11.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
7 Haziranda alacağı bu ödüle layık görülmesinin en önemli nedenlerinden biri de New York tarzı giyimiydi. Biz de eğer aynı ödül İstanbulda verilseydi kime giderdi diye merak ettik. Aslında biraz da İstanbul tarzı diye bir tarz var mı sorusunun cevabını da almak istiyorduk. Modayla ilgilenen isimlerle konuştuk. "Siz kime oy verirdiniz?" dedik. Bazıları isim verdi, bazıları giydirdikleri kırılır diye isim vermek istemedi. Ama hepsi İstanbul tarzından çok, bir Nişantaşı tarzı olduğu konusunda birleşti. Ve bu tarzı da pek beğenmediklerini çünkü marka üstüne marka giyilen, taklit bir tarz olduğunu düşündüklerini eklediler. Sex and the City" dizisiyle tanıdığımız Sarah Jessica Parker, Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi tarafından geçtiğimiz hafta onurlandırıldı. Parker hem dizideki hem de özel hayatındaki kıyafetleri, modaya bağlılığı nedeniyle moda ikonu seçildi. Alev Ciliv (Moda tasarımcısı) İstanbul modasını, Avrupa ve Amerika modasının daha da seksileştirilmiş hali olarak tanımlayabilirim. Amerikada nasıl New York stili varsa İstanbulda da Nişantaşı stili var. Genel olarak modayla ilgilenen kadınlar zamanlarını çoğunlukla Nişantaşında geçiriyor. Yurtdışındaki markaları bir araya getirerek giyiniyorlar. Çok dar jeanlerin altına yüksek topuklu ayakkabılar giyiyorlar. Üstlerine de mutlaka seksi şeyler... Bu ödülü Özlem Önala ve Mine Taşkente verirdim. Çünkü moda konusunda yeni çıkan şeyleri yakalayıp kendine özgü kullanabiliyorlar. Ayrıca çok da dişiler. Moda timsali kadınlar gündüz dar bir jean, topuklu çizmeler, dar kazaklar, kısa deri veya kürklü montları tercih ediyorlar. Gece ise yine çok dar jean, topuklu açık ayakkabı ve dekolte bir bluz giyiyorlar. Bu kadınların gardırobunda illa ki Yves Saint Laurent veya Prada çanta, Prada ayakkabılar, içi kürklü deri montlar bulunuyor. Çoğu Beymenin müşterisi. Beymenin getirdiği yabancı markaları giyiyorlar. Uzun, fönlü veya dalgalı, mutlaka balyajlı ya da röfleli saçları var. "İstanbul modası Avrupa modasının seksileştirilmiş hali" Mustafa Taviloğlu (Mudo Yönetim Kurulu Başkanı) Ben her zaman genel bir dünya modası olduğunu düşünürüm. Yani İstanbul tarzı diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yine de böyle bir ödül burada verilsem, aklıma ilk gelen kişi Özlem Önal olur. Önal dozunda giyiniyor, abartıdan kaçıyor. Bir ayağı dışarıda bir ayağı İstanbulda olduğu için, belki de iyi bir gözü var; giydiğini yakıştırıyor. Tabii bu arada İstanbulda olduğunu da unutmuyor gibi geliyor bana. Yani aynı kıyafetin içinde New Yorkta olduğu kadar rahat olamıyor. Elleri, kolları öyle rahat durmuyor, önünü tutuyor, kapatıyor mesela. "New Yorkta aynı elbiseyle daha rahat oluyor, İstanbulda önünü kapıyor" Toygar Toran (Moda tasarımcısı) Ruken Mızraklı, Derin Mermerci ve Zeynep Fadıllıoğlu ödül alabilecek isimler. Çünkü devamlı yeni trendleri takip ediyorlar ve stil sahibiler. Ayrıca çok da bakımlılar. Mızraklı ve Mermerci feminen stillerini koruyup renkler ve kesimler konusunda cesur davranıyor, giydiklerinin hakkını veriyorlar. Her ikisinin de Avrupai bir tarzı var. Mızraklının gardırobunda Gucci ayakkabılar, Jean Paul Gaultier gece elbisesi, Mermercinin gardırobunda ise Versace ve Dolce&Gabbana elbiseleri ve takımları var. Fadıllıoğlu da tarzını oturtmuş biri olarak, tercihlerini beğendiğim bir isim. Otantik ve etnik giyinmeyi seviyor. Osmanlı motiflerini taşıyan kaftan, şallar, uzun elbiseler ve takılarla nevi şahsına münhasır giyiniyor. Senelerdir hem Batı hem de Doğu tarzını birleştirdiği bir tarzı var. Yaşadığımız kozmopolit ortamda etkileşimler kadar taklitler de söz konusu. Bu yüzden İstanbul tarzından bahsedemeyiz. İstanbulun kendine göre bir tarzı yok. Çünkü Türk kadınları genelde kopyacı, stilleri yok. Yakıştırmayı ve kombinlemeyi beceremiyorlar. Arkadaşlarında gördükleri bir şeyi vücut hatlarını düşünmeden giyebiliyorlar. "İstanbulun bir tarzı yok. Türk kadınları kopyacı, stilleri yok" Gönül Paksoy (Moda tasarımcısı) Olduğu gibi New Yorku, Parisi Türkiyeye taşımış kadınlar var İstanbulda. İstanbullu kadın tam da yok bence. Ben oyumu tip olarak biraz daha bize yakın birine verirdim. Hemen şu anda aklıma gelen kişi Yonca Ebuzziya. Gerçekten çok özgün giyinebiliyor. Benim yaptıklarımı giyiyor ama onun tarzı oluyor benim yaptıklarım. Zaten genel olarak İstanbul kadını değil de Nişantaşı kadını diye bir şey oluştu. İstanbul çok büyük ve birini İstanbul kadını olarak seçmek çok zor. Ama gördüğümüz Nişantaşı kadını dünya markalarını giyiyor. Çoğunlukla hepsinde aynı marka çantalar, aynı ayakkabılar oluyor. Makyajları aşağı yukarı birbirlerine benziyor. Dünya markalarının tanıtımını yapan kadınlar bunlar. Benim Yonca Ebüzziya dememin nedeni işte bu. Böyle bir marka tutkusuyla değil, kendi tarzında giyinmesi. Ayrıca çok seçici. Bazen spor da giyiniyor. Akşam veya bazı davetler için genellikle benim kıyafetlerimi tercih ediyor. Bir jeanin üzerine bir Gönül Paksoy elbisesi giyiyor. Onu üzerine yakışmayan, üzerinde olmamış hiçbir şeye rastlamadım şimdiye kadar. "Herkeste aynı marka çantalar, ayakkabılar" Zeynep Fadıllıoğlu (Dekoratör) Bu ödülü Ferhunde Verdi, Yüksel Behlil, İnci Aksoy, Elif Germiyanlıgil, Elif Ersoy, Zeynep Garan, Şeli Elvaçvilli, Tansa Mermerci, Özlem Önal ya da Güllü Aybara verirdim. Hepsinin tarzı farklı ama her birinin tarzının kişiliği var. Klasik olan var, özgün olan var, çılgın olan, spor olan var. Ortak özellikleri ise detaylarda şık ve çizgi sahibi olmaları. İstanbul tarzına gelince, bence böyle bir tarz yok. İstanbulda uyumlu giyinen bazı hanımlar var. Bir de çeşitli markaları üst üste giyince kendini şık zannedenler... Sadece gece bir yere davetli olduğunda giyinenleri de unutmamak lazım. Oysa tarzını her an belli edene şık diyebiliriz. Semt semt konuşursak Nişantaşında daha marka giyimli insanlara, Beyoğlunda da çılgın bir sokak kültürüne rastlayabiliriz. "Sadece davetler için giyinenler var" Nişantaşı tarzı hakkında ne diyorlar? Yıldırım Mayruk (Houte couture modacı) Türk kadınının tarzı yok. Çoğu marka esiri. Yarattığı bir tarz yok. Türkiyede Nişantaşı kadını denilen bir prototip var. Bunlara Abdi İpekçi Caddesi kadını da diyebiliriz. Louis Vuitton çantalar, Rolex saatler takıyor, Christian Dior tişörtlerinin üstüne Kapalıçarşıdan aldıkları deri ceketleri giyiyorlar. "Nişantaşı kadını denilen bir prototip var" Vural Gökçaylı (Houte couture modacı) İstanbul stili, İstanbul hanımefendilerinin stilidir. Markiz Pastanesine, Hilton Oteline çay saatine gelen kadınların bir şıklığı vardı. Şu an o şıklık kayboldu. Şimdi İstanbulda biraz oryantal, biraz tesettürlü, biraz Doğulu, biraz Batılı, biraz New Yorklu biraz Avrupalı bir sokak giyim tarzı var. En şık muhit Nişantaşı. Genç nesilden şıklığı yakalayan Nişantaşı kadınları var. En son trendleri takip ediyorlar. Çoğu marka veya İstanbulun ünlü modacılarından giyiniyor. Ayakkabıları Gucci veya Pradadır. Armaniden spor tarzda giysiler alıyorlar. Eğer abiye bir şey giyeceklerse mutlaka diktiriyorlar. Gündüzleri Versace, Valentino giyiyorlar. Yerli firmalardan da giyinenler var. Salı Pazarından bile kazak alanlar oluyor. Jeande hem yabancı hem de Türk marka tercih ediyorlar. Louis Vuittonun çantalarını kullanıyorlar. "Ayakkabıları Gucci, çantaları Louis Vuitton, kazakları Salı Pazarı"