Pazar “Soğuk ve mesafeli değilim, sadece sakin bir insanım”

“Soğuk ve mesafeli değilim, sadece sakin bir insanım”

15.12.2019 - 07:52 | Son Güncellenme:

Okan Yalabık: “Kariyerimin odağına mesleğimi koyuyorum. İşimi yaptığım sürece var oluyorum, yapmadığımda olmuyorum. Soğuk ve mesafeli biri değilim, sadece sakin bir insanım”

“Soğuk ve mesafeli değilim, sadece sakin bir insanım”

Kanal D’nin yeni dizisi ““Hekimoğlu” bu salı başlıyor. “Hekimoğlu” “House”dizisinin ülkemize uyarlanmış hali. Dizi yayınlandığında tüm dünyada çok ses getirmişti. “Hekimoğlu”nun oyuncu kadrosu çok güçlü. Okan Yalabık da dizide başarılı bir onkolog olan Orhan Yavuz karakterini canlandırıyor. Ben de özellikle “Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki “Pargalı” performansıyla oyunculuğuna hayran olduğum Okan Yalabık’la buluştum. Onu televizyonda en son “Vatanım Sensin”de izledik. Ama dijital platformlarda yayınlanan ve ses getiren diziler yapmaya ayrıca tiyatroya devam ediyor. “House” hayranları da dizinin Türkiye‘ye uyarlanmış halini merak ediyor. Açıkça söylemek gerekirse beklenti bir hayli yüksek. Aslında Okan Yalabık da uzun süre sonra bir TV dizisinde oynamayı bu yüzden kabul etmiş. “House”ın bu coğrafyaya nasıl uyarlanacağını ve seyirci üzerindeki etkisini görmek istedim” diyor.

- Sizin için “o kadar iyi bir oyuncu ki yan rolde bile oynasa başrolden çalıyor ve insanlar onun oynadığı rolün hikayesini merak ediyor” diyorlar. Gerçekten de oynadığınız bütün roller izleyicide iz bıraktı. Ve merak ediliyor. Rollerinizi neye göre seçiyorsunuz?

Haberin Devamı

İçinde iyi yazılmış karakterleri olan bir senaryo, iyi bir yapım şirketi ve iyi bir yönetmenin yanı sıra güçlü bir kadroya sahip olan projeler beni heyecanlandırıyor. Seçimlerimde genel olarak bu listeyi tamamlamaya bakıyorum. Tüm bunlar mevcut ise ister istemez iyi bir iş çıkıyor zaten.

- Çok başarılı bir oyuncusunuz ama anladığımız anlamda ünlü gibi değilsiniz? Soğuk ve mesafeli bir duruşunuz var normalde nasıl birisiniz?

Ben kariyerimin odağına mesleğimi ve işimi yapmayı koyuyorum. İşimi yaptığım sürece var oluyorum, yapmadığımda olmuyorum aslında her işte olduğu gibi. Soğuk ve mesafeli biri değilim, sadece sakin bir insanım.

- Starlığı dışarıda bırakarak nasıl oyunculuk yapabiliyorsunuz? Yani bunun için bir yönteminiz var mı? Meditasyon, doğa, kitaplar, müzik gibi…

Haberin Devamı

Özel bir yöntemim yok. İşimi iyi bir şekilde yapmaya gayret ediyorum ve iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Bu ikisi bütün vaktimi alıyor. Aslında doğa, kitaplar, müzik gibi her şey mesleğimi kapsıyor ve etkiliyor. Bütün mesaim bütün eğlencem de bu. Önemsemediğiniz zaman galiba dışarıda kalıyor o şey.

“Dizi kavramı 150 dk’lık mutant bir hale dönüştü”

- İnternette diziler yaptıktan televizyona geri dönmek nasıl bir his? Yabancılık çektiniz mi? İnternet platformları daha mı konforlu?

Elbette dijital platforma iş yapmakla televizyon işi yapmak arasında fiziksel ve içerik olarak çok fark var. Açıkçası son 7-8 yıldan beri her sene televizyonla ilgili umudum azalıyordu. Bunun da sebebi televizyon dizilerindeki senaryoların içeriği, duygusal ve fiziksel şiddet... Çünkü bunu yapmak istemiyordum, böyle şeylerin içinde yer almak, bunları sunmak istemiyordum. Her sene artarak tuhaf bir hale büründü diziler. Dramadan feyz almış 150 dk’lık mutant bir hale dönüştü dizi kavramı. Dijital platformda elbette süreler daha az, daha makul çalışma şartları var ve bir o kadar da önemli olan şey güzel içerikler, özlemini duyduğunuz yeni şeyler deneyebiliyoruz. İyi içerikler arasında yer alabiliyoruz; bakınız “Masum”... Ayrıca bütün dünyada olduğu gibi bir geçiş sürecindeyiz. Bir süre sonra zaten artık kimse televizyondan dizi izlemeyecek, eninde sonunda herkesin buluşacağı mecra dijital platformlar olacak.

Haberin Devamı

- Tiyatro oyununuz “39. Basamak” da yıllardır sahnede. Ezel Akay geçen hafta yaptığımız röportajda “Halkımız yeraltı faaliyeti yapıyor” demişti tiyatronun yükselişi için. Tiyatronun son dönemdeki yükselişini siz neye bağlıyorsunuz?

Ezel Akay çok doğru söylemiş. Gerçekten geniş bir araştırma konusu. Son 10 senedir var olan ve artık şimdi çok net bir şekilde görülen bir sahne hareketi var artık seyircide. İnsanlar kalkıp tiyatroya geliyor. Ama en başta tiyatronun değişmiş olması, yeni oyunlar, cesur repertuarlar, iyi oyuncuların, yeni tiyatroların ortaya çıkması... Bununla beraber değişen seyirci unsuru. Artık şimdiki jenerasyon dijitalle entegre olduğu için evde oturup televizyonun karşısında vakit geçirmesi gerekmiyor, bunu istemiyor zaten. Çünkü her şey cebinde. Ve cebindeki sayesinde dışarıdaki dünyada da neler olduğunu bildiğinden dolayı daha vizyonlu oldular. Bu iki dinamik karşı karşıya geldiği zaman tabii ki birbirini çok sevdi bu iki dönüşen şey. Ve unutmayalım ki canlı olan bir şeyi izlemenin verdiği heyecan ve keyif ve coşku, evde salonda bir şey izlemeye benzemez.

Haberin Devamı

- Dizi dışında sinemada ve tiyatroda yeni projeleriniz var mı?

Bir süredir kafamda geliştirdiğim bir tiyatro oyunu fikri var. Umuyorum yakın bir zamanda bunu hayata geçireceğim. Bu benim öncelikli projem açıkçası. Bunu gerçekleştirdikten sonra da bir hikaye var kafamda. Bir sinema filmi. Onu yazmayı düşünüyorum. Bir takvimi yok ama beni heyecanlandıran bir film var kafamda.

“Hekimoğlu’nun seyircideki etkisini çok merak ediyorum”

- En son sizi “Vatanım Sensin” dizisindeki rolünüzle TV’de izledik. Sonrasında internet platformlarında yayınlanan 2 diziniz oldu. “Hekimoğlu”ndaki ne sizi etkiledi ki yeniden televizyona dizi yapmaya karar verdiniz?

Altın Küre gibi birçok önemli ödülün sahibi “House” dizisi sevdiğim projelerden biri ayrıca bütün dünyanın bildiği, çok spesifik bir iş. Sadece bu işin uyarlanıyor olması bile ilgi çekici geldi... Benim de vaktinde izlediğim, çok başarılı, güzel bir iş. Önerilen rol de sevdiğim bir roldü. Hekimoğlu karakterinde Timuçin Esen’in olması da benim için heyecan verici. Daha önceki tecrübelerimden biliyorum, sevdiğim, hayranı olduğum oyuncularla birlikte oynamak çok keyifli.

Haberin Devamı

“House” dizisinin bu coğrafya üzerinde nasıl uyarlanacağını ve seyirci üzerindeki etkisini de çok merak ediyorum. Sonunu tam olarak kestiremediğimiz bir deneme aslında bu, diğer işlerden biraz ayrı bir yerde tutuyorum. Televizyon seyircisinin dönüştüğünü görebileceğimiz ve mutlu olabileceğimiz bir durum olabilir sonunda. Dolayısıyla içinde bulunduğum işin izlenmesi ve izlenmemesi, bir dizinin tutmasından ibaret değil. Önemli olan sadece dizinin tutması değil aynı zamanda özellikle son dönemdeki televizyon seyircisiyle ilgili umut verici bir fikir verecek, bu da bana heyecan veriyor. Dolayısıyla dahil olup görmek istedim.

“İyi yazılmış bir hikayeyi herkes sever”

- Türkiye’de “House”daki gibi bir hastaneyi ve doktorları nasıl yarattınız? İzleyici kendini “Hekimoğlu”na, dizinin yarattığı dünyaya yakın hissedecek mi?

Çok spesifik bir iş. Buradaki dünyayı bir araştırma hastanesinin hekimlerinden destek alarak, birlikte kurduk. Seyircinin projeye kendini yakın hissetmesi için elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyoruz. Umarım karşılığını bulur.

- Dizideki karakteriniz sizinle, hayatınızla örtüşüyor mu?

Sükûneti benziyor olabilir.

- Oyuncunun oynadığı karakteri sevmesi gerekiyor mu? Ve siz yeni karakterinizi sevdiniz mi?

Elbette, onun mesleğini, hayata bakışını, dertlerini, iletişimini çok sevdim. Oyuncuların oynadıkları karakterlerini tabii ki sevmesi gerekiyor. İyi yazılmış bir karakteri, iyi yazılmış bir hikayeyi herkes sever.