Pazar "Terapiye gitmek yerine tiyatro açıyoruz"

"Terapiye gitmek yerine tiyatro açıyoruz"

07.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Birbirimizi çok sevdik"

Terapiye gitmek yerine tiyatro açıyoruz





Yeşim Ceren Bozoğlu'nu Deniz Akkaya'nın oyunculuk koçu olarak tanıdık. Kendisi mektepli oyunculardan. Tiyatroda da televizyonda da seyirciyle buluştu. Yakında yine buluşacak. İdealleri var: Okul açıp burslu öğrenci okutmak, prodüksiyon şirketi kurmak ve tabii tiyatro yapmak gibi. Bozoğlu şu sıralar "Şarkılar Seni Söyler" adlı TV dizisinde Ayten karakterini canlandıran Deniz Akkaya'ya oyunculuk dersleri veriyor. Daha önce "Karaoğlan" dizisinde Kaan Urgancıoğlu ve Özlem Tekin ile çalışan Bozoğlu, Türkiye'de oyuncu koçluğunun pek tanınmadığını ama dünyada kullanılan bir yöntem olduğunu söylüyor: "Yabancı aktörler ya Actor Studio gibi yerlerde çalışırlar ya da bir filme, bir oyuna oyuncu koçuyla hazırlanırlar" diyor.


Oynama biçimi açısından bütün alternatifleri deneyip yönetmenin istediği en doğru noktaya getirmeye çalışır. Deniz'le rol yapmamak üzerine kurulu bir yöntem izliyoruz. Önce metni çözümlüyoruz. Duyguları şimdi ve burada birebir yaşaması, ardından sete de taşıması üzerine çalışıyoruz. İlk olarak "Ayten kimdir?" onu anlamaya uğraştık. Örtüşen ve örtüşmeyen duygularını tartıştık.


Deniz sıcak ilişkiler kuruyor, Ayten daha mesafeli. Deniz acılarını yaşamak konusunda daha dürüst, Ayten ise kaçma eğiliminde.


Çok. Ben sevmediğim insanlarla çalışmıyorum. Deniz'le tanıştığımda "Birbirimizden hoşlanmazsak bu işi yürütmemiz mümkün değil. Bunu Abdullah Oğuz istiyor diye yapıyorsan başlamayalım. Çünkü ben duygusal ilişki kurarım ve sonra üzülürüm" dedim. O da oyunculuk konusunda ciddi olduğunu söyledi.

"Herkes oyunculuk için çok çalışmalı"

Hayatını ders düzenine göre programlayıp deliler gibi çalışıyor. Ben konservatuvara da öğrenci hazırlıyorum. Onlara bir kitap listesi veririm. Bu listeyi Deniz'e de verdim. Aralarında "Şeytanın Fısıldadıkları", "Küçük Prens", "Foucault'nun Sarkacı" gibi kitaplar var. 15 günde çoğunu okumuştu. Ciddi, hırslı ve çalışkan. İstediğim hiçbir şeyi yapmamazlık etmedi. Zaten bu kadar profesyonel olmasaydı Türkiye'nin bir numaralı modeli de olamazdı. Şimdi de aynı hırsla çalışıyor.


Çok. Magazin basınının unutturduğu bir gerçek var: Deniz sonuçta 25 yaşında bir kız çocuğu. Herkes gibi iniş çıkışlar yaşıyor. Onu sevmemdeki temel sebep sahici olması. Deniz'le yaşıt birçok insan tanıyorum. Aralarında kendine ve hayata karşı en dürüst olanlarından biri. Bazen çok canı yanıyor ama o noktadan çok şey öğrenerek çıkıyor. 25 yaşında bir insanın bu ayıklıkta olması sık rastlanan bir şey değil.


Duygusal olarak kendimizde reddettiğimiz şeylerde zorlanırız. Mesela ben uzun zaman öfke duygusuyla uğraştım. Öfkelenme izni vermiyordum kendime çünkü kontrolümü kaybetmekten korkuyordum. Bazen o da zorlanıyor ama bunu kırmanın da teknikleri var. Mesela ikinci bölümde çok acı çektiği bir sahne vardı. İlk başta dirençle karşılaştık ama çözdü ve sette inanılmaz bir performans sergiledi. Onu izlediğimde bir futbol teknik direktörü nasıl takımı gol attığında mutlu olursa, öyle mutlu oldum.


Düşünün iki dakika sonra benim yanımda ağlayacaksınız. "Böyle bir acı var, ben bu acıyı böyle yaşamıştım. Senin başına geldi mi, ne hissettin?" diye konuşmamız lazım. Birbirimizin yaralı alanlarına giriyoruz. Hata yapma şansına sahip olabilmemiz için ilişki kurduğumuz insanlara güven duymamız lazım.


Deniz'in dışarıdaki duruşunu güçlü buluyor ve beğeniyorum. Magazin kültürünün uğraşacak birilerine ihtiyacı var, o açıdan seçilmiş biri. Kalıpların dışına çıktığı için fenomen oldu. Estetik ameliyatından tutun da yaptığı diğer işlere kadar kendini değiştiren, geliştiren biri. Ve bu konuda da çok hırslı. İnsanlar onu tam anlamıyla tüketebilecekleri bir kalıba koyamıyorlar. Ona karşı kurulan sevgi-nefret ilişkisinin öyle bir gerçekliği var ama Deniz çok iyi idare ediyor.


Çalışmayan ve ruhunu bu işe koymayan insandan oyuncu olmaz. Mankenden oyuncu olur-olmaz polemiği beni ilgilendirmiyor. Oyunculukta kendinizle yüzleşmek, yaşadığınız coğrafyayı anlamak zorundasınız. Bu da çok kolay değil. Böyle bakınca birçok kişinin çalışmaya ihtiyacı var. Koçla ya da tek başına. Ben de kendimi dört dörtlük oyuncular arasında görmüyorum ama farkındayım ve eşek gibi çalışıyorum.


Aslı Öngören, Nihat İleri... Olağanüstü iyi oyuncu olmalarının yanı sıra oyunu veya hayatı okuyuş biçimleri en üst noktadan ve bunu çok sade bir dille anlatıyorlar. Benim gibi uzun cümleler kurmuyorlar. O bir yetenek. Sadeleşmeye çalışıyorum ama daha olamadım. (Gülüyor)

  • 9 Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunuyum. Yedi senedir İstanbul'dayım. Devlet ve şehir tiyatrolarında sözleşmeli olarak çalıştım. "Sıcak Saatler", "Yeditepe İstanbul" ve "Gülbeyaz" gibi dizilerde oynadım. Yakında ilk kez başrolde olacağım "Günahım Neydi Allahım" adlı diziye başlıyorum. Kenan Işık'la oynayacağız.
  • Hayatı anlamlı kılacak bir şeylere ihtiyacı var hepimizin. Çok şanslıyım, mesleğim bunun üzerine kurulu. Bu sene Süreyya Güzel ile Külthür adında bir tiyatro kuruyoruz. Mutsuz oyuncular olarak terapiste para vermektense tiyatroda para batırmayı göze aldık. Bu yüzyılda herkes mutsuz, bir yabancılaşma var. Çağın derdini anlatan insandır tiyatrocu. Bu anlamda tiyatro yapan insan çok az, o yüzden insanlar tiyatroya gitmiyor, bence de haklılar. Biz sevdiğimiz yönetmenler, oyuncularla çalışacağız. İlk oyunumuz da "Kim Korkar Virginia Woolf'tan" olacak.
  • Televizyon anlık tüketime dayalı ama İstanbul'da yaşayıp bu işi yapmak gibi bir derdiniz varsa ve kurumsal tiyatrolarda mutlu olamıyorsanız kendinizi geliştirmek için bir yöntem. Star olduktan sonra ne yapacağınız önemli. Yoksa bir sürü TV starı var unutulup giden. Amacım para kazanıp tiyatro yapmak. Ayrıca bir okul açmak istiyorum. Müjdat Gezen Sanat Merkezi gibi burslu öğrencileri de olacak. Bir de prodüksiyon şirketi kuracağım. Ve bunları da 15 sene içinde yapacağım. Star olmak gibi bir derdim yok. Zaten çok da hoş bir şey değil. Deniz'in mesela İstiklal Caddesi'nde yürümek gibi bir özgürlüğü yok çünkü saldırabilirler.


  • Deniz Akkaya da öğretmeninden çok memnun: "Apo'ya (Abdullah Oğuz) da söylüyorum, her şeyden önce bir dost kazandım. Bu dizi benim ilk ciddi oyunculuk denemem. Yeşim'le çalışmamızın profesyonel anlamda sonuçlarını seyirciler zaten görecek. Birbirimizi çok sevdik, ikimiz de Aslan burcuyuz. Yeşim çok iyi bir koç. Her iyi oyuncu iyi koç olamaz ama o bütün bildiklerini hatta yeni öğrendiği şeyleri bana öğretiyor. Günün birinde iyi oyuncu olsam da onun olgunluğuna ulaşacağımı sanmıyorum. Çalışmaya devam edeceğiz. Belki bir sinema filminde birlikte rol alacağız."

    Yeşim Ceren Bozoğlu yakında bir TV dizisine başlıyor. Adı "Günahım Neydi Allahım". Bozoğlu dizide Adana Hapishanesi'nden tahliye olup İstanbul'a gelen bir kadını canlandıracak. Genç oyuncu Kenan Işık'la başrolü paylaşacağı dizi için şu sıralar "tespih çekmeyi" öğreniyor. Ayrıca Adana ve hapishane ortamının "havasını" araştırıyor. Yine dizi için biraz kilo vermek niyetinde, saçlarının rengi de değişecek. Bu arada tiyatro ortamından uzak kalmaya da hiç niyeti yok. Aksilik olmazsa kurduğu tiyatroda istediği gibi işler yapacak.