Pazar Macera kaldığı yerden devam ediyor

Macera kaldığı yerden devam ediyor

26.01.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Başbakan Erdoğan’ın beş yıl aradan sonra yaptığı Brüksel ziyareti Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı. Erdoğan “2014 Türkiye’nin AB üyeliği ve demokratikleşme reformları açısından bir milat olacak” dedi

Macera kaldığı yerden devam ediyor

Başbakan Erdoğan geçen hafta Brüksel’e bir ziyaret düzenledi. Beş yıl aradan sonra ilk kez düzenlenmiş olması sebebiyle büyük heyecan yaratan gezide Erdoğan’ın Avrupa Birliği (AB) yetkilileriyle yaptığı görüşme de çok ilgi gördü. Erdoğan,
AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile bir çalışma yemeğinde bir araya geldi. AB’de pek sık görülmeyen bu tarz bir zirvenin, AB yönetiminin Türkiye’ye verdiği önemi göstermek için özel olarak düzenlendiği belirtildi. Erdoğan da ziyaret sırasında “2014 Türkiye’nin AB üyeliği ve demokratikleşme reformları açısından bir milat olacak” dedi. Suriye’de yaşanan vahşetin ve HSYK düzenlemesinin de konuşulduğu görüşmeden sonra Türkiye’nin AB üyeliğinde nereden nereye geldiği konusu yeniden gündeme geldi. İşte Türkiye’nin gerilim, komedi, dram, korku unsurlarını barındıran film gibi AB macerası...

Haberin Devamı

“Başbakan Türkiye’deki üslubuyla konuşmadığı için bir kriz çıkmadı”

Prof. Dr. Cengiz Aktar (İstanbul Politikalar Merkezi-Kıdemli Siyaset Bilimi Uzmanı)
* Bu son dönemde ısınan Avrupa Birliği ilişkilerini taçlandırmak amacıyla düşünülmüş bir karşılaşmaydı. Fakat
17 Aralık’tan sonra olup bitenler
çok ciddi bir gölge düşürdü bu ziyaretin üzerine. Hiçbir şey çıkmadı bu toplantıdan. Başbakan Türkiye’deki üslubuyla konuşmadığı için bir kriz çıkmadı ama Türkiye hiçbir şey elde edemedi.
* Şimdi dönem başkanlığı Yunanistan’da, sonra İtalya devralacak. Mayısta Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Hükümet bu kafada giderse ilişkiler yine bir buzul çağına girebilir. Hele hele HSYK yasası çıkarsa AB fiilen müzakereleri durdurabilir. İşler o kadar zora girmiş durumda ki... Avrupa tarafı şimdi Türkiye’nin atacağı adımlara bakacak.
* Avrupa bizim bir numaralı ekonomik partnerimiz. Ama öğrencilerimizin, araştırmacılarımızın, işadamlarımızın oraya gitmesi şu an çok zor. O yüzden vize muafiyeti anlaşması çok önemli. Sonuçlarını
üç-dört yıl sonra görebileceğiz. Açılan son fasıl ise aşırı merkeziyetçi bir ülke olan Türkiye’nin ademi merkezileşmesi için çok önemli
bir fasıl ama maalesef hükümetin içine düştüğü, Türkiye’yi içine düşürdüğü durum AB ile ilişkilerin özünü de zedeler hale geldi. Hükümet kendini kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyecek önümüzdeki günlerde. Oysa Türkiye’nin her şeyden önce askerlerin yapmadığı, yeni bir anayasaya ihtiyacı var.
* Önümüzdeki günlerde Hollande ziyareti var. Ama bundan fazla bir şey beklememek lazım çünkü buraya nükleer santral satmaya geliyor. Hollande, Sarkozy’nin koyduğu engelleri kaldırıyor birer birer ama AB yolunda ilerlemeyen bir Türkiye için Hollande da bir çare değil.

Haberin Devamı

“Bu ziyaretle müzakerelerin askıya alınması riski kalktı”

Dr. Can Baydarol (AB Uzmanı)
* Çok önceden planlanmış bir geziydi bu. Türkiye-AB ilişkilerinde 2014’te belli noktalarda atılım yapma amaçlı olarak düzenlendi. 17 Aralık süreci ortaya çıkınca atak yapmanın ötesinde mevcut olanı koruma anlamını taşır hale geldi. HSYK düzenlemeleri gibi tartışmalar, hâkim-savcıların yer değiştirmesi hukukun üstünlüğüne saygı kriterinin ihlal edildiği algısına yol açtı. En büyük risk AB’nin buradan yola çıkarak müzakereleri askıya almasıydı. Başbakan’ın Brüksel ziyareti AB ile ilişkilerde bu riski ortadan kaldırmak içindi. Ziyaret sonrasında yapılan açıklamalar böyle
bir tehlikenin atlatıldığını gösterdi.
* Türkiye ile AB arasında çok önemli iki başlık anlamsız şekilde Kıbrıs’ta takılmış duruyor. Hem Türkiye’ye bu konuda ciddi eleştiriler getireceksiniz hem de bu başlıkları Kıbrıs nedeniyle açmayacaksınız... Bu kabul edilebilir bir şey değil. Türkiye diplomasisi bu başlıkların açılması için bastırıyor. Karşı taraf da sembolik olarak da olsa Kıbrıs sorununu çözün, hiç olmazsa sembolik olarak adadan askeri çekin diyor. Bu siyasi olarak kabul edilebilir bir durum değil.
* 2014’ün bir AB yılı olabilmesi için her iki tarafın da samimi olması lazım. AB tarafının bu konuda samimi olarak Türkiye’de yeni bir periyot başlatması gerekiyor çünkü artık tezleri kimseyi ikna etmiyor. Türkiye’nin de niyetli olduğunu demokrasi ve hukuk hamleleriyle göstermesi lazım.

Haberin Devamı

İlk başvurudan bugüne AB hikayemiz

Haberin Devamı

Yüzyıllarca çok kanlı savaşlara sahne olan Avrupa’da, ülkelerin birleşmesi yani Birleşik Devletleri projesi çok uzun yıllar öncesine dayanıyor. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kalıcı bir barış arayışı bu konudaki çalışmaları hızlandırdı. 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa devletlerini kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretmeye davet etti. 1951’de Belçika, Federal Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda’nın katılımıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu. Üye devletler 1957’de işgücü, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına dayanan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurdu. 1993’te Maastricht Anlaşması’yla AB’nin bugünkü yapısı oluşturuldu. Üye sayısı 95’te 15’e yükseldi (bugün itibariyle üye sayısı 28’dir).
AET’nin Türkiye’ye 70’lerin sonlarında yönelttiği üyelik teklifini Ecevit’in reddetmesi bir dönem çok konuşulmuştu. Can Baydarol konuyla ilgili olarak, “Fatura Bülent Bey’e çıkarıldı ama Süleyman Demirel de reddetmişti. Aslında amaç Türkiye’yi bahane gösterip Yunanistan’ı tavlamaktı. Türkiye’de o dönemde AB karşıtlığı korosu vardı” diyor.
İşte AB’ye ilk başvurudan bugüne bir özet...

Haberin Devamı

1959

İLK?BAŞVURU?VE?ANKARA?ANLAŞMASI
Türkiye adına ilk başvuruyu 31 Temmuz 1959’da dönemin başbakanı Adnan Menderes yaptı. AET Bakanlar Konseyi başvuruyu kabul etti. Nihai hedef Türkiye’nin Topluluk’a tam üyeliğiydi.
1963’te ortaklık anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalandı.

1980

80 darbesiyle soğuk rüzgarlar...
1980 askeri darbesi Türkiye- AB ilişkilerinin resmen askıya alınmasına neden oldu.

1987

Sabırsız Türkiye
Türkiye 1987’de Ankara Anlaşması’nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden üyelik başvurusunda bulundu. Komisyon 1989’da Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesi gerektiğini ifade ederek başvuruyu reddetti.
Bu gelişme Türkiye’de büyük hayal kırıklığı yarattı.

1993

Kopenhag Kriterleri
1993’teki Kopenhag Zirvesi’nde Avrupa Konseyi, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliği’ne katılma hakkını kriterlere bağladı. Siyasi ve ekonomik maddeler içeren bu kriterler “Kopenhag Kriterleri” olarak anıldı.

1996

Dönüm noktası: Gümrük Birliği
Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerinin en önemli aşamalarından biri Gümrük Birliği’nin sağlanmasıdır. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması 1996’da yürürlüğe girdi. Anlaşma, Türkiye-AB ilişkilerinde belirleyici rol oynadı.

1999

Resmen aday
Bir diğer dönüm noktası 1999’daki Helsinki Zirvesi’dir.
Bu zirvede Türkiye’ye resmi olarak adaylık statüsü verildi ve diğer aday ülkelerle eşit şart ve kriterlerde değerlendirilmesi kararlaştırıldı.

2001

Reform dönemi
2001’de Katılım Ortaklığı Belgesi onaylandı. 2001-2008 dönemi Türkiye’nin temel hak ve özgürlüklerin kapsamını genişleten, demokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi alanlarda mevcut düzenlemeleri güçlendiren reformlar yaptığı dönemdir.
2002-2004 yılları arasında 8 Uyum Paketi, 2001 ve 2004 yıllarında da
2 Anayasa Paketi Meclis’ten geçti.

2004

Katılım müzakereleri
17 Aralık 2004’teki Brüksel Zirvesi’nde, Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtildi, 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da yapılan Hükümetlerarası Konferans ile Türkiye resmen AB’ye katılım müzakerelerine başladı.

2008

Ah 301’inci madde ah!
İlerleme Raporları’nda en çok eleştirilen konulardan biri Türk
Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesiydi. “Türklüğü aşağılamak”la ilgili madde 2008’de değişti.

2011

İlk Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış
2011’de Türkiye’de Avrupa Birliği Bakanlığı kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’tır. 17 Aralık sürecinden sonra Avrupa Birliği Bakanı, Başmüzakereci ve Müzakere Heyeti Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu oldu.

2013

Gezi Parkı’ndaki şiddet eleştirildi
* 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nda Türkiye’ye demokrasi paketi konusunda övgüler yöneltilmiş, Gezi Parkı olayları sırasında polisin aşırı şiddet kullanması eleştirilmişti.
* Başbakan Erdoğan Kasım 2013’teki Rusya gezisinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le düzenlediği ortak basın toplantısında Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını kastederek “50 yıllık tecrübe kolay değil, Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na gelin Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın” dedi. (Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın üyeleri: Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan.)
* Üç yıllık bir duraklama döneminden sonra Kasım 2013’te yeni bir fasıl açıldı: “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu”. Bu fasıl bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkların azaltılmasına yönelik çalışmalar içeriyor.
* 2013’ün son günlerinde Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ile Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması imzalandı. Süreç tamamlandığında Türk vatandaşlarına Schengen ülkelerine girerken vize sorulmayacak, Türkiye de kendi toprakları üzerinden Avrupa Birliği üyesi ülkelere giren göçmenleri geri kabul edecek.

2014

HSYK DÜZENLEMELERİ VE HER ZAMANKİ GİBİ KIBRIS
Kıbrıs, Türkiye-AB ilişkilerinin her zaman en gerilimli konularından biri oldu. Geçtiğimiz haftaki görüşmede Erdoğan ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz arasında yine bu konuda bir tartışma yaşandı. Schulz’un “Güney Kıbrıs’ın bütün adayı temsilen AB üyesi” olduğunu ifade etmesi üzerine Erdoğan, “Birleşmiş Milletler yeşil hattıyla bölünmüş Kıbrıs’ta, Kuzey Kıbrıs’ı Güney’in temsil etme hakkı yoktur” dedi.
AB yönetimi aynı görüşmede HSYK düzenlemesiyle ilgili çekincelerini dile getirdi. “Hukukun üstünlüğü ve erklerin ayrımında geri gidilmesin. Yargının tarafsızlığına gölge düşmesin” uyarısı yaptı.

Son Durum
Toplamda 35 başlığın müzakere edilmesi gerekiyor. Şu ana kadar 15 başlık açıldı. Sadece 1 tanesi, eğitim-kültür
başlığı kapandı. Bu başlıklardan 8’i Kıbrıs tarafından, 4’ü Fransa tarafından bloke edilmiş vaziyette...