Bertan Kaya

Bertan Kaya

bertan.kaya@hotmail.com

Tüm Yazıları

Öğrenilmiş çaresizlik, organizmanın göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanç ile gelen bir ruh hâli durumudur. Fenerbahçe'nin Avrupa macerasında tam 15 sene Şampiyonlar Liginden uzak kalmak tam da böyle bir durumdur.

Fenerbahçe için son 15 senedir "katılım sağlanabilen" ki onu sağlayabilmiş olmak bile 2. olmayı gerektiriyor ve Fenerbahçe bunda da zorlanıyor, ön eleme turları bir kabusa dönüyor. Her seferinde eleyebileceği takımları eleyememek bir travma oluşturuyor. Sebep? Ya forvet transfer etmemek, ya bir penaltı yaptırma, ya penaltı kaçırma, ya saçma sapan kırmızı kartlar ile takımı eksik bırakma... İstatistiki olarak en sık rastlanan sebep de kaliteli bir forvet transfer etmemek! Bu Ali Bey'in icat ettiği bir başarısızlık sebebi değil elbet, bunu Aziz Beyden devralınmış bir gelenek olarak görmek gerek.

Haberin Devamı

Fenerbahçe taraftarı ile Yönetim arasında muhtemelen bir lisan problemi var. Oysa Ali Bey Başkan olurken taraftara verdiği vaatler lisan olarak gayet net anlaşılabiliyordu! Şimdi Yöneticilerin konuştuğu dili taraftar anlamıyor, taraftarın konuştuğu dili de sanırım Yöneticiler anlamıyor. "Önce aynı dili karşılıklı konuşmak gerekiyor. Tüm mesele aslında bu.

Geçen sezonun ortasından bu yana kaliteli forvet diye bağıran, dövünen, hatta yetmeyip halay çeken ve bu talebini 7-8 ayrı dilde dile getiren Fenerbahçe taraftarı yine de kulüpte kimsenin dikkatini çekemiyor. Taraftar artık "üst düzey forvet yine yok ama bakın yeni forma var, e zaten bizde Enner Valencia var" olayından feci şekilde sıkıldı! Muhtemelen Cocu, Yanal, Tahir Karapınar, Erol Bulut, Emre Belözoğlu ve Vitor Pereira tarafından da istenen ve alınamayan bu kaliteli, üst düzey forvet olayı sanki gizemli bir tabuya döndü. Neden alınamadığını kimse bilmiyor. Belki yöneticiler bile "yahu biz elimizden geleni yapıyoruz bir türlü olmuyor biz de anlamadık bu durumu" diyordur. Oysa gözünü karartıp o 15-20 milyon Euro'luk forveti alacaksın, bu gizemli tabu da tarihe karışacak. Muhtemelen bir tek İsmail Kartal forvet istememiştir, o da zaten hiç bir şey istemiyor. Önüne genç takımı koysan Hoca ses çıkarmadan 3. veya 4. yapar ve ertesi sene de sorunsuz gider. Büyük Fenerbahçeli. Galatasaray hazırlık maçlarına Seferovic ile çıkarken, Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi ön elemesine Enner ve King ile çıkması camiada bırakın 2022'yi, o kaotik 1990'lı yıllarda bile kabul edilemeyecek bir durum!

Haberin Devamı

Şimdi muhtemelen baskı ile apar topar Berisha tadında ya da tatsızlığında bir forvet alınır. Aslında şu an forvet de gereksiz. Forvet sana bu maçta lazım olacaktı. Farkı bu maçta ortaya koyacaktın. Ligde Serdar ve Pedro ile zaten idare edersin.

Savaş içindeki bir ülkenin moralman yıkık, transfer yapamamış takımı Lucescu tedrisatı ve taktik dehası ile öğrenilmiş çaresizlik duvarına bir çentik attı. Aslında Fenerbahçe taraftarının tahrik edildiği dakikalarda Putin, Putin diye bağırmak yerine forvet, forvet veya Jesus uyuma diye bağırması gerekirdi.

Gelelim maça.

Haberin Devamı

Sol bek, stoper ve forvet eksikliği açıkça ortada iken Lucescu gibi bir kurt hocaya ve onun aşırı atletik ve agresif takımına karşı oynanan bir Şampiyonlar Ligi ön elemesi zaten Lucescu'ya gel beni ele davetiyesi göndermek demek!

Öte yandan olumlu şeyler yok mu diyeceksiniz, kesinlikle var. Ben son iki maçta da Fenerbahçe'nin futbolunu beğendim. Kalitesi düşük, vasat bir oyuncu grubundan ısıran, basan, savaşan bir Fenerbahçe çıkartmış Jesus. Bu maçta da ilk 53 dakika bunu gördük. Bu gelişmeyi tebrik etmek gerek.

Ancak hücumcu kalitesi o denli düşük ki, hiç bir son vuruşta başarı sağlanamadı. Fenerbahçe takımını Yunan Mitolojisindeki Sisifos'a benzettim. Hikaye şöyle, Zeus, sırları ortaya dökülünce öfkelenip kral Sisifos’u cezalandırmıştı! Sisifos’un cezası ilk bakışta basit bir işti; devasa bir kayayı dik bir tepenin zirvesine kadar iterek yuvarlamak. Ama tam tepeye yaklaştığı anda, kaya görünmeyen bir güçle tamamen aşağı yuvarlanarak onu bu çileli işe yeniden başlamaya zorlardı. Tekrar ve tekrar… Zamanın sonuna kadar bununla lanetlendi Sisifos. Fenerbahçe takımları da son 4 sezondur Sisifos gibi binbir güçlükle kale önüne geliyor ve son pas veya vuruşlarda kötü performans ile topu kaybedip, herşeye yeniden başlıyor!

Enner'deki son vuruş kalitesi maalesef o kadar düşük ki, bırak Buşan'a penaltı atmayı, kaleci Lukovcan'a bu yaşında gol atma olasılığı şu formuyla %17'den fazla değil! King bana bal yapmayan Sow'u hatırlattı. Aynı oyundan kaçış, aynı maçın içinde kayboluş... Tek fark, son vuruşlarda Sow'un yedi sekiz kat gerisinde gözükmesi. Boş kaleye kazara attığı ve sayılmayan golde eyvah dedim içimden, Samatta'nın ahı tuttu! Neticede bu oyunculara uzun süre dayanan Jorge Jesus, belki de taraftarın sabrı üzerinde bilimsel bir deney yapıyordu. Keşke bu deneyi bu maçta değil de bir lig maçında yapsaydı.

İsmail Yüksek bence soyadı gibi çok potansiyelli bir futbolcu. Eğer düzenli forma giyer ve iyi akıl hocaları ile çalışır, hatta saha dışında da onlar ile takılır ise, büyük gelecek vaat ediyor. Napoli veya Rennes seviyeleri hayal değil. Ancak takımda ona ağabeylik yapacak bir model veya rehber yok. Müdahalesi büyük bir tecrübe eksikliği idi. Şampiyonlar Ligi'ni bırak, Spor Toto Liginde bile yapılmayacak bir pozisyon ve hamle acemiliğiydi. Pogba veya Busquets'in dahi o pozisyon bilgisi ve tecrübeleri ile denemekten çekinecekleri bir dalmayı İsmail halı saha maçında oynar gibi yapıverdi. Hırs, tecrübe ve IQ birleşmez ise bu tür dalmalar felaketle sonuçlanır.

Fenerbahçe turu esasen o kırmızı kartta ve sonrasında penaltıda bıraktı. İsmail ve Enner'in Fenerbahçe'ye ortaklaşa maliyeti belki de 20 milyon Euro oldu. Şimdi bu noktada adil olmak için İsmail ve Enner'den çok, saha kenarında tüm maç ne yaptığı anlaşılamayan, elindeki yeşil tahta ile bir oradan bir oraya koşturan Jesus'u suçlamak gerek. Bu noktada kafamda deli sorular var. Mesela, sarı kartlı İsmail'i sahada tutup, Crespo'yu neden oyuna almazsın? Üstelik Crespo tam da Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan oyun aklını ortaya koyabilecek isimken. Şimdi hem turu, hem de muhtemelen İsmail'i kaybettin. Ha bir de Enner'den gelebilecek 3-4 milyonu kaybettin. Şimdi bu kardeşimizi alıcı takımlar da izledi, gerçekten iyi olmadı. Oysa oynatmasan, bu para kasadaydı.

Fenerbahçe 11'e 11 iken Benfica gibi önde basar ve rakibi sıkıntıya sokarken, 10-11 kaldıktan sonra bari Flamengo gibi olayım dedi ama "Flamingo'ya" döndü. Sadece topun arkasından koşan, topu alamayan ve bunu da inatla, hırsla yapan bir takım gördük. Dinamo Kiev gibi bir dinamoya 10 kişi üstelik de 53. dakikadan itibaren 10 kişi oynarsan, maç sonu dilin dışarı çıkar serumluk, iğnelik olursun. Bu anlamda Fenerbahçe takım olarak elinden geleni yaptı. Belki de son 4-5 senede ilk defa saha içinde inanılmaz birdirenç ve mücadele azmi gördük. Tüm sezon ortalamada idare edip, Galatasaray maçlarında coşan ve 15 km koşan Gerson, Johnson veya Baroni'nin gösterdiği azme benzer bir azim vardı. Bu da takım olma adına olumlu sinyal. Ancak akıllı olmak ve 10'a 11 lik onurlu mücadelelere girmek zorunda kalmamak tabi en güzeli!

Gelelim, Jesus'un kenar performansına. Maçın kahramanları İsmail ve Enner Valencia gibi gözükse de aslında gizli kahraman Jesus'du! Saha kenarında çok hırslı ve heyecanlı bir görüntü vermesine, oradan oraya elinde bir taktik tahtası ile koşmasına rağmen, yaptığı tek hamle oyuna Emre, Bruma ve Serdar'ı almak oldu. Bunu da yanlış zamanlamalar ile yaptı. Sonra Emre'yi geri alması anlaşılması çok ama çok güç bir durumdu (tabi sakatlık yoksa). Emre ile Fenerbahçe rakibe tedirginlik vermiş, rakip sahada top tutar hale gelmişti. İlerleyen dakikalarda Bruma'yı izleyen Galatasaray'lılar herhalde büyük keyif almışlardır. Bruma Galatasaray'daki Bruma'dan 20 kilo fazla, hız olarak da 15 km/saat eksik gibi gözüküyor. O Bruma bu Bruma mı inanmak zor! Bruma Emre'nin yapmadığı neyi yaptı merakı içindeyim.

İşin bir de Arda tarafı var. Lincoln, Arda'nın yapabileceği neyi yaptı diye de sormak isterim. Hazırlık maçları da dahil izlediğim kadarı ile son derece düz, yavaş ve vasat bir futbolcu. Oysa Arda ile adam eksiltmek imkanı bulunabilirdi.

Kiev'in iki golü de hem sahada, hem de ruhani düzlemde ben geliyorum diyordu. Maçı izleyen milyonlar neredeyse ikisinde de golü yemeden önce hissettiler. Gollerden birer dakika önce stadyumda ve ekran karşısında adeta mistik bir sessizlik oluştu. Bu mistik sessizlik Fenerbahçe'nin Avrupa maçlarında gol yemeden hemen önce hissedilen bir fenomen. Bilim adamları araştırmalı. Kuantum alanına giren bir olgu olabilir.

İlkinde orta saha tamamen oyundan düşmüştü, Jesus bu ferahlığı manzara izler gibi izledi. Diğerinde ise Ferdi koşmaktan motoru yakmış, su kaynatır vaziyette idi. Rakip arkasından dolandı. Jorge gibi tecrübeli bir hocanın sahada bu boşlukları görememeleri şaşırtıcı.

Hocam buraya kadar bir garip yazıyorsun, neler oluyor diyenler olabilir, evet bu yazımda bir miktar olağandan farklı, mizahi bir dil denemesi içindeyim, biliyorum. Sinirimiz o denli bozuldu ki, yaylar yerinden oynadı! Ancak bu maçın acısı ve travmasını atlatmak için yeni bir forvet transferi bile yetmez bunu söyleyelim. Mizah o nedenle lazım. Bu elbette mizah olarak değil, trajikomik bir duruma yaptığımız aslında son derece yerinde eleştiriler olarak algılanmalı. Umarım ilgililer bu şekilde olduğunu anlar.

Fenerbahçe bence futbol ve takım olma adına doğru yolda. Hala Jesus'un doğru tercih olduğuna inanıyorum. Hatta Jesus'un nasıl olup da Fenerbahçe'ye getirildiğine hala inanamıyorum. Bu nedenle İsmail Kartal hocamın bu sezonun herhangi bir haftasında yeniden takımı çalıştırabileceğini sanmıyorum. Jesus'un takımı son 3-4 haftaya kadar potanın içinde kalır. Hatta ligin ilk 10-11 haftası bence çok olağandışı bir performans da izleyebiliriz. Hatta sezon sonunda Fenerbahçe sezon içinde net 103 gol kaçırmış olmasına rağmen şampiyon da olabilir. Öyle baskılı bir oyun olacağını tahmin ediyorum, gerisini siz düşünün.

Ancak Jesus'un dün basın toplantısında söylediği bir söze fena şekilde takıldım; "transferler benim onayımla yapılıyor ama maçı bunun üzerinden değerlendirmeyin" dedi. Bir çeviri hatası mı bilemedim ama onaylamak ile talep etmek arasında bir fark var. Bu sözlerden transfer için adayları Yönetim ve menajerlik şirketleri buluyor, ben de uygun görürsem onay veriyor gibi anladım.

Umarım yanlış anlamışımdır ama bir taraftan da transferlere bakınca ve son dört seneyi düşününce çok Ali Koç veya Rogon stili gibi duruyorlar! Bilemedim. Transferi Jesus yapıyorsa, teşhis doğru, tedavi yanlış gözüküyor. Yani kanatlara oyuncu alma tercihi doğru ancak King, Bruma, Emre ve Lincoln çok da kalite katamayacaklar gibi gözüküyor. Daha sezon başı, umarım yanılırım. Yanılmaktan da çok memnun olurum.

Buna ek olarak Jesus tepki göstermiş olsa da, sahadaki başarısızlığı transferler ve bireysel performanslar üzerinden değerlendirmek de bence doğal, çünkü "bu sene o sene" denilen ve yönetime aşırı kredi verilen bir senede sahada bal yapmayan kanatsız arıları görmek kabul edelim biraz can sıkıcı. Sezonun en iyi transferi (transfer gibi düşünürsek) adeta İsmail Yüksek ise, bu durum tabi ki sorgulanır.

Fenerbahçe sezona başlarken sol bek, sağ bek, yedek kaleci, stoper, forvet eksiği vardı. Transfer döneminin neredeyse ortasındayız, 6-7 yeni isim alındı, hala bu mevkilerde eksik var! Bu işi anlamak mümkün değil. Kulüpte yaşanmakta olan ve açıklanamayan bir diğer fenomen de bu!

Yine de moral bozmak yok, öğrenilmiş çaresizliğe isyan etmek yok, en az 12 hafta daha hocayı ve takımı net olarak desteklemekte fayda var. Futbolcuyu yuhalamak, ıslıklamak, homurdanmak, tribünlerde veya localarda memnuniyetsiz bir uğultu çıkartmak yok. Rakip takımın canını yakacak şekilde tezahürat yapmak (örneğin Putin), hakemler veya dış mihrakları suçlamak ve yenilen gollerden sonra negatif enerji saçmak da yok. Bu sene hem takımı, hem rakipleri centilmence alkışlama, İslam Çupi'nin başka bir büyüklük tanımına uygun hareket etmek var. Eleştiri yapacaksak öfkeyle değil, mizahla yapacağız.

Muhtemelen bu takım daha iyi, daha kompakt, daha agresif olacak. Göreceğiz.

Herkese sevgiler.