Skorer Bu nasıl ceza?

Bu nasıl ceza?

11.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bu nasıl ceza

Musibet, nasihatin bin mislidir... Bakarsınız sonu iyi gelir...Sadece "eceli gelen" bir federasyon, arkasında bile duramayacağı böyle cezalar verebilir.Bu nasıl bir ceza ki, veren bin pişman, cezalandırılan Spartaküs misali, "despota savaş açan bir kahraman" olabiliyor.Federasyonun Aziz Yıldırıma kestiği cezanın bedelini, yine Federasyon taksit taksit ödüyor.Ata Aksuyu dinledim... Futbol Federasyonumuzun otoritesinin ve pilinin bittiğini, son ümidin Dünya Kupasından gelecek iyi bir habere endekslendiğini, ancak Aziz Yıldırım olayı ile sonun başlangıcının hızlandırıldığını çıkardım; satır aralarından.Yeri gelmişken söyleyeyim; iç hesaplaşmaları yüzünden kızıp dalga geçtiğimiz Telegolde zaman zaman gazetecilik de yapılıyor. Asbaşkan Aksu, telefonla bağlandığı programda Aziz Yıldırımın dört aylık hak mahrumiyeti cezasından nasıl kurtulacağının "yolunu, yöntemini" açık açık anlattı:"Tahkim Kurulu futbolun mahkemesidir, ceza alan başvurabilir" dedi.Yani Aziz Yıldırım, bir dilekçe yazsa kurtulacak cezadan, besbelli. Yazmazsa, yakında bir punduna getirip kendileri affedecekler. Çünkü, bunaldılar. Olası bir "Şampiyonluğu kaçırmış Fenerbahçe taraftarı" karşısında durmak kolay mı?Şenol Güneşin bile "bir ortak yol bulunsa, kavga dursa" demesi bu yüzdendir. İşvereni federasyon olan teknik direktörün, böylesi önemli bir konuda, Ulusoyu bilgilendirmeden fikir beyan ettiğini kim iddia edebilir.Hafta başı, Aziz Yıldırımın Devlet Bakanı Fikret Ünlü ile buluşması, federasyonun ayağına dolanan cezada, "mülki" bir aşamadır büyük olasılıkla. Zaten, Futbol Federasyonunun eski "hasmı" Fikret Ünlü ; "Dünya Kupasından sonra federasyon genel kurulunun toplanmasını isteyeceğim" demişti; "Göreceksin sen" gibilerden... Gerekçe, şike ile faiz yolsuzluklarıydı ama, fırsat bu fırsattı. En sonunda Bakanın "cezayı veren takip etsin" lafıyla "Şeref Tribünü" de sırtını döndü Ulusoya. Kim kaldı yanında?.. Galatasaray mı?.. Güldürmeyin beni; bence en kızgın olması gereken taraf Galatasaray. En azından forması polemik konusu yapıldığından ve kavgada malzeme olarak kullanıldığından.Futbol Federasyonu ile başkanı, "Aziz Yıldırım olayı" ile tribünlere indirdiği kavganın bedelini, öyle ya da böyle ödeyecek. Yıpranarak mı olur, geri adım atarak mı, koltuktan kalkarak mı, bilinmez...Fakat, çember daraldı. Kavga kötü ama... Lorant, Denizliye dua etsin !.. "Kim aldı o yenilgileri ben mi aldım"?.. Laf mı bu yani!..Hocam... Almanım... Patavatsızım... Sen yat kalk, Mustafa Hocanın o mağlubiyetlerine dua et. Onlar olmasa, Şükrü Saracoğluna yine gelirdin ama, Alman turistler arasında kimseler tanımazdı.Lorantın yumurtladıklarını Mustafa Denizliye ilettiklerinde, tecrübeli hocanın yanıtı çok beğenildi ve "kibarlığını" bozmadığı iddia edildi. Bence tersi... Denizli, "Lorant çok iyi bir teknik direktör olduğu için Fenerbahçeye geldi" dedi. Lorantın kalitesi konusunda herkes bir "fikir sahibi" olduğuna göre Mustafa Denizli, Fenerbahçe yönetimine çok ağır bir eleştiri gönderdi. Yöntem kibar ama, anlam ağır bence. Fenerbahçe teknik direktörü Werner Lorant, beş forvetten sonra en büyük hatasını yaptı ve Mustafa Denizliyi suçladı: Derbi delisi Vidalar gevşedi, perçinler atıyor; gırgıra vuralım en iyisi. ***"Kim kazanır" mı dediniz?..Sonuç ne olursa olsun kazanacakların ilk sırasında hakem var.Sıkı bir kariyer ve yaklaşık bin dolar. Para, şöhret, güç, kudret; kral oldular kral... Ağzını açana kırmızı kart, uzatana sopa... ***Daumun geleneksel "tersten motivasyonu" bu kez tersyüz... Alman hocanın "biz daha kötü bir takımız" deyip kazandığını hatırlayanlar, bu kez "bize şans vermeyenleri ikna edeceğiz" laflarına bir anlam veremediler. Kimbilir, belki de internet mesajını yazarken yanında Alman savcı vardı.***Lorant ise futbolcularla birlikte kendini tesislere kapattı. Malum bu derbi çok riskli, bir daha Samandırayı görememek de var.Rüştünün durumu raslantı mı, ipucu mu?.. Fenerbahçede tansiyon düşmesi ile Rüştünün sakatlıklarındaki telepatik paralelliği bilenler, endişeli... Omuz değil, kristal küre sanki.***Pazar günkü maça "koltuk derbisi" diyenler de var. Aziz Yıldırım "nerede", Serdar Bilgili "ne kadar" oturacak, burada belli olacakmış...Derbi, beraberinde dünyanın en ilginç iddialarını da ekrana getirdi. ATVdeki Bizim Stadyumda Beşiktaş menajeri Sinan Engin ile Fenerbahçe yönetici/yazarı Selim Soydanın girdiği iddia çok müthişti... Kimse anlamadı.***Bu arada, aklıevvel bir futbolseverden dahice bir öneri geldi... Adını söylemedi ama nerede görseniz tanırsınız; kafasında aleminyum bir huni, ayağında sarı paletler var:Beşiktaş maçı TSYD havuzunda oynanmalıymış... Fenerbahçeliler ıslanınca daha iyi oynuyorlarmış, Beşiktaşlıların ise sinirleri yumuşarmış... Zaten tansiyon yüksekti, üstüne bir de Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi... "Cibilliyet"e neden karşıyız Trabzon yönetimi de futbolcusuna 20 milyar ceza kesmişti...Ve Milliyet yazarı Mehmet Tan, "futbolcuda yetenek ile cibilliyet birlikte lazım" demişti...Niye benim "tüylerim diken diken olmadı" acaba?..Mehmet Tanın "cibilliyet" önkoşulu, beni neden rahatsız etmedi. Neden ona hak verdim?..Üstüne balıklama atlayanların aksine, "cibilliyet"in doğrusunun "cibillet", anlamının ise "huy - yaradılış" olduğunu bilmemden değil elbet...Oturdum, kafa patlattım...Kaybedilmiş bir maçın ardından, bir meslektaşından "centilmence" forma isteyen Trabzonsporlu futbolcuyu alkışlamalı mıydım yoksa?.."Forma istemenin cezası olur muymuş" diye mi sormalıydım?.. Yapamadım... Galiba ben de ilkel ve çağdışıyım!.. Dünyanın en centilmen hareketlerinin bile, yanlış anlaşılma ihtimali varsa yapılmamasından yanayım. Hele bu girişimde, futbol gibi kamuya açık ve rekabete dayalı bir sosyal ilişkiler yumağından hatalı ipi çekme ihtimali varsa. Zamana ve yere göre, forma isteyene dayak bile atılan günümüzde (Beşiktaş - Malatya maçını hatırlayın), çok dikkatli olmak gerekiyor.Mesela, bir genç adamın dere kenarına uzanıp bir cigara tellendirmesi kadar doğal, ne olabilir?.. Ama birileri çıkıp, sigara içtiği için azarlayabilir. O genç, okuldan kaçan bir öğrenci ise, disiplin kuruluna gidebilir. Nöbet beklemesi gereken bir askerse, başına neler gelir; ne siz sorun, ne ben yazayım.Evet... Centilmenlik de, agresiflik de "göreli"dir; eylemlerin algılanması gibi. O zaman, "forma istemeye ceza verilmez"... Denilemez. Onun da adabı var.Unutmadan; cibilliyet, hele "pozitif" ise, sadece Trabzonspora alınacak futbolcularda aranması gereken meziyet değil, her meslekten her insan için "olmazsa olmaz" koşullardan biridir. Trabzonspor - Galatasaray erteleme maçında, tam da takım yenilmişken Cem Beceren, Ayhandan forma istemişti ya... Ulusoyun şapkası Bu iş, şapkayla formayla olmuyor. Zaman geliyor formasını giymiş insanlar bile kulüplerine zarar verebiliyor.Neyse...Ne yazıyordu Sayın Ulusoyun giydiği şapkada?"Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak"... Keşke, "bir gün herkes adil olacak" yazsalardı. Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy, "Galatasaray forması giymedim ama, Fenerbahçe şapkası taktım" dedi. Suçluyu yazın lütfen Konuk futbolcular ev sahibi takımın seyircisini kovalayıp yumrukluyor.Taraftarlar taraftarları, futbolcular futbolcuları, futbol sahasında dövüyor.Üzülmek yetmez, madem ki bu kadar dibe vurduk hiç olmazsa nedenlerini araştıralım; Bu köşenin saygıdeğer okuyucuları, lütfen sorumlu olduğunu düşündüğünüz kişi ve kurumları yazın. Bu köşede toparlayalım. eguven@milliyet.com.tr Sahaya bakın... Yan hakem, futbolcuyu tekmeyle hadım etmeye çalışıyor.