Pazar “Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

“Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

10.06.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Darüşşafaka’daki Life Gym tesislerinin içinde yer alan açıkhava tiyatrosunun kapısında duruyorum. Sahnede Bora Gencer şarkı söylüyor

“Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

Hande Subaşı da sahneye kurulan salıncakta sallanmakta. Gencer şarkının sonuna doğru elindeki mektubu yırtıp Subaşı’nın kafasından aşağı atıyor, sanki gül döker gibi.
Tiyatro Kedi’nin 20 Haziran’da sahneye koymayı planladığı “Kamelyalı Kadın” oyununun provasındayım. Birazdan Kamelyalı Kadın ile yani Hande Subaşı ile ilk müzikal deneyimini konuşacağız. Kişisel fikrim Subaşı’nın çok meşakkatli bir
işe soyunmuş olduğu. Zira deneyimli tiyatrocuların bile
“Çok zor” dedikleri bir iş müzikalde oynamak.
Subaşı şarkısını bitirip koşar adım yanıma geliyor. Heyecanlı olduğu belli. “Nasıldı?” diyor. Cevabım net: “Harikaydı”.
O kadar berrak bir sesi var ki, sahnedeki halinden de anladığım kadarıyla aylardır bu iş için harıl harıl çalışıyor. Bence çok başarılı.
Sahneye en uzak yere oturuyoruz. Bir yandan devam etmekte olan provayı izliyoruz bir yandan da Subaşı’nın müzikal macerasını konuşuyoruz.

Haberin Devamı

“Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

Hande Subaşı “Kamelyalı Kadın” müzikalinde Fransız bir fahişeyi canlandırıyor.

- İlk kez tiyatro sahnesine çıkıyorsunuz. Müzikal, usta oyuncuların dahi zorlandıkları bir tür. Tiyatro Kedi’den teklif geldiğinde tereddüt ettiniz mi?
Hakan Altıner ve Tarık Pabuççuoğlu aralarında “Kamelyalı Kadın’ı sahnelesek ya” derken akıllarına ben gelmişim. Zaten bu işe girişmemdeki nedenlerden biri de onların bana duydukları güven. Bende bir şey görmüş olmalılar ki çalışmak istediler. Gururluyum ve çok heyecanlıyım. Tereddüt meselesine gelince: Tabii ki çekindim. Sahnede şarkı söylüyorsunuz ve oyunculuk yapıyorsunuz. Hata yapsanız “Baştan alalım” deme şansınız yok. Teklif Mart ayında geldi. O zamandan beri her gün en az iki saat prova yapıyorum. Şan konusunda Bora’dan (Gencer) yardım aldım.
- Bir dönem “Mankenden oyuncu olur mu?” tartışması vardı. Şimdi de “Mankenden tiyatrocu olur mu?” başlayacak gibi gözüküyor...
Haklısınız. İnsanların eleştirmek için geleceklerini, bırakın magazin basınını normal izleyicilerin bile kafalarında soru işaretleriyle bu koltuklara oturacaklarını biliyorum. Ama “Şundan bu olur mu?”, “Bu hani şarkıcıydı tiyatro sahnesinde ne işi var?” gibi kalıplaşmış yaklaşımları anlayamıyorum. Sonuçta sanat kimsenin tekelinde değil. Ben bugün elime paleti alıp tuvalin karşısına geçsem belki de resim konusunda da çok yetenekli olduğumu öğreneceğim. Bunu kim bilebilir ki? İnsanları “Sen sadece bu işi yapacaksın” diye kısıtlayamazsınız. Kaldı ki modellik, oyunculuk, şarkıcılık hep paralel işler. Hepsi görsel sanatlarla ilgili. İlk başlarda eleştirilere üzülüyordum ama şimdi daha sertim. Şarkı yarışmasına katıldığım dönemde de insanlar
garip karşılamışlardı ama anladım ki herkesin her şeyi beğenmesi mümkün değil. Kaldı ki “Kamelyalı Kadın’da harikalar yaratıyorum”
diye bir iddiam yok.
- Şarkı yarışmasından sonra albüm yapmanızı bekliyorduk. Eminim teklifler geliyordur, yok mu niyetiniz?
Her zaman “Müzikle ilgili bir şeyler yapmak istiyorum” derdim. Şimdi yapıyorum. Bence zor olanla başlamak daha iyi. Bu oyun bana okul gibi oldu. Ardından albüm yapabilirim. Metin Özülkü’nün çıkacak albümünde bir parça seslendireceğim zaten.
- “Kamelyalı Kadın” Broadway’de onlarca kez sahnelenmiş bir oyun. Çok okunmuş bir klasik. Bu dezavantaj mı?
Dezavantajlı buluyorum.”Aşkı-Memnu”da yıllar önce oynanmıştı. Yenisini görünce insanlar kıyasladılar. Benim de başıma gelebilir.
- Siz izlediniz mi daha öncekileri?
Oynayacağım belli olduktan sonra eseri okudum. Önceki oyunları ve filmleri izlemedim çünkü etkilenmek istemiyorum. Başkasının “Kamelyalı Kadın”ından izler taşımak istemiyorum.
- Bir röportajınızda “Seyirci mendillerini hazırlasın” demişsiniz...
Acıklı bir hikaye anlatıyoruz. Sınıf farklılıkları yüzünden kavuşamayan iki âşık. Kadın Fransa’nın en ünlü fahişesi, lüks içinde yaşıyor fakat kimse o güne kadar onu gerçekten sevmemiş. O yüzden adamın aşkıyla dalga geçiyor. Sonra inandığında ve kendi de aşık olduğundaysa teslim olmak istemiyor. Korkuyor. Tüm bunlar bugün de birçok aşkın içinde var. Adamın ailesi kadını istemiyor. Birçok aile kızlarının ya da oğullarının sevgililerini “Bu bize göre değil” diyerek dışlayabiliyor. Kamelyalı Kadın zamansız bir oyun, her döneme uyuyor. Ağlarsanız da ne mutlu bize! n

Haberin Devamı

“Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

Haberin Devamı

“Evde olmayı seviyorum. DVD izleyeyim, arkadaşlarım evime gelsin bayılırım. Ama asosyal değilim. Gezmeyi eğlenmeyi de severim. ‘Ünlü’ gibi yaşamıyorum ben. Hande Subaşı değil de Hande gibiyim. Bir yere gidince ‘Aman saçım nasıl, Birileri beni gördü mü?’, ‘Bana bakıyorlar mı?’ diye düşünmem. Metroya, vapura da rahat rahat binerim”

Haberin Devamı

“Televizyon izleyicisi bu defa komik bir Hande görecek”
- Yakında yeni diziniz “Düşman Kardeşler” başlıyor. Biraz da ondan bahsedelim...
Bugüne kadar hep dramlarda rol aldım. Bu ise tam bir Trakya komedisi. Kabul etmemin nedenlerinden biri de bu. Selin adında saf bir kızı canlandırıyorum. Televizyon başındakiler ilk kez komik bir Hande görsünler istedim. Bence izleyiciler de bu işi beğenecek. Haziran’ın üçüncü haftası Show TV’de yayımlanmaya başlıyor. Çekimler de İstanbul ve Gelibolu’da devam ediyor.

Haberin Devamı

“Kamelyalı Kadın” ağlatırsa mutlu oluruz

Tiyatro Kedi ekibi bir aydır gece gündüz “Kamelyalı Kadın”a hazırlanıyor.

“Lisede kendimden nefret ederdim, fazla inceyim diye sokağa çıkmazdım”
- Kostümleri sizin hazırladığınıza dair de haberler çıktı. Tasarıma merakınız olduğunu bilmiyorduk...
Yok öyle bir şey. Çok güldüm o habere, nereden çıktıysa artık. Kostümlerimizi Günnur Çaras hazırladı ve harika bir iş çıkardı. 1800’lerin Fransa’sına götürdü bizi.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim o dönemde yaşayan kadınları işi çok zormuş. Sabah yataktan kalkıp giyinmek bile minimum 4 saat alırmış. Saçlar, peruklar, korseler, makyajlar. Hiç bana göre değil.
- Rahatlık sizin için ön planda sanırım...
Hem de nasıl! Günlük hayatımda hiç makyaj yapmam. Jean, düz ya da spor ayakkabı, tişört tercih ederim. Güzellik için saatlerce kuaförde kalabilen kadınlardan değilim yani. Uğraşmam pek kendimle.
- Eminim çocukluğunuzda beri en çok duyduğunuz söz: “Ne kadar güzelsin” dir...
Öyle ama ben buna çok geç inanmaya başladım. Lisede kendimden nefret ederdim. Çok inceydim ve boyum arkadaşlarıma göre çok uzundu. Jean modaydı yine. Bedenleri bana uymazdı. Ya boyu kısa kalır ya kalçası olmaz, popomdan düşer. Sokağa çıkmak istemezdim. Ağlardım. Ailem yatıştırmaya çalışır, “Güzelsin” derlerdi inanmazdım. Zamanla geçti ama şimdi de aynanın karşısından ayrılamayan bir tip değilim. Bazı günler kendimi görmek bile istemiyorum.

“Can ile 25 ağustosta evleniyoruz”
- Henüz çok gençsiniz ama ileride estetik yaptırmayı düşünür müsünüz?
Estetiğe karşı değilim, yüz ifadem değişmediği sürece yaptırabilirim. Zaten çocuk doğurduktan sonra gerecektir.
- Anne olmaya niyetlisiniz anladığım kadarıyla...
Anaç ve evcimen bir tipim. Çocukken evlenip telli duvaklı gelin olmayı, çocuk doğurmayı hayal ederdim.
O yüzden istiyorum. Şu an 28 yaşındayım planlarıma göre geç bile kaldım ama kısmet.
- Size en çok sorulan soru “Ne zaman evleneceksiniz?” sanırım. Bu konuyla ilgili o kadar çok röportaj gördüm ki...
Sormayın! Ben de çok sıkıldım bu durumdan. Hatta bu röportajlar yüzünden evlenme meraklısı kadın imajı oturdu üzerime. Sanki tek derdim bu gibi oldu. Alakası yok. Ama klasiktir. Gençseniz, bekarsanız ilk soru budur. Sokak ortasında nerede yakalarlarsa sorarlar: “Evlilik ne zaman?”. Evlenirsiniz bu defa da “Çocuk ne zaman?” derler.
- Yakında düğününüz olacağını okudum buraya gelirken...
Yanlış bir tarih verilmiş, yer de doğru değil. Ben de okudum güldüm. Normalde söylemem, nazara inanırım ama şimdi söyleyeyim herkes rahatlasın bence:
25 Ağustos’ta Galatasaray Adası’nda evleniyoruz!

Yazarlar