ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Süper Lig’e verilen arayı fırsata çevirip bir Portekiz turu yaptık. Değerli dostlarım Emre Can, Muammer Akçay ve eşlerimiz ile birlikte... Önce Porto’ya, oradan Lizbon’a...
Emre Can, Fenerbahçe’nin Ali Şen dönemindeki yöneticilerinden biri… Yıllardır Portekiz’de iş yapıyor. İyi ve etkili bir çevresi var. Benfica Başkanı Luis Filipe Vieira ile çok yakın bir dostluğa sahip...
Lizbon’a geçince muhabirlik damarım kabardı. Sevgili Emre Can’a, “Benfica Başkanı’ndan bir randevu alabilir misin? Gitsek konuşsak” dedim. Emre, “elbette” dedi ve randevuyu aldı.
Her Avrupa başarısında, her altyapı örneğinde, her büyük satışta imrenerek izlediğimiz, “Keşke böyle olabilsek” dediğimiz Benfica’nın yapısını, anlayışını, uygulamalarını çok merak ediyordum.
Lizbon şehrinin içinde yer alan 65 bin kişilik meşhur Luz Stadı’nın yolunu tuttuk. Gittiğimiz gün Portekiz Milli Takımı, Euro 2020 elemelerine Sırbistan karşılaşması ile başlayacaktı ve daha erken saatlerde stadın önünde önemli bir yoğunluk vardı.
Benfica Kulübü, kendi stadının içinde... Kulüpten adımınızı içeri attığınızda büyük, özenli, disiplinli bir kulübe geldiğinizi size hissettiriyorlar. Görevliler kapıda karşıladılar. Başkan’ın asistanı beni, Emre Can’ı, sevgili Muammer Akçay’ı bekleme odasına aldı. Biraz sonra Başkan geldi. Tanıştık, aldı bizi odasına götürdü.
Başkan Vieira’nın Luz Stadı’na geniş bir cephesi olan mütevazı bir odası var. Emre Can ile biraz iş konuştular, sohbet ettiler, sonra sıra geldi futbola...
Biz ne yapıyoruz, Benfica ne yapıyor? Biz ne veriyoruz, Benfica ne ödüyor? Her şeyi konuştuk. Bizim konuştuklarımızı da eklersem roman olur. En iyisi ben, Benfica Başkanı Luis Filipe Vieira’nın ağzından bizi de yakından ilgilendiren, örnek olması gereken çarpıcı başlıkları sıralayayım:
Önce itibar...
- 19 yıldır Benfica Kulübü’nün Başkanı’yım. Geldiğimde koca Benfica’nın arması, markası bile 12 milyon euro için hacizliydi. Bugün Benfica’nın hiçbir malında tek kuruşluk tedbir, haciz bulamazsınız.
- Akıllı profesyonellerle çalışmayı severim. Bankacıyı, tefeciyi, aracıyı içeri sokmam. Benfica büyük marka... Bizimle çalışacak kişi ya da kurumların çok ciddi itibarının, saygınlığının olması gerekiyor.
- Her yıl futbolcu satışından 100 milyon euro kazanıyoruz. Avrupa kupaları, maç gelirleri, sponsorları koyunca bu rakam yılda 250 milyon euro oluyor.
- 150 milyon euro borcumuz var. Stadın yanındaki arsayı satsam çok daha fazlasını alırım.
- Artık kolay kolay altyapıdan oyuncu satmak istemiyoruz. Daha da güçlenmek ve Avrupa’nın devleriyle kapışmak istiyoruz.
- Luz Stadı’nın tamamı Benfica kulübüne ait... Devletin, bankanın ya da bir başka kuruluşun tek kuruşluk payı, hissesi yok.
- Büyük kulüp olmayı sürdürmek ve ekonomiyi sağlam tutabilmek için her yıl Şampiyonlar Ligi’ne katılmak gerekiyor. Bu çok önemli...
- Arada lafa girip çıkıyoruz. Benfica ne ödüyor, biz ne ödüyoruz... Futbolculara ödedikleri toplam yıllık maaş tutarı nedir? Bu dillere destan olan altyapı başarısını nasıl yakaladılar? Bu kadar oyuncuyu nasıl yetiştiriyorlar? Başkan Vieira önce bizdeki bütçeleri, futbolcuların aldıkları paraları sordu, söyledik. Slimani ve benzerlerinin maliyetini duyunca elleriyle yüzünü kapadı ve yaklaşık bir 30 saniye öyle kaldı. Sonra yeniden başladı.
Maaşından bile yüzde!
- Benfica’da 3-3.5 milyon euro olan tek oyuncu bulamazsınız.
- Yıllık maaş tutarımız toplam 40 milyon euro (Bir de yazıyla yazayım, yanlış anlaşılmasın... Kırk milyon euro) Bazen 50 milyon euro harcadığımız oluyor. 80 milyon euro harcasam Şampiyonlar Ligi’nde her sene final oynarım.
- 19 yaşındaki yıldızı Felix’e geçen yıl toplam 90 bin euro brüt veriyordum. Bu yıl korktum, brüt 500 bin euroya çıkarttım. Felix’e şu anda 120 milyon euroya müşteri var. (Biz söyleyelim Juventus ve M. United’ın radarında)
- Bizden Frankfurt’a transfer olan Joviç seneye Barcelona’ya gidiyor. Bu transferden 7 milyon euro kazanacağız. Joviç’in maaşının yüzde 30’unu da Benfica alacak.
- Benfica takımının yarısından fazlası altyapı oyuncularından oluşur, bu kaçınılmaz ve vazgeçilmez bir gerçektir.
Altyapıda 4 yaşında işbaşı!
Peki bu altyapı başarısı nasıl oluyor, bu kadar oyuncu nasıl yetişiyor? Başkan onu da anlattı.
- Bizde altyapı 4 yaşında başlar. Şimdi “4 yaşındaki oyuncu adayını nasıl buluyorsunuz?” diyeceksiniz. Anneler-babalar ellerinden tutup getiriyorlar.
- Portekiz’i 10 futbol merkezine böldük. Bu merkezlerde toplam 140-150 kişi çalışıyor. Hepsi futboldan iyi anlayan, teknik gözü olan insanlar.
- Seçtikleri aday oyuncuları Benfica kulübünün merkezinde topluyoruz. Şu anda altyapıda A takımına hazırlanan 200 oyuncumuz var. Bunlardan 80’i her an A takımına girebilecek durumda...
- Ülke dışından yakaladığımız genç oyuncular için ayrıca 30 kişilik bir scout ekibimiz var. Özellikle Güney Amerika’da çok etkililer. Zaten evladında gelecek gören aileler önce Benfica‘nın kapısını çalıyor.
Beko’ya çağrı yaptı
- Bu futbolcu adaylarının tamamı İngilizce öğrenmek zorunda... Yerli-yabancı fark etmez, İngilizce bilmeyen Benfica takımında oynayamaz.
- Eğer futbolcu adayının antrenmanları ile okulu çakışırsa ve biz buna bir çare bulamazsak, futbolcuyu okuldan alıyor ama en az okul kadar ciddi anlamda kendimiz öğretiyor, yetiştiriyor, hayata hazırlıyoruz.
- Türk markası Beko’nun Barcelona’nın sponsorlarından biri olduğunu biliyoruz. Gelsinler onlara dünyanın ezbere bildiği Luz Stadı’nın isim sponsorluğunu verelim.
- Her maç öncesi uçan, gösteri yapan meşhur kartalımız var. Bugün maç olmasa size gösterirdim. Özel bakıcısı var. Futbolcularımız gibi kartalımız da her gün stadın içinde antrenman yapıyor.
Madonna’nın oğlu David
Ünlü şarkıcı Madonna’nın Malavi’den evlat edindiği 4 çocuktan biri olan David Banda bugün Benfica’nın altyapısında forma giyiyor. 13 yaşındaki David, gelecek vaat eden isimler arasında gösteriliyor.
Cardozo üzüntüsü
Benfica Başkanı Filipe Vieira, Türk kulüpleri ile işbirliğine hazır olduğunu belirterek, “Bir transferde (Cardozo transferi) bizi üzmüş olsalar bile, samimi ve ciddi yaklaşımlar bizden her zaman karşılık bulur” ifadesini kullandı.
Zor adamdır ama vicdanlıdır
Bu yazacaklarıma peşinen kızıp, tepki koyanlar olacağını biliyorum. Ama bir hakkı teslim etmek zorundayım. Yurt dışındaydım, uzun süredir yazmadım, yani bu konuyu yazmak için geç kaldım ama yazmayı görev biliyorum. Fatih Terim’i, “Çeşme baskını” nedeniyle çok eleştirdik. Haklı eleştirdik. Sonuna kadar kabul... Ancak yanlışı eleştirdiğimiz gibi, doğrunun da hakkını teslim etmeliyiz.
İster federasyondan gelsin, ister başka yerden, faizleri ile birlikte tam 9 milyon lira parayı bir hayır kurumuna bağışlamak kolay iş değil... Ne trilyonerler gördük, aç gezene bir simit bile almayan... Fatih Terim’i iyi tanırım. Egosuna, öfkelerine, ölçüsüz tepkilerine ben de kızarım. Ama insanlığını, adamlığını asla inkar edemem, laf söylemem, yanımda söyletmem.
Çünkü okuttuğu insanları, ameliyat ettirdiği hastaları, baktığı aileleri ve daha fazlasını biliyorum.
Bu tazminat işi kamuoyuna mal olmasaydı, inanın bu kadar büyük bir bağış bile gizli kalırdı. Fatih Terim çok zor adamdır. Ama iyi, vicdanlı adamdır.
Daha uygar olmalı
Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın çok uzun yıllar önce yapılan kongreleri adeta karakolda bitince, “Batıya açılan pencere” tanımlaması ile Galatasaray kongreleri örnek gösterilirdi. Hayret! O örnek gösterilen kongreler ne kadar hızlı bozuldu. “Batıya açılan pencere” diye tanımlanan Galatasaray’ın özellikle son dönemlerdeki kongreleri adeta karakolda bitmeye başladı. Hele Adnan Polat’ın başkanlığı döneminde ibra edilmeyişi, sonradan camiada büyük pişmanlık yaratmış, “bir daha asla olmaz” denmişti. Üstelik Adnan Başkan bu ibrasızlığı onur meselesi yapmış, mahkemeye başvurup aklanmıştı. Ama hayret... Bu defa Mustafa Cengiz başkan ve ekibi idari yönden ibra edilmedi. Diyelim ki, Mustafa Başkan’ın yanlışları var, eksikleri var, hatta bu işi iyi yapamıyor. O zaman;
- Mustafa Başkan normal genel kurulda üyelerin oylarıyla gönderilemez miydi?
- Galatasaray şampiyonluk yarışındayken bu ibrasızlığın kime ne yararı oldu?
- UEFA, Financal Fair Play anlaşmasında Cengiz yönetimini muhatap almışken ve kritik günler yaşanırken, bu gelişme sıkıntı yaratmaz mı?
- Mustafa Başkan ve ekibinin acilen gönderilmesi gerekiyorsa, imza toplanarak olağanüstü genel kurul kararı alınamaz mıydı?
- Mustafa Cengiz Yönetimi, bu ibrasızlığa rağmen acilen gereken 75 milyon lirayı toplayıp dağıtmasıydı, bunun sonuçları ne olurdu?
- Mustafa Cengiz Yönetimi bu ibrasızlıktan sonra istifa etse ve işi oluruna bıraksa acaba kulübün güncel sorunları nasıl çözülürdü?
Galatasaray Genel Kurulu’ndaki gelişmeleri elbette üyeler kadar bilemem, asla karışamam. Bu konuda haddimi bilirim. Ama dışarıdan baktığınızda, bu ibrasızlığın Galatasaray’a en ufak birşey kazandırmadığını düşünüyorum. Galatasaray bir başkanından kurtulmak istiyorsa daha uygar yöntemleri denemeli...
Galatasaray’ın büyüklüğüne yakışan budur. Her başkanı bu yöntemle yollarsanız, yarın başkan yapacak adam bulamazsınız.
Para mı bassın?
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, “Fener ol” kampanyasını başlattı. Kulübe mayıs ayı sonuna kadar 65 milyon euro gerekiyor. Telaffuzu bile zor bir rakam... Bu işe karşı çıkanlar diyorlar ki, “Koca Ali Koç, kendi versin...” Bunu geçen haftalarda da yazdım, Ali Koç’un tek başına verdiği para 140 milyon dolar... Kimbilir “140” deyince milletin ağzına kolay, daha doğrusu ufak geliyor. Vurun dolar kuruna... 800 milyon liraya yakın para yapar... Bu ülkede kim verir bu parayı... Eski parayla 800 trilyon dediğiniz, saymakla bitecek para değil... Daha ne yapsın Ali Koç... Darphaneye gidip para mı bassın?
Futbola siyaset örneği
Siyasetle haşır neşir biri değilim. Seçimden seçime gidip oyumu atarım. Son
yerel seçim öncesinde Millet ittifakı, Türkiye’nin son dönemlerine damga vurmuş Binali Yıldırım’ın karşısına Ekrem İmamoğlu’nu çıkarınca “Başkasını bulamadılar mı, Binali Yıldırım’ın karşısında şansı sıfır” diye düşündüm. Hiç kuşkusuz, benim gibi düşünen çok ama çok sayıda insan olduğunu biliyorum.
Baktım, karşımızda farklı bir adam var. Kendi mahallesinde dolaşmak yerine, karşı mahalleden işe başladı. Ne kadar karşı mahalle varsa hepsini gezdi. En ağır eleştirilere bile hoşgörüyle, gülerek, sinirlenmeden, sıcak yaklaştı. Kendine karşı olanları ikna etmeye çalıştı. Oyunu alamadıklarının gönlünü aldı. Sahici davrandı, samimi davrandı, tevazuyu asla elden bırakmadı. Kampanya boyunca kavga-dövüş, öfke yanına bile yaklaşamadı.
Niye yazdım bunları? Bizim futbol dünyasına örnek olsun diye... Demek ki kavga etmeden, küfür etmeden, karşındakine saygı duyarak da maç kazanılabiliyorsun. Bizde her kötü sonuçtan sonra bahane arayanlara, çatacak yer arayanlara bu üslup örnek olsun. Bu üslup futboldan daha sert olan siyaset sahnesinde maç kazanıyorsa, futbol sahasında niye kazanmasın?
Guti niye olmasın?
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ve ekibi, kalan haftalarda Şenol Hoca’nın yardımıcısı Guti’ye daha fazla yetki vermesini istiyorlar. Guti’yi daha iyi görmek, gelecek sene adına daha sağlıklı bir karar verebilmek için... Guti’nin futbolu bıraktıktan sonra akılda kalan çok sağlam bir hocalığı yok. Ama Real Madrid altyapısını gördü, bu sezon büyük usta Şenol Güneş’in yanında ders alıyor. Üstelik bugün Avrupa’nın en önde hocaları arasında gösterilen Barcelona ve Real Madrid’in eski yıldızları Guardiola ile Zidane, futbolu bıraktıktan sonra çok da önemli görevler yapmadan takımlarının başına “patron” olarak geldiler ve önemli işler yaptılar. Bugün Guardiola Avrupa’nın en pahalı ve en fazla aranan hocalarından biri... Zidane, kurtarıcı olarak Real Madrid’e yeniden döndü. O zaman Beşiktaş’a Guti niye olmasın?
Zirveyi yakaladılar
Milliyet Spor Servisi’nde çok uzun yıllar müdürlük yaptım. Milliyet Yılın Sporcusu anketlerini ve ödül gecelerini düzenledim. İnanın çok zor iştir. Hele ödül dağıtım gecesi... Kazananı, kaybedeni bir araya getiremezsiniz, protokol dert olur, misafirin oturduğu yer sıkıntı olur, olur da olur... Bakıyorum son yıllarda Spor Müdürü Tayfun Bayındır ve ekibi bu işi, her yıl kaliteyi, gösterişi, katılımı biraz daha arttırarak çok iyi yapıyorlar. Öyle sanıyorum ki, bu yıl Milliyet ödül gecesinde zirveyi yakaladılar. Sevgili Tayfun Bayındır’ı, ekibini ve organizasyona katkı veren kim varsa hepsini gönülden kutluyorum.
