09.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Joanna Pitmanın "Sarışınlar" adlı kitabında şarışınlara ait tüm bilgiler yer alıyor. Ortaçağ Avrupasında erkekler sarışınların cinsel cazibesi ile sarhoş olmuş, onların insan üstü kuvvetlere sahip olduğuna inanmışlar. 1930ların Nazi Almanyasında ari ırkınının üstünlüğünün sembolü olmuş, bu devirde sarışınlık erkek güzelliğini doruklaştırırken, ırkçılıkla kamçılanan, dünyada eşi az görülmüş bir barbarlığın da simgesi olmuş.Pitmana göre sarışınlık simgelediği yaşam biçimiyle o derece bütünleşmiş ki yalnızca bir renk olmaktan çıkmış; Kuzey Avrupadan başlayıp bütün dünyaya yayılan tarihi, sosyal, psikolojik, politik, ahlaki çağrışımların genişleyerek insanlığın bilinçaltına yayıldığı bir enerji kaynağı oluşturmuş. Tarih boyunca insanlık sarışınlıkla büyülenmiş. Bir zamanlar LOreal, "Saçlarınızı sarı yapın çünkü siz buna layıksınız" sloganını kullanmıştı reklamlarında. Saç boyası firması Clairolun daha da banal olan "Bir kez yaşayacaksam, onu da sarışın olarak yaşamalıyım" sloganı da hâlâ zihinlerde. Afroditin saçları altın sarısıydı Ama sarışınlığın tarihçesi bu kadar basit değil. Her devir kendi tutkuları ışığında onu tekrar tanımlayıp yorumladı. Ortaçağın karanlık ve dogmatik yıllarında bir önyargıydı. Rönesans için bir tutku, İngilterede Elizabeth devrinde mistik bir dünya görüşü, 19uncu yüzyılda mitolojik bir korkuydu. 1950lerde cinsel özgürlüğün bayrağı oldu.Geçirdiği evrimle gençlik, canlılık ve zenginlik simgesi olarak belleğimize yerleşen sarışınlığın her insanın hayal gücünde özel bir yeri var. Sarı saç kadını seksi yapıyor. Devrimizin sinema, televizyon, moda, pop müzik, politika gibi her platformunda en kuvvetli yarışmacıların çoğu sarışın. Ne garip ki çok azı hakiki sarışın. Amerika ve Kuzey Avrupada ancak 20 sarışından biri doğal. Aynı bölgede bir şehrin kalabalık bir sokağında yürüdüğünüzde her üç yetişkin kadından birinin saçının sarının bir tonuyla boyalı olduğunu görüyorsunuz. Kitapta sarışınlığın hikayesi antik Yunanistanda başlıyor. Aşk ve doğurganlık tanrıçası Afroditin altın sarısı saçlarıyla cinsi cazibesi o kadar kuvvetliydi ki, İyonya saraylarının koyu renk saçlı nedimeleri onu taklit etmek için ne mümkünse yaptılar. O zamandan beri sarışınlık erkeklerin fantezilerinin, kadınların da özentilerinin kaynağı oldu hep. Sarışınlık gençlikle özdeşleştiriliyor Erkekler asırlar boyunca gençlik simgesi olan sarışın kadınların cazibesine kapılmış. Sarışın kadınlar, koyu renklilere oranla daha genç göründüklerinden, erkeklerin bilinçaltında doğurganlık açısından daha başarılı olacakları imajını yaratmışlar. Binlerce yıldır süregelen bu biyolojik "cinsel seçim" mekanizması yavaş yavaş insanlığın toplu belleğinde kültürel bir yaklaşım haline gelmiş. Sarışınlık dişilik ve güzellikle bağdaştırılmış. Marilyn Monroe bunun için cansız ve sıradan kumral saçını sarıya boyadı. Demir Leydi Margaret Thatcher, olgun yaşlarda yüz hatlarına oturan sert ifadeyi yumuşatmak için yıllarca süren başbakanlığı sırasında sarışın oldu.Şurası bir gerçek ki sarışınlar günlük hayatlarında etrafındakilerden daha fazla ilgi görüyorlar. İngilterede "şişe sarışını" olarak bilinen görünümü tercih edip saçlarınızı boyadığınızda herkesin size, eskisinden çok daha fazla ilgi gösterdiğini, gülümsediğini fark ediyorsunuz ve tutumunuz değişiyor. Sonuçta siz de ister istemez onlara gülümsemeye başlıyorsunuz. Kendinizi daha genç hissediyor, hayata daha olumlu bakıyorsunuz. Tıpkı güneşli havada insanın kendini daha mutlu hissetmesi gibi... Yazara e-mail Pitmana göre insanlar gençliği sarışınlıkla özdeş görüyor. Bunun altında yatan mantık çok basit. Ebeveynlerine kıyasla bebeklerin saç ve ciltleri daha açık renktedir. Çocukluğun ilk yıllarında renk açıklığını kaybetmeyenler sarışın olarak kalır. Çoğu ergenlik çağına girince koyulaşır. Kadınların çoğu ilk hamilelikleri sırasında vücutlarında meydana gelen hormonal değişikliklerle saç ve ciltlerinin koyulaştığını fark eder. Erkek canlıların gözünde seksapeli artıran sarışınlık, belki de insan neslinin devamını sağlamak için, ince vücut tüyü ve tiz bir ses gibi, doğanın dişilere bahşettiği bir nimet.