Pazar Bienalin yükü onların omzunda

Bienalin yükü onların omzunda

20.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

14. İstanbul Bienali’nin yükü genç rehberlerin omzunda. 30’dan fazla mekana yayılan bienalde rehberlik veren gençler yaşadıklarını anlattı. Gezenler arasında sanatçılar hakkında dedikodu yapan da varmış, rehberlerle pazarlık yapan da...

Bienalin yükü onların omzunda

İstanbul Bienali başlayalı iki hafta oldu. 1 Kasım’a kadar 30’dan fazla mekanda devam edecek etkinlik her gün yüzlerce sanatseveri ağırlıyor. İsteyen ziyaretçiler 25 lira karşılığında (Öğrenciler için 10 lira) rehberli turlara katılabiliyor. Bir aylık bir eğitimden geçen rehberler bienaldeki her sanat eseriyle ilgili bilgiye sahip ve eserleri tek tek anlatıyorlar. Bu da bienalin nasıl bir etki bıraktığını anlamak için önemli bir kaynak oldukları anlamına geliyor. Genç rehberler yaşadıklarını anlattı.

Haberin Devamı

“Arada bizimle flört edenler de oluyor”

Pelin Kuş (26, sosyoloji mezunu)

-Bazen çok saçma sorular geliyor. Bazen de bilmediğimiz yerden soru soruyorlar. Aslında eğitim esnasında bilmediğimiz yerden çok daha fazla soru gelebileceğini düşünmüştük. Ama öyle olmuyor.

-Beni en çok zorlayan sorular genelde sanatçıların eserleri ne kadar sürede yaptığıyla ilgili oluyor. Özellikle büyük eserlerde bu soru kesin geliyor. İstanbul Modern’deki Taner Ceylan’ın bienal için bire bir resmettiği “II Quarto Stato”yu herkes soruyor.

“Bazı insanlar çok meraklı”

-Teknik meseleler çok merak ediliyor ama sanatçılarla ilgili dedikodular da soruluyor. Bazı sanatçıların birbirleriyle evli olduklarını ya da birlikte yaşadıklarını söylüyoruz çünkü bazı eserleri birlikte yapıyorlar. Fakat izleyiciler “Evliler mi?”, “Nerede yaşıyorlar?” diye soruyorlar.

Haberin Devamı

-Bazı insanlar çok meraklı oluyor ama bazıları da hiçbir şeyi merak etmiyor. Bizi dinlemiyorlar. İnsanların ilgisini toplamak zor çünkü etrafta çok renkli şey var.

-Bizimle flört edenler oluyor arada. İstanbul Modern’deki grubumdan biri “Rum Okulu’nu da siz gezdirir misiniz?” dedi. “Şu an burada görevliyim” dedim, “Mesai saatinden sonra gezdirseniz
olmaz mı?” diye sordu.

“Her insanın hassasiyeti farklı”

Nadir Sönmez (25)

-Genelde turistlere rehberlik yaptım. Onların gösterdiği tepkilerle benim bakış açım da değişiyor. Onlar bir işi beğendiyse ben de beğenmeye başlıyorum. Bence muhtemelen tam tersi de oluyor.

-İnsanların eserleri beğenmesi motive edici. Kayıtsız kalmaları da can sıkıcı.

-İnsanların Ermeni olaylarına hassasiyetleri farklı. Bu olayla ilgili eserlere bazı insanlar “Neden böyle gündeme getiriliyor bu olay?” diyerek bozulabiliyor.

-Bir eseri anlamadıkları zaman tiye almaya başlıyorlar. Bu anlamda çok becerikliler.

“E nerede bu sanat eseri?”

Levent Özmert (24, siyaset mezunu)

-Bienal bu yıl çok dağınık. Bu hem işin zor kısmı hem de eğlenceli kısmı. İşlerin mekanlarla diyaloğu bu yıl daha ön planda. Bu nedenle keyifli geçiyor bizim için.

-Çok kalabalık bir grup varsa ister istemez öğretmen moduna geçiyorsunuz.

Haberin Devamı

-Özellikle Cevdet Erek’in işi için komik tepkiler alıyoruz. Bu bir ses yerleştirmesi. Bir otoparkta sergileniyor. Her seferinde insanlar “E nerede bu sanat eseri?” diyorlar ve suratlarındaki ifade çok komik oluyor.

-İzleyiciler her eserde bienalin teması “Tuzlu Su” ile direkt bir bağlantı bekliyorlar. Fakat kavramsal olarak anlatsanız da onlar için havada kalıyor bu.

“Çığlık çığlığa bağırıyorlar”

-Adrian Villar Rojas’ın Adalar’daki heykelleri büyük ilgi görüyor. Sanatçı özel olarak bu eserlerle ilgili rehberlik yapmamızı istemediğini söylemişti. Biz de sadece yol gösteriyoruz sanatseverlere. İnsanlar
suyun üzerindeki bu eserleri gördüğü
zaman çığlık çığlığa bağırıyor genelde:
“Aaay harika!”

“20 kişiydiler, bir anda 100 kişi oldular”

Bora Saraç (24, sinema mezunu)

-Daha önce rehberlik yapmamıştım ama sanatçı asistanlığı yapmıştım 2011’deki bienalde. O bienal sadece bir sanatçıya odaklandığım için bilgi anlamında daha kapalı geçmişti.

Haberin Devamı

-Daha çok İstanbul Modern’de ve Büyükada’da çalışıyorum. Fakat diğer mekanlara gittiğimiz zamanlar da oluyor.

-Bir aylık bir eğitim aldık. Sabah 10.00’dan 18.00’e kadar... Hafta sonları da kendi aramızda çalışıyorduk.

“Beni sen taşırsın”

-Yoğun geçiyor bienal. Şimdiye kadar başıma gelen en korkunç olay ilk günlerde yaşandı. Büyükada’daki iskeleden
20 kişilik bir grup almam gerekiyordu. Ben bu grubu aldım, sonra arkama bir baktım ki 100’den fazla insan olmuş. Hepsi bana bakıp, beni dinliyordu.
Aşırı stresli dakikalar geçirdim.

-Yaş ortalaması 60-70 olan bir grupla Büyükada’da tur yaptım. Asabi bir Fransız hanım sürekli benimle pazarlık yaptı “Bu yokuşu tekrar çıkacaksak ben inmeyeceğim ya da beni sen taşırsın” diye. Daha sonra bu kadınla İstanbul Modern’de karşılaştık. Bana “Sen olmasaydın o turu tamamlayamazdım” dedi. Bu hoşuma gitti açıkçası.
“Rehberler işler kurulurken sanatçılarla görüştü”

Burcu Özkaçar (Rehber koordinatörü)

-Rehberlerimiz bir ay boyunca Mine Küçük tarafından eğitildiler. Rehberlerimizin yaptığı bence çok önemli bir iş çünkü bir şeyi anlamak, sonra bu bilgiyi bir başkasına aktarmak zordur.

Haberin Devamı

-Çok fazla mekan var. Bu bienal ekibi için de çok yeni bir şey. Biz bu durumu rotalarımız sayesinde kontrol altında tutabiliyoruz. Dört rota üzerinden
35 mekanı geziyoruz.

-Rehberler bilgileri ellerindeki kitapçıktan öğrenmedi sadece. Sanatçıları iş kurulurken ziyaret ettik. Her sanatçının kendi ağzından dinledik eserleri. Bir soru geldiği zaman “Sanatçı bu sorunun cevabını vermek istemedi” diyebiliyorlar.

“Aynı yeri anlatmak yorucu”

-İlk başta rehberleri mekanlara göre ayırmıştık. Fakat sürekli aynı yeri anlatmanın onlar için yorucu olduğunu anladık. Bunun üzerine rotasyon yapmaya başladık.

Yazarlar