Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Londra’nın her yaz en öne çıkan sergilerinden biri, Royal Academy Summer Exhibition.

Mimariyle sanatı harmanladı

1769’dan bu yana aralıksız düzenlenen ve dünyanın en büyük açık katılımlı sanat sergisi olma unvanını taşıyan bu etkinlik, bu yıl farklı bir dokunuşla karşımızda.

Çünkü bu yılın küratörü, ilk kez bir mimar: Farshid Moussavi.

Kendisiyle yıllar önce ortak dostumuz Hüseyin Çağlayan sayesinde tanıştım.

Moussavi, mimarlıkla ilgili olanların yakından tanıdığı bir isim.

İran doğumlu, İngiliz vatandaşı, Harvard’da profesör ve 2018 yılında aldığı OBE nişanıyla Birleşik Krallık’ın kültürel sahnesinde saygın bir figür.

Haberin Devamı

Ama Moussavi’yi yalnızca akademik ve kurumsal unvanlarıyla değil, fikirleriyle tanımak gerek.

Onun mimarlığı; inşa etmekten çok, sorgulamakla, dönüştürmekle ve kültürel bağlamda yeniden kurmakla ilgili.

Cleveland’da çağdaş sanat müzesi, Paris La Défense’te konutlar, Victoria Beckham mağazası ya da Harrods’un oyuncak katı gibi projeleriyle de biliniyor.

Royal Academy Summer Exhibition’da bu yıl yaptığı en çarpıcı hamlelerden biri, mimarlık eserlerini “izole” bir odadan çıkarıp diğer sanat formlarıyla aynı düzleme koyması.

Mimariyle sanatı harmanladı

Artık bir mimari model, bir resmin ya da heykelin yanında duruyor, diyalog kuruyor, mekânda yer buluyor.

Bu tercih, yalnızca fiziksel bir yeniden düzenleme değil; mimarlığın sanattan ayrı görülmesine karşı bir manifesto. Moussavi bu anlamda, Royal Academy’nin tarihinde yalnızca bir sergiyi değil, kurumun sanat-mimarlık ilişkisine dair bakışını da dönüştüren ilk mimar küratör olarak kayda geçiyor.

Serginin genelinde dikkat çeken bir başka özellik ise farklı boyutlarda kurulan ilişkiler.

Özellikle giriş salonunda ve Moussavi’nin bizzat küratörlüğünü üstlendiği Galeri 3’te yer alan tavan askılı işler, mekanı daha iyi kullanmanın yanı sıra, izleyicinin bakış yönünü ve mekânsal farkındalığını değiştiriyor.

Cornelia Parker’ın ayna yerleştirmesi “Looking Up (Facing Down)”, Instagram çağının görsel çarpıcılığına hitap ederken, Ryan Gander’ın dev siyah şişme küresi üzerinde yazan “Ne zaman haklı olduğunuzu bilirsiniz?” sorusu, zihinleri sorgulatıyor.

Haberin Devamı

Ama bu görsel şölen içinde, en dikkat çekici ise Hüseyin Çağlayan’ın “Fake Celebrations” adlı çalışması, moda ile sanat arasındaki sınırları zorlamanın yanı sıra aynı zamanda teknoloji ve gündelik malzeme kullanımıyla kavramsal bir katman daha inşa ediyor.

Çağlayan’ın zamana meydan okuyan tasarım dili, burada adeta heykelleşiyor.

Kimi zaman bükülmüş formlar, kimi zaman tanıdık ama yabancılaştırılmış kumaşlar üzerinden, insan vücudu ve sosyal kimlik arasında bir düşünce zemini kuruyor.

Sergideki en düşündüren işler arasında yer aldığı kesin.

Elbette sergide politik göndermeler de eksik değil.

Fiona Banner’ın askeri uçuşlara dair çizimleri ya da Stanley Schtinter’in Diane Abbott’lı posta pulu gibi işler, sanatın güncel tartışmalara ne denli doğrudan katılabileceğini gösteriyor.

Bir başka öne çıkan eser ise Tracey Emin’in dev “Çarmıha Geriliş” tablosu.

Sergi sadece büyük isimlerle değil, 1700’ü aşkın işin oluşturduğu bir mozaikle dikkat çekiyor.

Haberin Devamı

Yeni yetenekler, tanıdık yüzlerle yan yana.

Tüm eserler bu yıl daha “nefes alır” biçimde yerleştirilmiş.

Farshid Moussavi’nin mimar bakışı, serginin ritmini belirlemiş: Boğmayan, ama düşündüren; gösterişli ama kontrollü.

Royal Academy Summer Exhibition 2025, yalnızca eserleri görmek için değil, bir sergi nasıl kurgulanır, bir tema nasıl mekana yansıtılır sorularını anlamak için de görülmeli.

Hatırlatalım, sergi 17 Ağustos’a kadar devam edecek.