Pazar “Her sene yeni normal olacak”

“Her sene yeni normal olacak”

20.09.2020 - 03:04 | Son Güncellenme:

Ankara’da ‘Mad Max’ sahnelerini aratmayan kum fırtınası üzerine Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi’nden Prof. Dr. Levent Kurnaz’a sorduk: ‘Distopik iklimler’ artık yeni normalimiz mi?

“Her sene yeni normal olacak”

Bu hafta Ankara’da meydana gelen kum fırtınası nedeniyle adeta distopik bir film karesinden fırlamış sahnelere tanık olduk. “Mad Max” filmini andıran görüntüler üzerine acaba 2020’de başımıza daha neler gelecek diye düşünmeden edemedik. Eş zamanlı olarak ABD’nin batı yakasındaki orman yangınları haftalardır devam ederken Denver kentinde hava sıcaklığı 48 saat içinde 36 derece birden düşerek kar yağdı. Peki, tüm dünyada benzer biçimde deneyimlenen ve ‘distopik iklim’ olarak anılan bu tür aşırı iklim olaylarını artık ‘yeni normal’ mi kabul etmeliyiz? İklim değişikliği, bu olaylarda ne kadar etkili? Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi’nden Prof. Dr. Levent Kurnaz’a sorduk.

“Her sene yeni normal olacak”




Ankara’da meydana gelen kum fırtınası doğal bir olay mıydı?

Haberin Devamı

Kum fırtınası denilen olayda, yerdeki tozun havaya kalkması söz konusu. Bunun için de yerden yukarı doğru çıkan bir rüzgara ihtiyaç var. Bu rüzgar nasıl çıkıyor? Eğer yer çok sıcak, bulutlar çok soğuk olursa o zaman yerden yukarı çıkan rüzgarın hızı artar. Bu rüzgarın oluşması meteorolojik bir olaydır, her zaman olabilir. Ama yerin sıcak olması iklim değişikliğiyle ilgili. Peki toz niye var? Çünkü o bölgede 2 aydır doğru dürüst yağmur yağmadığı için. Bir de tarımımızda çok fazla tarla sürüldüğü için aşırı miktarda toz oluşuyor. Sonra da böyle bir fırtına oldu mu, o toz havaya kalkıyor, olay bu.

“Her sene yeni normal olacak”



Peki bu olayı iklim değişikliğinin bir sonucu olarak mı yaşıyoruz?

Haberin Devamı

Böyle bir ayrıştırma yapmanız çok zor. Burası iklim değişikliği, burası değil diyebileceğimiz çizgiler yok. Atmosferimiz, kömür, petrol, doğalgazdan çıkan karbondioksitle ısınıyor. Bu nedenle üst atmosferde bir karmaşa meydana geliyor. Bu karmaşanın her türlü etkisi olabiliyor. Aşağısı 30 derece olacak yerde 35 derece oluyor. 20-25 günde bir yağmur yağacakken 2 ayda bir yağmur yağıyor. Bu faktörlerin hangisi tam olarak iklim değişikliği, buna parmak basmak kolay değil. Ama iklim değişikliği bunların hiçbirinde yoktur da denemez. çünkü hepsine katkı sunuyor. O nedenle temel olarak şunu söylüyoruz: İklim değişikliği hiçbir zaman bu olayların doğrudan sebebi değildir, ama bu olayların hepsinin hem şiddetini hem sıklığını artırır.

“Her sene yeni normal olacak”



2020 yılı insanlık tarihindeki en sıcak yıl olmaya aday. Bu durumda, bu tür aşırı iklim olayları bundan sonra yeni normalimiz mi olacak?

Daha da kötü. Normal diye bir şey kalmayacak. Normal şöyledir: Belli bir seviyede bir olay vardır, o seviye değişir ama sonra eski haline gelir. Biz devamlı olarak o seviyeden yukarı doğru çıkıyoruz. Yaşadığımız her sene yeni normal olacak. Gelecek yıl ‘Geçen sene ne kadar iyiymiş, bu sene çok daha kötü’ diyeceğiz. Belki her sene için söylemesek de beşer senelik ortalamalara bakacak olursak her beş senenin ortalaması bir önceki beş seneden çok daha kötü olacak.

Tüm dünyada benzer biçimde deneyimlenen bu olaylar ‘distopik iklimler’ olarak anılmaya başladı. Bizi nelerin beklediğini öngörmek mümkün mü?

Şu anda Kaliforniya’daki yangınlara bakın, seneye İzmir’de olabilir aynısı. Gayet bekleyebileceğimiz bir şey. O derece büyük yangınlarla her zaman karşılaşabiliriz. Şu an Denver’a bakın, aynısı İstanbul’da olabilir. Dünyanın her yanındaki iklim felaketlerine bakın, bunların bir kısmı doğal olarak burada olamaz tabii, örneğin Bangladeş’in önemli bir kısmı bu yıl sular altında kaldı. Böyle bir şeyi Türkiye’de bekler miyiz, hayır; çünkü Türkiye ortalamada deniz seviyesinden yüksek bir ülke. Ama onun dışındaki felaketlere bakın, sağanak yağışlardan doğan seller, şiddetli dolu yağışları, orman yangınları, böcek istilaları... Bu sene, özellikle Afrika bir çekirge belasıyla boğuştu biliyorsunuz. Bizim sınırımıza yakın bir noktaya kadar geldiler ama burada büyüyemedikleri için girmediler ama koşullar azıcık değiştiği zaman bizim sınırımıza da girecekler. Şu kadarını söyleyebilirim: Karşımıza her ne çıkacaksa, bu alıştığımız bir şey olmayacak.

“Distopik olmayan realite problemlerimiz var”

Distopik iklim olaylarına karşı hazırlı olmak mümkün mü?

Bazı şeyler var ki, bağıra bağıra geliyor. Örneğin Dereli’de dereyatağına ev yapmayacaksın ya da Konya Ovası’nda yeraltı suyuna güvenerek tarım yapmayacaksın. Bunlar bizim hatalarımızdan kaynaklanıyor ve iklimde küçücük bir değişiklik olsa dahi bela yaratıyor. Ama bazı şeyler var ki, bizim hatamız diyemeyiz. Mesela deniz seviyesi 1 metre yükseldiği zaman Kadıköy’ü, Eminönü’nü su basacak. Bunu da göreceğiz, bekliyoruz. Belki 2025’te olmaz da 2045’te olur ama olacak. Bunlar, evet distopik belki ama nasıl hazırlık yapacağımızı bilemeyeceğimiz şeyler. Ama distopyaya girmeyen realite problemlerimiz var. Bu ikisini birbirinden ayırmak gerekiyor. Yöneticilerin engel olabilecekleri problemler karşısında bunu sorumluluğunu iklim değişikliğine atmamaları gerekiyor. Ama iklim değişikliği de bu belayı artıracak, onu biliyoruz.