Pazar En çok Erol abiye mi sormamız gerekiyor?

En çok Erol abiye mi sormamız gerekiyor?

15.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Jüri arkadaşları ve meslektaşları, geçen hafta kendisine söz verilmediği için "En çok bana soracaksınız!" diye bağıran Erol Büyükburç'un davranışını değerlendirdi

En çok Erol abiye mi sormamız gerekiyor

Büyükburç'un bağıra çağıra söylediği her cümle aklımızda bir soru doğurdu: "Gerçekten ona saksı muamelesi mi yapıldı?", "Kavgalar reyting mi getiriyor?", "Yarışmacılar hakkında en uzun yorumu o mu yapmalı, en çok ona mı sorulmalı?"Programın diğer jüri üyeleri, televizyon eleştirmenleri ve Büyükburç'un jenerasyonundan gelen isimler sorularımızı yanıtladı. Tepkisini aşırı bulanlar da vardı, onu haklı görenler de. Geçen hafta TV'nin en çok konuşulan ismi Erol Büyükburç'tu. Jüri üyesi olduğu "Şarkı Söylemek Lazım" yarışmasında kendisine söz vermeyen programın sunucusu Behzat Uygur'a kızdı. Yine aynı yarışmada sivri dili nedeniyle en çok söz verilen Oray Eğin'i kastederek "Çoluk çocuğu dinliyorsunuz, beni dinlemiyorsunuz. Reyting için bunu yapıyorsunuz. Bu da reyting yapar işte!" diyerek masayı yumrukladı ve önündeki bardağı kırdı. "Nedeni haftaların birikimi veya içsel kompleksler olabilir" Sanatçının, bestecinin, yorumcunun, şarkıcının yani şov sanatlarıyla ilgilenen herkesin bir kişiliği olduğunu unutmamak lazım. Kişinin sanat yeteneği ile kişiliği arasında bir paralellik yoktur. Dolayısıyla karşınızdaki insan kendine göre kompleksleri olan, sorunlar taşıyan biri olabilir. Ve bunlar TV sayesinde birden ortaya çıkabilir. Bu hadiseye bakıldığında Büyükburç'un yarışmadaki olaylar nedeniyle bir tedirginlik yaşadığı, rahatsızlık duyduğu belli oluyor. Kendisine yaşça büyük olmasına rağmen söz verilmemesi nedeniyle bir alınganlık gösterdiğini söyleyebiliriz. Bunun sebebi haftaların birikimi de olabilir, insanın taşıdığı birtakım içsel kompleksler de olabilir. "Ünlü sayısının fazlalığından ötürü egolar çatışıyor" Büyükburç'un tepkisi fazlaydı. Hele ailelerin izlediği bir programda verdiği tepkiyi çok da şık bulmadım. Türkiye'de birçok kişinin idolü olan isimler TV ekranında kontrollerini kaybetmemeli. Olayda kendimi suçlu bulmuyorum. Çünkü son anda Erol abinin bir şey söylemek istediğini fark ettim ve "Buyurun" dedim. Kendi kendini sinirlendire sinirlendire reaksiyonuna devam etti. Söz istemenin, fikirlerini söylemenin yolu bağırmak çağırmak değildir.Amacım reyting getiren, kavga eden jüri üyelerini daha çok konuşturmak değil. Eşit davranmaya çalışıyorum. O anda söyleyecek lafı olanlara elimden geldiğince söz veriyorum. Eğer ortada bir söz alma haksızlığı varsa buna en çok Fuat abi (Güner) tepki göstermeliydi. Yarışmanın bitmesine haftalar var, Erol abinin "Bana söz verilmiyor" tepkisi çok erken verilmiş bir tepki bence. Bu yarışmada partnerler de koçlar da ünlü... Ünlü sayısının fazlalığından ötürü egolar çatışıyor sanırım. "Gençlerin Büyükburç gibi bir isme saygılı davranması gerek" Erol'un çıkışı anlık ve aşırıydı. Sinirlerine biraz daha hakim olmalı ve daha makul konuşmalıydı. Medya ve televizyon, yarışma programlarında bu tarz kavgaların çıkmasına çanak tutuyor. Zamanında ben de Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması'nda jüri üyeliği yaptım. Kimseyi karşımıza alıp eleştirmedik, yarışmacılardan karşılık almadık. Türkiye'de jüri üyelerinin yeterliliği konusunda şüphem var. Çok daha özenle seçilmeliler.Sözüm meclisten dışarı, TV'deki jüri üyelerinin çoğunu yeterli görmüyorum. Eğer bir jüri oy veriyorsa bu onun sorumluğundadır. "Ben sana şu nedenle oy verdim, bundan ötürü puanını kırdım" demek yanlış. Güzellik kraliçesi seçimine katılan bir kıza jüri çıkıp da "Sen çirkinsin, kalçan geniş" der mi? Yetenek yarışmalarında da bu böyle olmalıdır. Her yarışmacı donanımı karşılığında puan alır jüriden. Biter gider. Ondan sonra kavga etmek, durumu saç saça baş başa hale getirmek çok yanlış. Bir program yaparken önemli olan halkın seviyesine inmek değil, halkı belirli bir seviyeye çıkarmak. Benim bir tabirim vardır: "Şöhret vahşi bir at gibidir, ona binmek için çok iyi bir binici olmak gerekir." Şöhret kimi zaman binicisini sırtından atar, yerlerde süründürür, rezil eder. Alkış almış, halkın beğenisini kazanmış birinin şöhretten vazgeçmesi kolay değil. Bellirli bir yaşa geldikten sonra şöhretinin yerinde durmayacağını veya ortalıktan çekilmek gerektiğini düşünmek de bir erdemdir. Bir olgunluktur... Son olarak şunu da eklemeliyim. Gençlerin Erol Büyükburç gibi bir isme saygılı davranmaları gerekiyor. "Yarışmacılar jüriye saldırıyor" Geçen haftaki yarışmaya başından sonuna kadar gerginlik hakimdi. Yarışmacılar jüriye saldırıyor. Jürinin kendi içinde gerginlikler yaşanıyor. Tüm bunlar neden oldu bu tepkiye. Erol abi de sanırım büyük bir patlamayla bu gerginliğe son vermek istedi. Başaramadı ne yazık ki. Profesyonel ve ünlü insanlar jürinin verdiği düşük bir puanda bile saygılarını kaybediyor. Sesler yükseliyor. Yarışmacılar sportmence yarışmıyor. Kimi reyting kaygısına düşüyor. Jüri üyeliği teklifini kabul ederken bu kadar gerginliğin ve böyle saçmalıkların yaşanacağını sanmıyordum. Sunucumuz Behzat iki haftadır süren gerginlikten ötürü zaman zaman yarışmacıların bile ismini unutuyor.Biz jüri koltuklarına iyi örnek olalım diye oturtulduk. Fakat yarışma stresi kavgalara neden oldu. Programı izleyenlerin eğlenmesini isteyerek kabul ettim jüri üyeliğini. İnşallah düzelir... "Erol biraz aşırıya kaçtı" Erol'un olaya karşı gösterdiği tepki normal bir dozda değildi. Biraz aşırıya kaçtı. Çok sinirlendi. Kendisine söz verilmemesine bir tepki vereceğini bekliyordum ama tepkinin bu kadar büyük olacağını tahmin etmiyordum. Bardak kırmalar falan... Bence hoş olmadı. Jürili yarışmaların içinde bağrış çağrış sesler yükseliyor. Olaylar herkesin gözü önünde cereyan ediyor. Halk da orada olay var diye kendi arasında programı konuşuyor, meraktan program daha da fazla izlenmeye başlıyor. Yarışmada mesleki münakaşalar yerine başka kavgalar çıkıyor. Ardından psikolojik ve duygusal yoğunluk nedeniyle hadiseler patlak veriyor. Tabii ki tüm bu yarışma programları kaliteli olsa daha iyi olurdu. Düzeyli olsaydı çok iyi olurdu. Türkiye'de ne yazık ki çok düzeyli işler kâr etmiyor. "'Reyting için bağırdı' dediler. Hayır, gerçekten sinirliydi" Erol'unki bir anlık tepkiydi. Gittikçe patlayan, büyüyen bir tepki verdi. Geçtiğimiz hafta gergin bir yarışma geçirdik zaten. "Büyükburç reyting için böyle bağırdı çağırdı" dediler. Ama benim yanımdaydı. Bu kadar başarılı bir oyuncu olamaz. Jürideki herkes kendi söyleyeceği şeyin o an en önemli şey olduğuna inanıyor. Bu yüzden sürekli kendisine söz verilmesini istiyor. "Haykırışını haklı buluyorum. Tepkisinin nedeni saygısızlıktı" Erol Büyükburç ve İnci Çayırlı gibi duayenleri daha kendini hiçbir dalda ispatlamamış kişilerle aynı jüriye sokmak yanlışların en büyüğü. Behzat Uygur, Nejat Uygur gibi dev bir sanatçının oğlu. Onun Erol abisine hürmette kusur edeceğini sanmıyorum. Büyükburç kendisine söz verilmediği için sinirlendi. Haykırışını haklı buluyorum. Jürilerin muhalif olurken büyüklerine saygısız davranması gerekmiyor. Benim jenarasyonumun saygıya verdiği değer çok büyük. Erol beyin tepkisinin nedeni de bu saygısızlıktı. "Yarışmanın adı aslında 'Kavga Etmek Lazım' olmalıydı" Yarışmanın adı "Şarkı Söylemek Lazım" değil, "Kavga Etmek Lazım" olmalıydı. Kimsenin şarkı söylediği yok orada, ortada bir eğlence de yok. Bu yarışma sadece kavga üzerine kurulu. Avrupa'daki benzer programların formatlarında mizah oluyor, jüriler arasında karşılıklı atışmalar oluyor. Ancak Türkiye'deki televizyon programlarında yer alan gelmiş geçmiş tüm jüri üyelerinin hiçbiri espri yapamıyor. İzleyiciyi güldüren tatlı bir atışma yaşanmıyor. Yarışmacılar da jüride kendini de esprileri de çok ciddiye alıyor, alınıyor. Halk olarak böyleyiz biz aslında. Gündelik yaşamımızda da şiddet ve kavga ağır basıyor, alınganız, şüpheciyiz, dedikoducuyuz. Ve böyle programlardan hoşlanıyoruz. Seyirci, kavgalı yarışmaları seviyor. Jüriler de yarışmanın gidişatı içinde o kavga psikolojisine kaptırıyorlar kendilerini. Sinirlenen, ortamdan memnun olmayan jüri üyeleri çekip gitsin. Mesela İnci Çayırlı çekildi yarışmadan. Oraya giden yarışmacıların da jüri üyelerinin de birçoğu artık popüler olmayan isimler. Popülerliklerini geri kazanmak istiyorlar. Erol Büyükburç bir zamanların Tarkan'ıydı. Belki o günleri hâlâ arıyor. "Eşim bu tepkiyi göstermeseydi hastalanabilirdi. Deşarj oldu" Erol çok kibar ve sakin biridir. Ancak haksızlığa karşı mutlaka tepki verir. Programda ona söz verilmemesine sinirlendi. Saksı gibi durmak üzdü onu. Çünkü onun bir unvanı var müzik camiasında. Orada en çok müzikten anlayan iki kişi Erol ve İnci Çayırlı'dır. Program sırasında da tepki verirken dozunu biraz kaçırmış olabilir. Ama sağda solda kimi görsem "Erol bey haklıydı. Ondan çok daha önce tepki göstermesini bekliyorduk" dedi. Erol yarışmada böyle bir tepki göstermeseydi hastalanabilirdi. Bir anlamda o tepkisiyle deşarj oldu. Zaten yaptığından da pişman değil. "Reyting kriterleri gerçek sanatçıları arka plana itiyor" Erol Büyükburç, Türkiye'de pop müziğin öncüsü. Hem de tanıtan, sevdiren sanatçısı. Son zamanlarda yapılan bu tarz yarışmalarda, günün geçerli piyasa koşulları arasında yaşayabilenler, isim yapabilenler, TV'deki yayın politikasını belirleyen reyting kriterine göre arka planda kalabiliyor. Bu yeni usul, günün TV izleyicilerinin heyecanlandırılması, yayının izlenme şansının çoğaltılması için ilgili sanat dalında uzun yıllar emek vermiş, o sanat dalının toplumda tutulmasına önayak olmuş gerçek sanatçıları arka plana itebiliyor. Erol Büyükburç'un davranışını sadece o gün ekrandaki görünümüyle yargılamak yanlış. Onun bu tepkisi o sanat dalının bugünkü algılanış şekline karşıdır. Büyükburç zamanın getirdiği değişikliklere boyun eğmeyi kabullenememektedir.