17.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Pub, İngilizlerin mahalle kahvelerine verdikleri isim. Mahalle halkı pubda yemek yiyor; içki, çay, kahve içiyor. Kadınlı erkekli toplanıyor, sohbet ediyor. İngilterede eski pubların her biri bir müessese. İşte bizim Haliç kıyısında Rahmi Koç Müzesinde gördüğümüz pub da böyle bir yer... Yıllanmış görüntüsü veren dekoru, mobilyaları, etrafı süsleyen eski deniz eşyaları, model gemileriyle kendi başına bir dünya.Çevrede rahat oturulacak köşeler, masalar da var ama biz karı-koca ahşap bar tezgahının önündeki yüksek iskemlelere tünedik.İsimlerinin Murat Tuzlucu ve Yılmaz Kültür olduğunu öğrendiğimiz barmen ve yardımcısı ilgi gösterdi. Karnımızın aç olduğunu söyledik. Bize ince uzun, Fransız baget ekmeği türü kıtır ekmek ile hazırlanmış sandviç ikram ettiler. Pek lezzetli idi. Ben bira istedim. Soğutulmuş bardak ile buz gibi bira içtim. Karım bir bardak Kavaklıderenin Angora şarabını tercih etti. Sandviç 5 milyon, şarabın bardağı 5 milyon, bira 4 milyon lira idi. Güneş pırıl pırıl ama hava soğuk. Haliç kıyısında dolaştık. Yorulduk. Karnımız da acıktı. Bar Bar Rossa yazılı kapıdan içeri girdik... Girdik de sanki İstanbulda Haliçte değil de İngilterede bir liman şehrindeyiz. Sanki o İngiliz şehrinin yüz yıllık "pub"ına girdik. Tuvaletleri temiz ve dekorasyon açısından zevkli Bar Bar Rossaya durup dururken gitmedik... Soğuğa rağmen güneşi görünce hafta sonumuzu Rahmi Koç Müzesinde geçirmeye karar vermiştik. Önce müzeyi gördük.Rahmi Koç Müzesi açık ve kapalı bölümleriyle gez gez bitmeyecek bir hazine. Pazartesi hariç her gün saat 10.00dan itibaren açık. Giriş 4 milyon lira. Öğrenci biletleri tenzilatlı. Rahmi Koç Müzesinde "Halfdan Buraya" isminde bir sergi düzenlemişler. İsminden ne olduğunu anlayamadım. Ama broşürünü okuyunca şaşırıp kaldım. İskandinav Vikingler var ya... İşte o Vikingler küçücük teknelerine atlayarak Atlantik kıyısından, Cebelitarık ve Akdenizi geçerek Haliçe kadar gelirlermiş. Bazıları da Baltık Denizinden aşağı nehir yollarından Karadenize ve oradan Haliçe ulaşırlarmış. Milattan sonra 400 ve 1000 yılları arasında Vikingler buralara uğrayarak ülkelerine mal taşımışlar. Sergide bu ilginç olaylar hikaye ediliyor. Vikinglerin gezilerinde kullandıkları silahlar, giysiler sergileniyor.Rahmi Koç Müzesine her gidişimde "Denizcilik" bölümündeki tekneleri hayranlıkla izlerim. Bunlardan biri rahmetli Bülent Kozluya ait. Müzeye Cem ve Can Kozlunun hediye ettiği, İngilterede inşa edilen bu tekne boyu, posu, estetiği ile nefis mi nefis bir tekne... Bizim gemi yapımcıları neden çizimini kopya etmezler anlayamam. Param olsa ben bir tane yaptırırım...Karım "Para biriktir de yaptır" diye beni yüreklendiriyor ama benim biriktirdiğim para ancak Rahmi Koç Müzesindeki iki kanatlı oyuncak uçak almaya yetiyor.Özel bir durum ama yazacağım. Müzenin bir de hediyelik eşya satış bölümü var. Burada bir yıl önce bir oyuncak uçak gördüm. Fiyatı "Koç fiyatı" olduğundan alamadım. O zamandan beri müzeye her gidişimde satıldı mı, satılmadı mı diye bakar oldum... Görevliler de işi şakaya boğdu. "Bu sizin... Para biriktirin... Gelin alın... Biz saklarız..." dediler. Bu yılbaşı karım "Artık paran biriktiği kadar birikmiştir. Haydi şu uçağı satın alalım" diyerek kolumdan tutup beni Haliçe götürdü. Oyuncak uçağımı satın aldım. Çalışma odamın tavanından aşağıya iplerle astım. Bazıları sahicisi ile mutlu oluyor. Modeli bana yetiyor. Ben lokantaların mutfağının temizliğine, servisin kalitesine baktığım kadar, tuvaletlerinin durumuna da bakarım. Bir hizmet müessesesinde tuvalete bakınız, görünümü ve temizliği, nerede ve nasıl bir yerde olduğunuz hakkında size fikir verir... Bar Bar Rossanın tuvaletleri hem temiz hem de dekorasyon açısından zevkli idi. İsteyene Fransız, isteyene Akdeniz lokantası seçeneği Fransız lokantasının adı Cafe du Levant. Rahmi Koç, Fransaya bir gidişinde eski bir Fransız "brasserie"sini masalarıyla, sandalyesiyle, barıyla, aynalarıyla, süsleri ve püsleriyle olduğu gibi satın almış, İstanbula taşıtmış. Haliçin kenarında lokanta olarak işlettiriyor. Bu lokantada öğle ve akşam kahve, çay, pasta, yemek ve içki servisi var. Fransız mutfağı esaslı lokantada et ve balık çeşitleri bulunuyor.Haliç kıyısındaki Halat Restaurant ise akşamları açık. Akdeniz mutfağı esaslı bu lokantanın balık köftesi, karidesli kadayıf salatası, beyaz soslu kalkan balığı pek beğeniliyor.Müzedeki lokantalara Azize Taylan hanım nezaret ediyor. Fransız aşçı Jose Perreauya, Bolulu aşçı Zeki Kazar yardım ediyor. Bu lokantaların deneyimli sempatik bir "maitre dhotel"i var, Rıfat Karakoç. İstanbulda servis sektöründe deneyimi ile beğeni gören ve uzun süre kalan az eleman vardır. Onlar serviste kalitenin sembolüdür. Rıfat Karakoç da işte onlardan biridir. Akşam yemeklerinde Halat Restaurantda kişi başına ortalama 30 milyon lira, Cafe du Levantda 40 milyon lira ödemek gerekiyor. nBar Bar Rossa ve Halat Restaurant tel: 297 66 44, Cafe du Levant tel: 235 63 28 Dönelim Rahmi Koç Müzesine... Rahmi Koç Müzesinde Bar Bar Rossa dışında bir Fransız, bir de Akdeniz lokantası var.