06.02.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Gerçi birinci mi oldu yoksa 40ıncı mı; o kargaşada tam olarak anlaşılamadı ama şurası gerçek ki bu gencecik (29) kadın o kadar kerli ferli ve de tecrübeli adamın arasından sıyrılıp seçildi. Gözler de haliyle onun güzel yeşil gözlerine döndü. İyi ama nasıl oldu da Şahnaz Çakıralp bize böyle bir sürpriz yaptı? Tabii bu soruyu ona sormak gerekti. Aslında buluşmamız biraz zor oldu. Çakıralp birden üzerine dönen ilgiden öyle ürkmüştü ki, soruları ya e-posta yoluyla yanıtlıyor ya da röportaj kabul etmiyordu. Ve deee siyaset röportajı istemiyordu. Neyse ki, "Biz bu röportajı Milliyet Pazarda kullanacağız. Fotoğrafsız olmaz" diyerek kendisini ikna ettik. CHPnin 13. Olağanüstü Kurultayındaki o çirkin görüntülerin arasından tek güzel fotoğraf çıktı: O da tabii ki herkesi şaşırtarak CHP Parti Meclisine seçilen tiyatrocu Şahnaz Çakıralpti. Gazeteler de, birbirlerinin kafasını yaran adamlar arasında böyle güzel bir kadının fotoğrafını kullanmayıp ne yapsınlar... "Kurultaydaki görüntüler ortaya çıkınca üzüldüm. CHPyi şiddetle ele geçiremeyeceklerini gördüler" Beni salaş bir şekilde görmeniz mümkün değildir. Spor kıyafeti de sevmem. Hep bakımlı ve klasik bir çizgiye sahibimdir. Siyasete girdiniz ya. Daha ciddi görünmek için mi böyle giyindiniz? (Siyah pantolon ceket) Ben de gazeteden gördüm. 658 oyla birinci oldum. Sonradan tekrar bakılmış, bu sefer ikinci sıraya düşmüşüm. Sinop milletvekili birinci olmuş. Sonucu bilmiyorum. O kadar önemli değil. Sonuçta çok iyi bir oyla girmişim. Ben kendi adıma çok sevindim ve heyecanlandım. Şimdi siz CHP Parti Meclisi listesinde birinci mi oldunuz 40ıncı mı? Bir şey anlamadık! Benim için de sürpriz oldu. Ve sevindim. Bunda benim sanatçı kişiliğimin ve Cumhuriyette haftada bir yazdığım köşe yazılarının etkisi var. Beni tanıma fırsatını buldular bu yazılardan. Siyasette gençlerin ve kadınların daha çok olması gerektiğine inanıyorum. Seçilmeniz "ilginç", "sürpriz" olarak nitelendirildi. Sizce neden? Yok hayır, ben hiçbir şey yapmadım. Beni CHPden aradılar. "Parti Meclisine senin de adını veriyoruz" dediler. "Peki" dedim. Zaten o gün ben kurultayda bile değildim. Çekimim olduğu için Antalyadaydım. Sabah uyandım, seçilmişim. Seçilmek için ne yaptınız? Kulis çalışması filan... Benim için siyaset şu anda ikinci planda. Siyasette bir hedefim, amacım, gelmek istediğim bir yer yok. Benim bütün amacım sanat yaşamımla ilgili. Siz siyasette sadece vakit mi öldürüyorsunuz, yoksa ciddi misiniz? Yok hayır. Hiç öyle başbakan olayım gibi hayallerim yok. Hiç öyle bir hedefim yok. Milletvekili, parti başkanı, başbakan filan olmak istemiyorsunuz yani, öyle mi? Ben şimdi öyle bir şey istiyorum, istemiyorum demiyorum (gülüyor). Geleceği kimse bilemez. Ben siyasette gençlerin, kadınların olmasını çok istiyorum. Onun için katıldım. Önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayı olabilirim. Hedefiniz yoksa, niye siyasete giriyorsunuz? Çok üzüldüm. CHPyi şiddetle, zorbalıkla ele geçiremeyeceklerini gördük! Peki. Kurultay görüntülerine üzüldünüz mü? Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. O görüntülere her iki taraf da karıştı. Sonuçta o görüntülerin içinde yer alan insanlar oy vererek sizi seçtiler ama! "Çocukluğumdan beri kendimden büyüklerle arkadaşlık ederim" Çocukluğumda evde siyaset konuşulurdu zaten. Abim diplomat, babam avukat, annem ticaretle uğraşıyor ve hepsi siyasetle ilgili insanlar. O yüzden küçüklüğümden beri ilgiliyim diyebilirim. Siyasete ilgi duyduğunuzu fark ettiğinizde kaç yaşındasınız? O kadar değil tabii. Öyle bir çocuk değildim. Ama hatırlıyorum, Alman Lisesinde okurken bizim ülke sorunlarıyla ilgili tartışmalarımız olurdu. Tiyatroda da biz prova aralarında çeşitli konularda konuşuruz ve ben dinlerim. Çok iyi bir dinleyiciyimdir. Şimdiye kadar hiç yaşıtlarımla da sahneye çıkmadım. Girdiğim bütün tiyatro oyunlarında en küçük benimdir. Baktığınızda hep Can Gürzap, Metin Serezli, Arsen Gürzap, Nurseli İdiz, Nevra Serezli... Kaç yıldır onlarla aynı sahneyi paylaşıyorum. Küçükken de hatırlıyorum, hep abimin arkadaşlarıyla arkadaşlık ederdim. Yaşıtlarımla fazla olmazdım. Hep benden büyüklerle aynı ortamda oldum. Siz ilkokul yıllarında aşık olduğu sınıf arkadaşı yerine, enflasyonun yüksekliğini, yoksulluğu filan düşünen bir çocuk muydunuz? Lisedeyken de sınıf arkadaşlarımla değil de benden üç sınıf büyüklerle görüşürdüm. Çünkü onlarla birlikte olmak bana çok daha eğlenceli geliyordu. Belki bundan dolayı. Tiyatrodaki yaşıtlarımla da dışarıda pek fazla görüştüğümü söyleyemem. Ama büyüklerimle görüşürüm. Niye? Onun için değil, duyarlı bir insan olduğum için. Acaba onun için mi büyük büyük amcaların bulunduğu siyasete giriyorsunuz! Hiç böyle bir şeyi düşünmedim. 29 yaşındayım. Kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz? Ailesine düşkün. Nasıl bir evlatsınız? Bugüne kadar yaptığım her projeden hep büyük bir başarıyla çıktım. Nasıl bir oyuncu? Samimi. Nasıl bir sevgili? Henüz değilim ama dürüst bir siyasetçi olmak isterim. Nasıl bir siyasetçi? Çalışkan. Nasıl bir yazar? "Hep kaşımı almak istiyorlar, kılına bile dokundurtmuyorum" Mart ayında vizyona girecek "Pardon" adlı filmde rol aldım. Ferhan Şensoyla başroldeyiz. Oğlu Mert Baykal yönetti. Senaryosu da Ferhan Şensoya ait. Filmde Zeki Alasya, Rasim Öztekin rol alıyor. Şu aralar sanatla ilgili neler yapıyorsunuz? Adam benim aşkımdan hapishaneden kaçıyor. Ben mahallenin cilveli, hoş, güzel kızıyım. Rolünüz ne? Hayır, ayrılmadım. Altı yıldır Gencay Gürünün tiyatrosundayım. Ama şu anda Sadri Alışık Tiyatrosunda "Şaşkın Aşıklar"da rol alıyorum. Asuman Dabak, Sibel Turnagöl, Devrim Saltoğlu, Ali Başarla oynuyoruz. Çok güzel bir oyun. Tiyatro İstanbuldan ayrıldınız mı artık? Komediyi daha çok seviyorum. Komediye daha yatkın olduğumu düşünüyorum. Komedi dram oynamaktan daha zor bence. Şimdiye kadar hep komedi rollerine çıktım. Ama oyuncu her tür rolde oynayabilir. Eskiden komedi rollerinde çok güzel olmayan kadınları görürdük. Sizin kadar güzel bir kadın hep komedi rollerini tercih ediyor. Komik olmak için çirkin olmak gerek önyargısı yıkılıyor mu? Hiç aldırmadım. Ve biliyor musunuz hep kaşımı almak istiyorlar. Sete gidiyorum. Ay biraz alalım diyorlar. Diyorum ki, kılıma dokundurtmam! Saçımı da hiç boyatmadım. Yüzünüze bakınca kaşlarınız çok dikkat çekiyor. "CHP, Atatürkün kurduğu bir parti, asla ayrılmam" Ben bu görüşe katılmıyorum. Çünkü tezkereyi düşünün, eğer kabul edilseydi, Türkiye büyük bir felaketle karşı karşıyaydı. 65 bin kişilik bir Amerikan ordusu Türkiyeye yerleşecekti ve CHP buna karşı çıktı. CHP olmasaydı şu anda o Amerikan ordusu Türkiye topraklarında olacaktı. Bir sürü insan eleştiriyor ama hiçbir şey yapmasa, sadece bunu yapması bile yeterli! Ben Deniz Baykalı çok başarılı, iyi, her şeyden önce dürüst bir lider olarak görüyorum. Deniz Baykalın CHPyi tükettiğini düşünenlere ne söylemek istersiniz? Geleceği iyi görmesi lazım. İyi bir hatip olması lazım. Ki Deniz Baykal çok iyi bir hatiptir. Bu konuda çok üstattır. Karizmatik ve güçlü olması lazım. İnsanları ikna edebilmesi, akıllı ve zeki olabilmesi lazım. Sizce bir liderde hangi özelliklerin bulunması gerek? Evet. Siz bu vasıfları Deniz Baykalda buluyor musunuz? Tabii. Sanat da politika da toplumu daha ileriye götürmeyi hedefler. Peki. Sanatla politikanın birbirine benzer yanlarını söyler misiniz? En önemli ortak yanı, şu anda ilk aklıma gelen bu. Başka? Başka bir partiden bana teklif gelseydi kesinlikle, mesela AKPden girmezdim. Bana AKPden teklif gelseydi asla kabul etmezdim. CHP çok farklı bir parti. Kurulduğundan beri ayakta olan tek parti. Hepsi silindi. Atatürkün kurduğu bir parti. CHPden asla ayrılmam. Partimi değiştirmem. Başka bir parti? "Cumhuriyete bir röportaja gitmiştim, ardından köşe yazarlığı teklif ettiler" Ben hiçbir şeyin gereğini duymam. Bunu entelektüel olma adına yapmıyorum. Gazeteleri açtığınız zaman bir sürü yazar aşk ve seks hayatlarından, bugün şu restorana gittim, asansördeki bekçiye şu kadar bahşiş verdim gibi konulardan söz ediyor. Ben güncel konularla ilgili yazıyorum. Başka gazetede olsaydım da o tür konular yazmazdım ama Cumhuriyette olduğum için ekstra dikkat de ediyorum tabii. Okuru çok seçkin bir gazete. Cumhuriyet gibi bir gazetede köşe yazmaya başlayınca olunca ne oluyor? Daha entelektüel olma gereği filan mı duyuyor insan? Cumhuriyete bir röportaja gitmiştim. O röportaj yapıldı. Cumhuriyetteki yazarlar o röportajı beğendi ve bir teklif geldi. "Ben yazı yazmayı çok severim. Denerim" dedim. Haftada bir yazıyorum. Haftanın güncel konularıyla ilgili... Cumhuriyete yazı yazmak kolay değil tabii. Çok önemli yazarların olduğu bir gazete. Çok dikkatli bir şekilde, çalışarak hazırlıyorum yazılarımı. Aslında benim için çok iyi oldu. Yazdıkça insan kendini geliştiriyor. Nasıl yazar oldunuz peki Cumhuriyet gazetesine? "Benim de mutlaka olumsuz taraflarım vardır ama şimdi aklıma gelmiyor" Hayatta her şeyin ölçülü olması gerektiğine inanıyorum. Hayatta her şeye karşı ölçülüyümdür. Hiç kimse mükemmel değildir sonuçta. Benim de vardır olumsuz taraflarım. Siz çok düzgün biri misiniz? Hiç defolarınız yok mu? Birden insanın aklına gelmiyor. Düşünmem gerek. Ne mesela? Ercan bey bizim bir aile dostumuzdu. Bu konuda da konuşmak istemiyorum. Ercan Arıklıyla evleneceğiniz konuşuluyordu. Ercan bey de destekliyor muydu siyasete ilginizi? Evet. Ercan Arıklı o zaman dergi çıkaracaktı. Adını "İki Nokta" koymak istiyordu. Ben de ona "İki Nokta daha entelektüel bir isim, sen bu derginin çok satılmasını istiyorsun. Eğer Haftalık koyarsan daha etkili olur" demiştim. Önce istemedi ama sonra "Haftalık" koydu. Haftalık Dergisinin adını da siz koymuşsunuz, değil mi?