Pazar Bir gazetecilik efsanesinin yıldızı sönüyor

Bir gazetecilik efsanesinin yıldızı sönüyor

27.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

ABD'nin "başkan deviren" efsanevi gazetecisi Woodward, "basın günahkarı" ve "emperyal stenograf" ilan edilme noktasına nasıl sürüklendi?

Bir gazetecilik efsanesinin yıldızı sönüyor

Bugün "dünyanın en ünlü araştırmacı gazetecisi" sayılan Bob Woodward'ı, genç yaşta kariyerinin zirvesine eriştiren de o pırıltıydı işte: Haber heyecanını kılı kırk yarmayı mümkün kılan bir sabırla birleştirmeden, gerçeği ararken gerektiğinde otoriteyle cesurca ters düşmeden sahip olunamayacak bir pırıltı.Watergate skandalını ortaya çıkararak Başkan Richard Nixon'ı istifaya zorlayan iki muhabirden biriydi Woodward; Washington Post gazetesine yazdığı "Watergate" haberleriyle ilahlaştığında henüz 30 yaşında bile değildi. Ancak Woodward, adının önüne "efsanevi" sıfatının eklenmesini sadece o zamanki haberleriyle değil, bu haberlerin çoğunda işbirliği yaptığı Carl Bernstein'in aksine, enerjik gazeteciliğini aralıksız sürdürerek de sağladı.Son yıllarda her yazdığı kitap best seller olan Woodward'ın "Bush Savaşta" (2002) ve "Saldırı Planı" (2004) kitapları, ABD yönetiminin Irak savaşına giden süreçteki iç dinamiklerini anlamanın birer rehberi adeta.Peki ne oldu da Woodward'ın yıldızı sönmeye yüz tuttu? Efsanevi gazeteci, "basın günahkarı" ve "emperyal stenograf" ilan edilme noktasına nasıl sürüklendi? Yıldızı "Başkanın Bütün Adamları" (1976) filmiyle parlayan aktör Robert Redford, bunu biraz da canlandırdığı karakterin gerçek hayattaki pırıltısına borçluydu kuşkusuz. Washington Post'ta yönetmen yardımcısı sıfatını taşıyan ve eskisi kadar sık olmasa da manşetlik haberler üretmeyi sürdüren Woodward'ın, kısaca Plamegate diye anılan isim sızdırma skandalına karıştığı 14 Kasım'da Büyük Jüri önünde ifade vermesiyle anlaşıldı.Ancak Woodward'a yönelik eleştiriler, son iki haftada yaşanan fırtınanın öncesine uzanıyor. Başkan deviren gözüpek gazeteci, kitaplarına yansıttığı ayrıntılara ulaşabilmek uğruna, başkana ve "başkanın adamlarına" fazlasıyla yakın olmakla suçlanıyor nicedir. Şu anda üzerinde çalıştığı kitap için Başkan Bush'la 3,5 saat söyleşi yaparak, hiçbir meslektaşına sağlanmamış bir ayrıcalığı elde eden Woodward, bu tür ayrıcalıkların bedelini "yönetimi incitmeyerek" ödemekle eleştiriliyor.Kısacası, Woodward'ın "emperyal stenograf" yani "İmparator ne derse yazan adam" diye anılması, Plamegate skandalına değil, genel olarak Bushlu yıllara özgü bir fenomen. Plamegate'in öncesi var Woodward'ın "günahkar gazeteci" ilan edilmesi ise yeni bir gelişme."Günahlarının", üstelik de bizzat kendi gazetesinin ombudsmanı (okur temsilcisi) tarafından bir bir ilanı, Woodward'ın CIA skandalındaki rolünden kaynaklı. Ünlü gazetecinin mesleki ahlakı, Büyük Jüri önünde ifade vermek zorunda kalmasa belki de hâlâ saklıyor olacağı bir sır nedeniyle sorgulanıyor artık.Irak savaşına muhalif emekli büyükelçi Joseph Wilson'dan intikam almak isteyen üst düzey ABD yetkililerinin bir dizi gazeteciye verdikleri bu sır, Wilson'ın CIA görevlisi olan eşi Valerie Plame'in isminden ibaret. Böylece, gizli kimliği açığa çıkan Plame mesleki darbe yerken, onun ismini sızdıranlar da aslında basını kullanarak federal suç işlemiş oluyorlar.Woodward'ın bu skandaldaki ayrıcalıklı rolü ise, Plame isminin kendisine, skandala karışan diğer dört gazetecinin hepsinden daha önce söylenmiş olmasında. Dahası Woodward, bu durumu tam iki yıl yargıdan, gazetesinden ve okurlarından gizlemiş olmakla diğer meslektaşlarından ayrılıyor. Mesleki ahlakı tartışılıyor Washington Post'un ombudsmanı Deborah Howell, 20 Kasım'da "Post ve Bir Yıldız İçin Zor Hafta" başlığını verdiği sütununda, Woodward'a sert eleştiriler yöneltti.İşinin tanımına uygun şekilde "okuru temsilen" ve Woodward ile olduğu kadar gazete yönetimiyle de arasına mesafe koyarak yazan Howell, her muhabir gibi Woodward'ın da bir editör tarafından sıkıca denetlenmesini istedi.Howell'a göre Woodward, yönetici sıfatı taşısa da yönetimde fiilen rol almadığı Post'a "canının istediği gibi gidip gelen" birisiydi ve bu başıboşluk son bulmalıydı.Bu hükümle yetinmeyen Howell, "Patrondan gizlemenin çok ciddi günah sayılacağı türden bir enformasyonu, (Woodward'ın) kendisine sakladığını geçen hafta öğrendik" diye yazdı ve böyle bir "günahın" çok iyi bir muhabiri bile uzun süre cezalı tutmaya yeteceğini savundu. Howell ayrıca, "Bir başka gazetecilik günahı daha işledi" dediği Woodward'ın, Plamegate skandalındaki rolüne hiç değinmeden bu konudaki soruşturmayla ilgili yorum yapmasını da kınadı. Ombudsmanın eleştirileri Woodward'ın "günahlarından" biri, Washington Post içindeki ilişkilerini, diğeriyse genel olarak kamuoyu karşısındaki konumunu ilgilendiriyor.Post'un Genel Yayın Yönetmeni Leonard Downie Jr., ilk günahın birinci derecedeki muhatabıyken, bağışlayıcısı da oldu. Plame'in isminin kendisine sızdırıldığını Downie'den iki yıl gizleyen Woodward, "Sır saklamaya alışık olduğumdan hatalı davrandım. Sana söylemeliydim; özür dilerim" deyince, Downie de bu özrü kabul ettiğini açıkladı. Downie'ye göre, Woodward'ın "bugüne kadarki haberciliği ve güvenilirliği tek bir hataya ağır basıyor". Velhasıl, aynı skandaldaki rolünü gizlemesi / çarpıtması nedeniyle New York Times'dan ayrılmak zorunda kalan Judith Miller'ın aksine, Woodward Post'taki yerini koruyacak.Ancak herkes, Downie'nin hoşgörüsünü paylaşmadı; Woodward'ın gazeteden ayrılması gerektiğini düşünen okurları da, meslektaşları da var. Nitekim Howell, "Birçok okur Woodward'ın işten atılmasını ya da cezalandırılmasını istiyor" diye yazdı. Ardından da, "Zengin ve ünlü bile olsa (Woodward) da bütün gazete kadrosunun tabi olduğu kurallara göre davranmak zorundadır" hükmü ile, Post'un muhabir kadrosuna egemen olduğu anlaşılan serzenişi açığa vurdu.Kamuoyuna karşı işlediği "günah" ise, Woodward için Post içindeki kaynamadan daha kalıcı bir sıkıntı yaratabilir. Yayın yönetmeni affetse de... Woodward, Plame'in isminin kendisine de sızdırıldığından hiç söz etmezken, Plamegate skandalına ilişkin soruşturmayı karalamaktan kaçınmamıştı. Geçen haziranda, MSNBC televizyonunda, söz konusu soruşturmayı "utanç verici", soruşturmayı yürüten savcının ısrarcılığını da "yakışıksız" diye damgalayabilmişti.Aynı tavrı NPR, CNN gibi yayın kuruluşlarında katıldığı programlarda da yineleyen Woodward, "Bunu niye yaptın?" sorusunu, "Plame'in isminin kendisine de sızdırılmasını önemsemediği; bu ismi diğer gazetecilerin hepsinden daha önce öğrendiğini fark etmediği; ismi sızdıran yetkililerin kötü niyetle hareket ettiğine inanmadığı ve sır saklama güdüsünün ağır bastığı" gerekçeleriyle açıklıyor. Ancak bu gerekçelerin pek öyle toplumsal kabul gördüğü söylenemez. Hem saklandı hem karaladı ABD'li siyasi yorumcu Arianna Huffington, Woodward'ın savunmasını "gülünç" bulduğunu yazdı. CNN'deki "Larry King Live" programına, bu programın adına aykırı biçimde, "canlı" değil banta alınmış bir söyleşiyle katılarak kendini savunan Woodward'ı "sorulardan kaçmakla" suçlayan Huffington, ünlü gazetecinin aynı programda Watergate skandalına en az 14 kez atıf yapmasını da manidar bulduğunu belirtti.Gerçekten de, Woodward'ın Plamegate ile sarsılan mesleki saygınlığını, Watergate'e uzanarak kurtarma çabası en azından ironik. Ne de olsa, 1972'de bir devlet skandalını açığa çıkararak ilahlaştırılmışken, 2005'te bir başka devlet skandalını örtbas ettiği kanısıyla günahkar ilan edilen bir gazeteciden söz ediyoruz. Watergate kurtaracak mı?