Pazar"Ördek şeklinde çizmek diye bir hakaret mi var?"

"Ördek şeklinde çizmek diye bir hakaret mi var?"

27.03.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Tayyipler Alemi" kapağı yüzünden Başbakan Erdoğanın dava açtığı Penguen dergisi çizerleri: "Amacımız hakaret etmek değil, Musa Karta destek vermekti. Zaten hepimiz sevdiğimiz hayvanları çizdik"

Ördek şeklinde çizmek diye bir hakaret mi var

Herkesin malumu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan karikatürist Musa Karta kendisini kedi olarak çizdiği için dava açıp 5 bin YTL kazandı! Başbakan kedi olmaktan acayip alınmış ve de kendisini hayvanlara benzeten karikatüristlere dava açmaya ant içmişti. Fakat beklenmedik bir gelişme oldu ve bu tavrı geniş kesimlerin tepkisine neden oldu. Bunun üzerine durumu eleştirmek isteyen meslektaşları haftalık mizah dergisi Penguenin kapağında bir "Tayyipler Alemi" çizdiler. Her tür mahlukatın kafası başbakanımızdı! Peki başbakan ne yaptı? Onlara da dava açtı!Eh bunun üzerine biz de söz konusu "sanık" sıfatlı kapağı oluşturmak suretiyle suça teşebbüs eden karikatüristleri bir araya getirdik ve de fikirlerini sorduk. Sonuç: Yaptığımız derin psikanalizden sonra başbakanın hayvanları sevmiyor olabileceğine karar verdik! Umarız yanılıyoruzdur! Yahu bu adamlara ulaşmak amma zormuş! Mecazi değil, fiziki anlamda! Dergileri Penguenin olduğu binaya gidiyorsunuz. Asansöre binince normal asansörler gibi gideceğiniz katın düğmesine basmanız yetmiyor. Aynı anda, en tepedeki siyah düğmeye de basmanız gerekiyor. Saniyeleri tutturamazsanız asansör çalışmıyor. Asansörün orasını burasını kurcalayıp yukarı çıkmayı başardığınızda ikinci engelle karşılaşıyorsunuz. Zile basıyorsunuz, aldıran yok! Sonra o bastığınız zilin üzerine yazılmış minik yazıyı okumak üzere iyice sokuluyorsunuz. "Yukarıdaki zile basın" yazıyor. Yahu yukarıdaki zile basacaksam aşağıdaki niye var! Neyse bu kadarı da doğal artık. Koskoca başbakanın dava açtığı karikatüristler onlar. Selçuk Erdem: Ben fazlayım! Başbakan kapaktaki 8 karikatüre dava açtı. Aslında dergimizin logosu olan penguen de o gün Tayyip Erdoğanın kafasıyla çıkmıştı ama o logo olduğu için gözlerinden kaçmış! Burada kim fazla? Doğan Güneş gelmedi. Niye yine de 8 kişi var? Selçuk E.: Evet, evet. Aslında kapakta dokuz çizerin dokuz karikatürü var. Musa Kartın karikatürüne 5 bin YTLlik dava açılmıştı. Bunun hayvan başına 5 bin YTL gibi bir rayici var. Pengueni fark etmeyip kapaktaki diğer sekiz karikatüre 40 bin YTLlik dava açıldı! Metin Üstündağ: Birincisi biz başbakanı bir hayvana benzetmek için hayvan çizmedik. Bir durumu eleştirmek adına yaptık bunu. Maksat "Aa bak başbakan file benziyor" demek değildi ki. Burada bir çarpıtma var. İkincisi hayvan olarak çizilmek neden manevi duyguları rencide ediyor? Başbakan her seçimde "Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü" diyor. Bu sadece insanları kapsamıyor ki. Hayvanlar bizden önce vardı. O yüzden bizim hayvana benzetilmek gibi bir kompleksimiz yok. Zaten bir sonraki sayıda da kendimizi, çizdiğimiz hayvanlar olarak karikatürize ettik. Dikkatinizi çekti mi Tayyip beyin dava açtığı tüm karikatürlerde bir hayvan sorunu var! Yani aslında 8 değil, 9 Tayyip Erdoğan var "Tayyipler Alemi"nde? Metin Ü.: Sevmediği kesin. Bahadır Baruter: At binerken hemen anlaşıldı o. At onu attı hemen üzerinden! Hayvanlar da onu sevmiyor! Metin Ü.: İki dava da hatta üç dava da hayvanlarla ilgili, dikkat edin. Sefer Selvi ata benzettiği, Musa Kart kediye benzettiği, biz de cümle mahlukata benzettiğimiz için davaya maruz kaldık. Attan önce, attan sonra diye ikiye ayırabiliriz bu süreci! Başbakan hayvan sevmiyor olabilir mi? Bahadır B.: Aslında her şey attan düşmesiyle başladı! Erdil Yaşaroğlu: Kişisel olarak hayvanları sevmiyor olabilir. Herkesin sevme sevmeme hakkı vardır ama başbakan olduğunuz zaman kişisel duygularınızı bütün topluma bastıramazsınız. Başbakanı insanoğlu olarak biz seçtik ama bir yandan da bu ülkedeki bütün canlılarının başbakanı durumunda kendisi. Hayvanlar korunacaksa onun çıkardığı kanunlarla korunuyor. Av yasağı çıkıyor. Ördek vurmak yasaklanıyor. Bütün bunların başında o var. Doğayı koruyacaksa devlet, en başında başbakanın koruması lazım. O yüzden başbakana hayvanları sevmiyor yakıştırmasını yapmak bile istemiyorum. Olmaması gerek. Metin Ü.: Biz başbakanın manevi duygularını rencide etmişiz! Bu manevi duygular karşılıklı söz konusu. Zina yasasıyla, okuduğu şiirle biz de rencide olduk ama 5 bin YTLlik dava açmayı düşünmedik hiç. O daha çok yapıyor. Kim bilir neler yapıyor şu anda. Biz onun kulu kölesi değiliz ki. O padişah değil ki. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Mizahla ifade ediyoruz kendimizi. Bizim tepki verme biçimimize maneviyatı rencide etmek demesi alınganlık sadece. Selçuk E.: Ben unutulan pengueni, Erdil fili, Yiğit zürafayı, Bahadır ineği, Memo kurbağayı, Esin ördeği, Serkan deveyi... Bu kapakta kim hangi hayvanı çizdi? Yiğit Özgür: Tamamen tesadüf. Herkes en sevdiği hayvanı çizdi. Sevdiklerimizi çizdik sonuçta. Ben zürafaları seviyorum, onun için zürafa çizdim. Esin Özbek: Ben de daha önce ördek bakmıştım. Beykozda mutlu mutlu yaşıyor şu an ördeğim. Onun için ördek çizdim. Serkan Altuniğne: Benim önümde o an Camel sigarası vardı. Deveyi gördüm, deve çizdim. Hangi özelliklerinden ötürü bu hayvanları seçtiniz? Erdil Y.: Fil çizmeyi sevdiğim için fil çizdim. Bahadır B.: Hepimiz sevdiğimiz hayvanları çizdik. Hakaret etmek istesek bu kadar da sevimli çizmezdik aslına bakarsınız. Baksanıza ne kadar sevimli çizilmişler. Metin Ü.: Evet. Hastasıyım. Evde kobra yılanı besliyorum zaten! Metin bey, sizin en sevdiğiniz hayvan da yılan mı? "Kaybedersek taksit yaparlar inşallah!" Bahadır B.: Çok iyi bir para. Özellikle de reklam almayan bir mizah dergisine darbe vurmak için son derece iyi! Bir karikatür için 5 bin YTL. Nasıl? İyi para mı? Erdil Y.: Hayatımda görmedim. İyi paraymış! Karikatür başına 5 bin YTL kazanıyor musunuz? Metin Ü.: Bunu hiç düşünmemiştik yahu! Doğru. İnanan biri olarak başbakanın bunu bilmesi gerek. Kurban bayramlarında filan devenin ayrı yeri vardır. Ayrı para yapar. Fil 5 bin YTLden fazla eder. Hortumu o kadar eder! Kurbağa da o kadar etmez yani! Orada hayvanları değil de kendisinin hayvanlar karşısındaki kur değerini baz aldığı için öyle bir para çıktı herhalde ortaya. Ya da başbakan şöyle bir açıklama yapsın: Beni şu şu şu hayvanlar gibi çizebilirsiniz! Boyut-para ilişkisinde de bir sorun var sanki! File aynı ceza, kurbağaya aynı ceza olur mu? Bahadır B.: Hayır. Çizmesi zor. Dünyanın en zor çizilen suratı yani. Metin Ü.: Karikatüre gelmeyen bir suratı var. Alıştığımız Demirel, Erbakan gibi çarşaf yüzlü liderlerden sonra zor. Başbakanın yüzü iyi bir karikatür malzemesi mi? Metin Ü.: Taksit yaparlar herhalde! Selçuk E.: Para biriktiririz. Ama öyle bir durumda bu emsal olur ve parasını veren herhangi bir hayvana benzetebilir başbakanı. Metin Ü.: Parasıyla değil mi diye kızan çizer. O belki bu paralarla zengin olur ama biz de gönül zenginiyiz! Davayı kaybederseniz nasıl ödeyeceksiniz parayı? Selçuk E.: Davaya! Başbakan ilk davayla sizi hayal kırıklığına uğratmıştı çizerler olarak. Bu durumda neye uğrattı? Bahadır B.: AB adayı bir ülkenin başbakanı olarak hiç demokratik olmayan bir tavırla, son derece feodal kafasını deşifre etti bu davranışıyla. Bu olayda karikatürün işlevini yerine getirdiğine inanıyorum. Karikatürler ve ona verdiği tepkilerle gerçek yüzünü ortaya serdi. Çok feodal bir kafa. Sırf ibret olsun diye bir şeyi cezalandırmak antidemokratik bir yaklaşım. Bu görüntüsüyle Avrupaya hiç layık bir lider türü değil. Selçuk E.: Orada böyle şeyler yok zaten. Avrupada meslektaşlarımız liderlerle ilgili çok daha ağır eleştiriler yaparlar ve böyle dava açıldığını hiç duymadık. Önümüzdeki sayıda bir şey yapacağız. Davaya cevaben değil ama. Bahadır B.: Öyle bir şey yapacağız ki hiçbir şey yapamayacak, bizi sıkıştıramayacak. Selçuk E.: Söyleyemeyiz. Madem başbakan istemiyor çizilmek, biz de bir şeyler yapacağız. Çarşamba Pengueni alıp okuyabilirler. Erdil Y.: Son sözümüz şu olsun, Oğuz Aralın çok güzel bir sözü var: "Tanrı çocukları, sarhoşları ve mizahçıları korur!" Ne yapacaksınız? Bizi hizaya sokmayı denedi Serkan A.: Anonim. Musanın olayını konuşuyorduk, eleştirmek istedik. Sadece herkes aynı hayvanı çizmesin diye bir paylaşım yaptık. Kimin fikriydi bu suç unsuru, daha doğrusu "sanık kapak"ı yapmak? Metin Ü.: Biz bir nevi şunu yaptık: "Hanginiz Musa Kart?" dediklerinde, "Hepimiz Musa Kartız" dedik. Selçuk E.: "Benim, benim, hayır benim" yaptık! Metin Ü.: Kara Murat gibi bir misyon üstlendik! Amacımız sadece mizah yapmakken hayat şartları bizi kötü yola itti! Sefer Selviye, Musa Karta tek tek davalar açılıyordu. Küçük küçük, tek tek bir sindirme politikası vardı. Biz mesleğimiz ve düşünce özgürlüğü adına yaptık bunu. Çizgilerimiz komik olabilir ama girişimimiz çok ciddiydi. Sonraki baskılara direnmek için bunu yapmak zorundaydık. Siz bu kapağı niye yaptınız? Arkadaşınıza destek olmak için; karikatürü ezdirtmeyiz demek için; size de dava açılsın diye; hiiç öylesine? Erdil Y.: Biz bunu hakaret olsun diye yapmadığımız için ancak kötü niyetle düşünürlerse bize dava açabilirler diyorduk. Açtılar! Başbakanın mizah dünyasının özgürlüğüne karşı bir tavrı vardı. Biz buna tepki verdik. Dava açılıp açılmayacağını düşünmeden yaptık açıkçası. Bu kapağı yaparken davalık olacağınızı biliyordunuz, değil mi? Erdil Y.: Burada hakaret kesinlikle yok. Hakaret olarak düşünsek kendi logomuzu bir hayvan seçmeyiz. Logomuz bir penguen ve adımız Penguen. Tayyip beyin kişisel onurunu kurtarmak adına Türkiyeyi üçüncü dünya ülkesi gibi görmeye hevesli olanlara malzeme verdiğini görüyoruz. Avrupa basını bizi konu ediyor şu an ve başbakan mizaha tahammülü olmayan biri olduğunu herkese gösteriyor. Hep birlikte rezil oluyoruz. Lider olarak başa geçtiysen sinirlerin sağlam olacak. Alkış kadar eleştiriye de açık olacaksın. Metin Ü.: Bir de onun mazisinde böyle bir şey var. Okuduğu şiir yüzünden cezaevine girmiş biri olarak en iyi onun anlaması gerek. Kişilik haklarına saldırdığınızı iddia edenlere ne demek istersiniz? Selçuk E.: Ördek çizmek diye bir hakaret yok ki! Hakaret için mesela kanıt olmadan hırsız derim size. Tamam bu hakarettir. Ama ördek deyince sizin ördekliğinizle ilgili bir şey yapmıyoruz. Buradaki eleştiri karikatüre yönelik bir taciz. Başbakan file ya da ördeğe benziyor gibi bir eleştirimiz yok. Davanın kişisel hakaret olarak açılması bir saptırma. Bu bir hizaya sokma denemesi. Selçuk E.: Ders vermek istediler. Ama biz tabii ki artık onların izin verdiklerini çizmeye filan karar vermedik. Yaratıcılıkta sınır olmaz zaten. Özgür değilseniz yaratıcı olamazsınız. Bundan sonra da biz gene bildiğimiz gibi çizeceğiz. Ders almadık yani! Başbakan buna ibret olarak bakıyor. Metin Ü.: Ama ibret olmuyor. İbret olsaydı biz çizmezdik. Demek ki ibret almadık! Selçuk E.: Ben onun bakış açısıyla söylüyorum. Hizaya girdiniz mi bari? Serkan A.: Biz de bilmiyoruz. Avukatımı aramak istiyorum! Şimdi ne söylesek yalan olur. Bu teknik bir mesele. Şu anda avukatımız bile yok. Kendinizi nasıl savunacaksınız? Metin Ü.: Bunu da biz başlatmadık ki. Daha önce iki arkadaşımız dava edildi. Biz de yaptığımız işi savunmak istedik. Biz bir gece düşünüp başbakanı değişik mahlukat vücutlarıyla yapalım, dalga geçelim diye bir şey yapmadık. Zeki Mürenin bir tavrı varmış. Hakkındaki kötü haberlere hiç tekzip göndermezmiş. Çünkü o haberi belki bir kişi okumuştur. Ama tekzip gönderince 1500 kişi okur. Burada acemice bir hata yaptı başbakan. Mesela o karikatürü ben görmemiştim. Dava açılınca herkes gördü. Bunu olay haline getiren başbakanının kendisi. Bahadır B.: Çok duygusal bir karar vermesi nasıl bir başbakanımız olduğunu görmek açısından çok umut kırıcı. Duygusal algılıyor. Maneviyatını bizim rencide ettiğimizi, bunu tazminatla yerine koyabileceğini savunuyor. Beni üzdünüz diyor. Duygusal. Sen politikacıysan eleştirilmek ya da alkışlanmak aynı derecede karşına çıkacak durumlar. Senin buna karşı işine bakan, duygusallıktan uzak bir adam olman lazım. Nasıl bir maneviyatı var ki, ben kedi değilim, ben hayvan değilim, ben tavuk değilim, diyor... Bu çok duygusal bir şey. Selçuk E.: Sanki biz durduk yerde başbakanı ördek olarak çizmişiz gibi gösteriyorlar. Asıl eleştirinin içi boşaltılıyor. Yani eleştirdiğimiz asıl konuya yönelik bir tepki yok. Hayvan olarak çizilmiş olmasına tepki var. Bahadır B.: "Minareler süngümüz, kubbeler kışlamız" olunca bir şey olmuyor da, başbakan ördek olunca mı sorun oluyor? Metaforlar kendisine dokununca rahatsız oluyor. Ama metafor kendi hizmetindeyse iyi.