Şarapların kralı...Bordeaux’nun dünyaca ünlü beş "büyük" şarabından Château Margaux’nun sekiz ayrı rekoltesini, geçtiğimiz hafta rüya gibi bir tadımda yudumladım. İşte yeryüzünün en büyük şaraplarından birinin hikâyesi...MEHMET KENAN KAYAAmerikalı büyük yazar Ernest Hemingway, ya da hayranlarının taktığı isimle "baba", yüzyılın başında Paris’te geçirdiği yıllarda burada içtiği Château Margaux şarabını o kadar sevmişti ki, torunlarından birinin adını Margaux koymuştu. Zavallı Margaux, büyüyüp ünlü bir aktris olunca, birkaç kez "Ben şarap değilim!" diye açıklama yapmak zorunda kalmıştı...
Château Margaux, gerçekten şarap dünyasında bir efsane. Gerçi Fransa’nın şaraplarıyla ünlü Bordeaux bölgesinin resmi olarak "Premier Grand Cru Classe" oldukları onaylanmış dört şarabı daha var ama ne Mouton Rothschild, ne Latour, ne Lafite Rothschild ve ne de Haut Brion, onun kadar ünlü değiller.
Yeni rekoltelerinin bile şişesi 70-80 milyon liraya satılan (o da bulursanız!), yıllanmışlarının fiyatları ise milyarları bulabilen bu büyük şarabın üreticisi, şatonun genel müdürü Paul Pontallier, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’daydı. Kişiye özel yatırım bankası UBS’nin davetlisi olarak gelen Pontallier, Şarap Dostları Derneği’ndeki tadım için sekiz ayrı rekolteden numuneler getirmişti. Tadımda, gençten yaşlıya doğru 1996, 95, 94, 89, 86, 83, 78 ve 76 rekoltelerini tattık. Üç saati aşan tadım seansı, bir şarapsever için gerçek anlamda rüya gibiydi...
Çeyrek asra doğru uzanan lezzet yolculuğunda, kaliteli bir şarabın yıllarla nasıl olağanüstü tatlara, zenginliklere kavuştuğunu gördük.
Château Margaux, Gironde ırmağının kenarındaki bağların Cabernet Sauvignon ağırlıklı üzümlerinden yapılıyor. Bu üzüme Merlot, Cabernet Franc ve Petite Verdot üzümleri de değişen oranlarda çeşni katıyorlar. Final harmanı, tamamı yeni meşe fıçılarda 1,5 ila 2 yıl dinlendiriliyor. Şarap asla filtre edilmiyor, fıçıların içine akıtılan çırpılmış yumurta aklarının fıçı dibine çökmesiyle durultuluyor. Sadece bu zahmetli iş için bile, yılda 10 bin yumurta kırılıyor ve sarılar ise atılıyor.
Armatörün tutkusu En eski kayıtları 1750 yılına kadar giden, her zaman iyi şarap deyince akla gelen bu şatonun durumu, 70’li yıllarda hayli kötüye gitmiş. Üretimde özensizlikler, bağcılıkta ihmaller olmuş. 78’de şatoyu bir gayrımenkul yatırımı olarak alan Yunanlı armatör Andre Mentzelopoulos ise, önceleri ilgilenmediği şatonun şarabına giderek büyük bir tutkuyla bağlanmış ve muazzam yatırımlarla şarabı yeniden "diriltmiş".
Bu sayede 80’lerin başından itibaren, şarap daha da aranır olmuş.
Tadımdaki örnekler, 1989 hariç iyi senelerin şaraplarıydı ve gerçekten hepsi de muhteşemdi. Gençlerde siyah kiraz, kuşüzümü, ahududu, vişne ve vanilya gibi tatlar hâkimken, yıllandıkça bu lezzetler kuru erik, demli çay, kakao, hatta kavrulmuş kahve tanelerini andıran koku ve tadlara dönüşüyordu. 1978 şarabının, üzerinden neredeyse çeyrek yüzyıl geçmesine rağmen, hâlâ enfes, hâlâ yıllanabilir durumda olduğunu görmek, insanı gerçekten çok etkiliyordu. Pontallier, kalitelerinin sırrının, önce bağcılık olduğunu üstüne basa basa anlattı. "Üzümler ne kadar uzun sürede ve ne kadar zahmetli bir uğraşıyla olgunlaşırlarsa, şarap da o kadar güzel oluyor. En iyi şarap, bize en çok çektiren üzümden çıkıyor" dedi.
Tadımın ardından sohbet ettiğimiz Pontallier’ye "Yeni
Dünya"nın yüksek kaliteli ama makul fiyatlı şaraplarıyla rekabette zorlanıp zorlanmayacaklarını sordum. Hafif alaylı bir ifadeyle güldü:
"Onlar, içilmek için değil, tadılmak için şarap yapıyorlar. Damakta bomba gibi patlıyorlar, ama gece boyu zevkle içilemiyorlar. Biz ise içilmek için şarap üretiyoruz..."
Château Margaux’ları -ve o kırattaki başka Bordeaux’ları- tadınca, bu böbürlenmenin pek de haksız olmadığını görüyorsunuz... Dört ayrı üzüm çeşidinden, yüzyılların tecrübesiyle yapılan o ince harman, gerçekten de damakta tadı çok uzun süre silinmeyen, içtikçe doyamadığınız, dengeli, armonik, zarif, olağanüstü bir şarabın yolunu açıyor... "İlla da tek bir üzüm çeşidinden, onun tadını yansıtan bir şarap yapacağım" diyen zamane şarapçılarının, matah bir şey yapıp yapmadıklarını da zihninizde sorguluyorsunuz...
PAZAR