Pazar Kokunun tarihi peşinde

Kokunun tarihi peşinde

25.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Kokuyu bir sanat eseri olarak ele alan “The Art of Scent 1889-2012” sergisini, küratörü Chandler Burr ile gezdik. Burr’den parfümlerin üretim serüvenlerini, hangi duyguları canlandırdığını dinledik.

Kokunun tarihi peşinde

İstanbul’74, New York Times’ın eski parfüm eleştirmeni Chandler Burr’un küratörlüğünde, kokuyu bir sanat malzemesi olarak ele alan “The Art of Scent 1889-2012” sergisine ev sahipliği yapıyor. Akbank Private Banking’in dijital yaşam tarzı platformu
A Journal’in açılış etkinliği olan sergi, 13 Nisan’a dek ziyaretçileri koku sanatının tarihinde bir yolculuğa çıkaracak.

Haberin Devamı

Parfümlerin ticari üründen çıkıp bir sanat eserine nasıl dönüştüğü hakkında fikir veren ve küratör Chandler Burr’un “The Emperor of Scent” adlı kitabından esinlenerek oluşturulmuş sergide Aimé Guerlain’in Jicky’sinden Olivier Cresp’in Light Blue’suna 12 önemli koku sanatı örneği yer alıyor. Yanında deneme çubuklarıyla sergilenen bu parfümlere üretildiği dönem ve etkilendiği akımlara dair bilgiler eşlik ediyor.

“Opera sanatçısı gibi…”

Girişte sizi Aimé Guerlain’in 1889 yılında ürettiği “Jicky” karşılıyor. Burr’a göre kokunun bir sanat eserine dönüştüğü ilk iş Jicky, nitekim koku dünyasında artık sentetikler kullanılmaya başlanıyor. Yani bir anlamda Jicky örneğiyle koku sanatı özgürleşiyor. Burr, Jicky hakkında “Romantizm tamamen duyguların ön planda olduğu, mantığa karşı bir dönem… Esas olan duyguların dışavurumu, limitlere yer yok. Emily Bronte ve Charlotte Bronte’nin edebiyatını düşünün mesela. Jicky de öyle… Bir opera sanatçısı gibi adeta… ” diyor.

Haberin Devamı

Ardından 20. yüzyılın en ses getiren koku sanatı örneklerinden biri geliyor: Chanel N°5. Burr, bu parfümün zamanının modernist ruhunun bir yansıması olarak kabul ediyor. Francis Fabron tarafından 1957 yılında üretilen L’Interdit’ye sıra geldiğinde önce koklama çubuğunu uzatıyor Burr ve “Dünya üzerinde bildiğin herhangi bir şeyin kokusuna benziyor mu?” diye soruyor. Benzemiyor… “Ağaç, çiçek, bina, yol… Tıpkı Pollock resimleri gibi, herhangi bir şeye benzemiyor ama size kendini olduğu gibi kabul ettiriyor” diye karşılık veriyor. İlk önemli Amerikan neo-klasik koku olarak kabul edilen Bernard Chant imzalı Aromatics Elixir’i hızla geçip Pierre Wargnye’nin 1982 yılında ürettiği Drakkar Noir’a geliyoruz. “Ne kokusu alıyorsun?” diye soruyor Burr. “Temizlik” deyince de gülüyor. Meğer parfümde yüzde 10 oranla dihydromyrcenol molekülü varmış ve bu molekül çamaşır deterjanı üretiminde de kullanılıyormuş.

Pamuk şekeri kokulu Angel’i, minimal L’Eau d’Issey’i, fotoğraf gerçekçiliği sunan Pleasures’ı, elma turtasını çağrıştıran “Light Blue”yu, zarafet ve zekayı bir araya getiren Prada Amber’i geçiyoruz ve serginin en ilginç eserlerinden Jean-Claude Ellena imzalı Osmanthe Yunnan’ın önüne geliyoruz. Burr, “Jicky’i hatırla; nasıl duygusal, nasıl kontrol dışıydı… Bu tam tersi; aşırı kontrollü, çizgileri var. Jicky ne kadar karanlık ve yoğunsa bu o kadar açık, hafif. Güneş ışığıyla dolmuş gibi…” deyip “Fark ediyorsun, değil mi?” diye soruyor. “Evet, ama siz söylemeseydiniz fark etmezdim” diyorum. “Benim de amacım fark etmenizi sağlamak zaten” diyor. Burnunuzda mis kokularla ayrılıyorsunuz sergiden, üstelik bu kokular da hikayeleri de bir süre sizinle kalıyor.

Haberin Devamı

Kokunun tarihi peşinde
“İstanbul’un kokusu New York’a benziyor”

Chandler Burr’a göre nasıl şarkılar, filmler eleştirilebiliyorsa parfümler de eleştirilebilir: “Diyelim ki bir müzik eleştirmenisiniz. Hangi kriterlere dikkat edersiniz? Orijinal mi? Güzel bir şekilde bestelenmiş mi? Notalar ve ses uygun mu? Parfümlerde de aynı şekilde…” Sergideki eserlerin tümünün ayrı ayrı güzelliklere sahip olduğunu söyleyen Burr’a son olarak İstanbul’un kokusunu soruyorum, “Okyanus, biraz da hava gazı; New York’a benziyor” diyor.

Haberin Devamı

“Para için üretiliyorlar”

- Tüm bu parfümler sanatsal kaygılarla mı üretiliyor?

Bir sanat eserine dönüşmesi konusunda büyük bir umutla ama para için üretiliyorlar. Tıpkı filmler gibi… Steven Spielberg’in ‘Schindler’s List’ filmi ticari bir başarı getirmesi için yapıldı. Amaç bilet satmaktı. Fakat Spielberg aynı zamanda bu filmin gerçek anlamda bir sanat eseri olmasını istemişti; zamansız ve akılda kalıcı olmasını… Öyle de oldu. Öte yandan yalnızca para için üretilen parfümler de var. Paris Hilton’un parfümleri mesela… Sıkıcı ve daha önce defalarca yapılmış. Güzel ya da orijinal olan hiçbir tarafı yok.

Kokunun tarihi peşinde