Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sıra dışı bir sezon yaşıyoruz. Trabzonspor’un açık ara önde götürdüğü ve şampiyonluğunu ilan etmesi için geri sayıma geçtiği bir lig. Kent, haftalar öncesinden zaferi kutmamaya başlamış ve parmak hesabı ile mutlu sona ulaşacağı günleri yazıyor defterine.
Ne muhteşem bir maç önü idi. Trabzonspor’un efsane hocaları Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer ve aralarında olası şampiyonluğa adını yazdıracak meslektaşları Abdullah Avcı’nın portleri. Tüyleri diken diken eden bir tablo idi.
Ya gerçekler? Futbolda işler farklı. Hele rehavete kapılır isen tamamen değişir her şey. Dün gece Beşiktaş’ın yeni hocası ve ön görülmesi güç planları ile karşılaştı Trabzonspor. Üst düzey bir mücadele vardı.
Pozisyon derseniz, akılda kalan, Djaniny’nin altı pas içinde ayağının kayıp kaleye vuramadığı top ve Vida’nın kafa vuruşunda Uğurcan’ın kritik müdahalesi idi. İkinci yarının uzatma dakikalarında direkten dönen o top.
Abdullah hoca orta sahada tüm yükü Siopis’e yükleyince Beşiktaş’ın ikinci bölgeyi geçmesi kolaylaştı. Ne Abdülkadir ne Bakasetas istenen desteği verebildi. Oysa Trabzonspor’un atak başlangıcında en etkili olduğu bu bölgenin savunma değil, hücum ağırlıklı bir organizasyon planlaması gerekirdi.
İlk yarıda kanatlar etkisiz kaldı. Visca oyunda dağildi. Alışılmış dışında etkisiz kaldı. Solda Nwakaeme boş alan bulamadı, çok geri geldi, hücuma katkı sağlayamadı ve nihayet çıktı. Djaniny bir forvet değil, orta alandan top çıkarma rolünü üstlenince ev sahibi ekip bunaldı. İlk yarıda özellikle savunmadaki dikkati tavrı ve kaleci Uğurcan’ın her zamanki gibi kritik müdahaleleri Beşiktaş’a şans vermedi.
Teknik direktör tercihleri önemlidir. İsime değil, işleve göre karar vermek değerlidir. Abdullah Avcı ikinci yarıya sezonun yıldızı Nwakaeme’nin yerine Cornelius’u alarak başladı. Niyet belli, amaç kazanmak idi. Kuzeyin yıldızı boş durur mu? Onun adı “bay gol”... Hemen niye oyuna alındığını gösterdi.
Futbolun güzelliği bu. Beşiktaş’ın kaçırdığı penaltıdan sonra eşitlik sayısını sağlaması, oyunun keyfine keyif kattı doğrusu. Kim heyecanlanmadı ki? Sonrasında maç iki tarafa da gitti geldi. Beşiktaş’ı takdir etmek gerek. Hiç bırakmadılar, kazanmak için uğraş verdiler.
Trabzonsporun’un rakip on kişi kaldıktan sonra, yani oyunun son bülümünde daha etkili olması gerekiyordu. Son anda girenlerin katkısı tartışılır ama, yeterli olamadılar.
Kazanılması gereken bir maç mı idi? Bu koşullarda sonuç normal. Lakin, dikkate alın, İstanbullu rakiplere kaybetmedi bu takım! O yüzden şampiyonluk adayı.
Güzel bir mücadale oldu, Beşiktaş yenilmedi, Trabzonspor hedefine bir adım daha yaklaştı.
Bordo-mavili renkler gün sayıyor. Bu kulübün başarısı bazılarını rahatsız etse de; gerçek değişmeyecek.
Siz ister 38, ister 13 yıl deyin, Trabzonspor Türk futbol tarihine damga vuruyor!
Galiba bazı şeylere alışmak zaman alıyor!