Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bülent Uygun, belki de hayatının en büyük kumarını oynadı. 58. dakikada Diallo’yu oyundan alıp, Cvetkov’u hücum bölgesine göndermesinin tek anlamı vardı: “Ya hep ya hiç.”
Zaten Hayrettin ve Abdurrahman gibi ofansif yönü kuvvetli iki kanat oyuncusu yoktu. Koşullar Bülent hocayı dörtlü savunma kurgusunu değiştirip ceza alanını Saidi, Diallo ve İlhan’a teslim etmek zorunda bırakmıştı. Bu bile büyük risk iken, son yarım saatte her şeyi göze alıp oyunu Ankaraspor yarı alanına yıkma düşüncesi çılgınlıktı. Ancak bu çılgınlık son üç haftaya girilirken Sivasspor’u şampiyonluk potasının içinde bırakmaya yetti. Kısıtlı imkanlar ve kadroyla tarih değiştirmeye çeyrek kala bu takım ve teknik direktörü için “Hepinize helal olsun”dan başka ne söylenebilir? Yürekleriyle mücadele eden bu adamlara bin kere helal olsun!
Maçın kader anı diyebileceğimiz iki pozisyonu vardı. İlki henüz 56. saniyede Mehmet Yılmaz’ın vuruşunda kaleci Petkoviç’in müthiş kurtarışı, diğeri 61. dakikada Murat Akyüz’ün yine Petkoviç ile karşı karşıya kaldığı anda topu kaleye göndermek yerine kendini yere bırakıp penaltı kolaycılığına kaçmasıydı.
Bu kabus saniyelerini bir kenara bırakırsak, Sivasspor’un maçı daha ilk yarıda koparması gerekirdi. Özellikle ilk yarının son on dakikasında Ankaraspor ceza alanında kurduğu baskının sonuç vermemesi mucizeydi. Mehmet gibi bir son vuruş ustasının kaçırdıkları, Saidi’nin rotasını şaşıran kafa şutu, Ankaraspor kilidini açacak pozisyonlardı.
Sabırsızlanan tribünleri ayağa kaldıran gol, kritik maçlarda takımını rahatlatan Musa’dan gelince, oyun Sivasspor’un istediği şekle büründü. Ankaraspor’un çok adamla beraberlik arayışları, hızlı hücumu seven kırmızı-beyazlı takımı iştahlandırdı. Mohammed Ali’nin klas golü, konuk ekibin konsantrasyonunu yitiren savunmasının ürünüydü. Tıpkı Ankarasporlu Erhan Albayrak’ın “Ne oluyor?” dedirten sayısı gibi.
Tünelin sonundaki ışığı gören Sivasspor’un destan yazmasına yüz seksen dakikası kaldı. Bu takım, 31 haftada rüştünü ispatladı. Öyleyse son düdük çaldığında neden elinde bir Şampiyonlar Ligi vizesi olmasın ki?