. Satılık aşk evleri yasağı, kadın milletvekillerinin kadın ticaretini önlemek yolundaki bir başarısı. Yani karar fahişeliğe değil, fahişelerden aldıkları haraçla geçinen "beyaz
et" tüccarlarına karşı alındı. Halen özgür ve bireysel fahişelik, vergisi ödendiği takdirde "tahammül edilen" bir meslek. Fakat genelevlerin kapanması, fahişeliği yaygınlaştırdı ve denetlenmesini zorlaştırdı. Artık Paris’in bazı sokakları genelev işlevi görüyor. Örneğin Boulogne ormanları travestilerin yeri. Avenue Foch’ta erkek fahişeler müşteri bekliyor. Kadınlar ise, her yerde, bütün otellerde...
PAZAR