Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Efendim basın susuyor, görevini yerine getirmiyor, uyuyormuş...
Kimdir onca haberi görmezden gelen bu iddia sahipleri? Garip ama meslektaşlarımız!
Peki onlar ne yapar? Neden merak ettikleri konuları araştırmaz, ilgililerle konuşmaz, doğru bilgilere ulaşıp kamuoyunu aydınlatmayı düşünmez?

İhanetler bulaşıcıdır

Niye düşünsünler canım...
Oturdukları yerden hesap sormak dururken neden ellerini taşın altına soksunlar ki?
Hadi bazıları mesleğin duayenleri... Bir yaştan sonra habercilik yapmalarını beklemeyelim.
Ya ötekiler? Camiada anlı şanlı köşelere sahip diğerleri? Onların gazetecilik dürtüsü, isteği yok mu?..
“Biz köşe yazarıyız. Gazetecilik bizim işimiz değil” diyorlarsa bilelim. Unvan ve görev tanımlamalarına bakıp “pardon kardeşim” diyelim!
* * *
Bu tartışmaların nedeni Trabzonspor- Beşiktaş maçındaki talimatlara aykırı eylem ve sonrası yaşananlar.
Peki haberin yazıldığı günden bu yana ne yapıldı?
Söyleyelim, bir arpa boyu yol alınmadı. Göstermelik bir soruşturmayla suç, kurumun belki de en dürüst, en çalışkan personelinin üzerine yıkılıp, dosya kapatılma aşamasına gelindi.
Gerçek sorumlular, skandalı gizlemeye çalışanlar ise neredeyse koruma altına alındı.
Olayın dört sac ayağı var; Birincisi bilgi işlem ünitesinde çalışan Bayram Kaya. İkincisi genel sekreter yardımcısı Özcan Şepik. Üçüncüsü dönemin genel sekreteri Lutfi Arıboğan. Sonuncusu Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy.
Şimdi düşünebiliyor musunuz, sistem alarm verecek, Kaya bu bilgiyi Şepik’e iletecek o da  “Aman Beşiktaş yanmasın” diye dosyayı hasır altı edecek.
Bu senaryoya kargalar güler.
Adam salak mı bunca yıllık emeğini bir kalemde silsin, sicilini lekelesin?
O halde? Konunun Şepik veya Kaya tarafından Arıboğan’a aktarılmaması mümkün mü? Bence değil.
Peki Arıboğan olayı Haluk Ulusoy ile paylaşmamış olabilir mi? Paylaşmadı ise tüm sorumluluk onun.
Paylaştıysa? Skandalı Federasyon Başkanı örtbas etmiş demektir!
Diyelim ki bunların hiçbiri yaşanmadı.
Suçlamaların odağındaki Haluk Ulusoy niçin çıkıp “Hayır kardeşim, bu konuda kimse bana bir şey söylemedi” demez?
Dönemin yönetim kurulu üyeleri “Haberimiz yoktu” diye isyan ederken, Ulusoy yakınlarına söylediklerini kamuoyu ile paylaşmaz.
Üstelik günahı kadar sevmediği Arıboğan da hedefte iken niçin susar?
İlginç, değil mi?
Bu konu vicdan işidir. Vicdan sahibi insanlar akşam yatağa kafalarını koyduklarında yalan söyledilerse uyuyamazlar.
Yok, “Vicdan” onlar için Laleli pavyonlarında sahneye çıkan şarkıcıysa, ihanetlerini bulaştırmaya devam ederler!
Benim Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Mahmut Özgener’e naçizane bir önerim var.
CIA tipi soruşturmayı, haksız yere kafa koparmayı bir kenara bıraksın.
Konudan haberdar olması muhtemel kim varsa bir odaya toplasın, yüzleştirsin.
Namusları ve şerefleri üzerine yemin ettirsin. Bildiklerini, bu bilgileri kime ilettiklerini sorsun.
Herhalde kimse şerefine ve namusuna mevki, makam, para uğruna laf söyletmeyecektir!..

Tribüne dikkat
Ümit Milli Takımın Ermenistan maçını izleyenler anlatıyor.
“Tribünlerde küfürün bini bir para. Türkçe biliyorlar. Müthiş baskı oluşturuyorlar...”
Bugün sıra A Milliler’de. İyi bir başlangıç için en azından kaybetmememiz gereken bir sınav.
Ermeni taraftarların bu maçı tarihle hesaplaşma olarak görmesi futbolcularımızın motivasyonunu etkileyebilir.
Rakip takımın tribünleri tahrik etme olasılığı da işin cabası.
Teknik, taktik elbette önemli. Ama ay-yıldızlı oyuncularımızın öncelikle kulaklarını tıkamaları şart.
Kapasiteleri, kaliteleri ve performanslarından endişem yok.
Ama şu bir gerçek ki, Türkiye gruptaki en zor maçını bu akşam oynayacak.

Haberin Devamı


7 bin euro  az para mı?
Ümit Özat kardeşime bir kez daha geçmiş olsun diliyorum.
Sevgili Ümit geçirdiği hayati tehlikeden sonra Ankara’daki dostlarından biriyle sohbet eder.
Söz dönüp dolaşıp hakem hatalarına gelir.
“Almanya’da hiçbir futbolcu hakemle ilgili yorum yapamaz, suçlayıcı demeç veremez” der.
Karşısındaki sorar, “Neden?”
“Futbol Federasyonu maçtan sonra hakemi eleştiren futbolcuya 7 bin euro ceza kesiyor da ondan..”
Ya bizde?
Mikrofonu kime uzatsan, kamerayı hangi futbolcu görse hedefte hakem var.
Sayın federasyon yöneticileri. Amerika’yı yeniden keşfetmeyin. Disiplin talimatını UEFA standartlarına uydurduk diyorsunuz ya...
Galiba eksik kalan ya da atladığınız yerler var!
Henüz sezon başı. Madem hakemin arkasındasınız, ekleyin talimata bir satır daha görelim iyi niyetinizi!...


Akkuş’a da bu yakışır
Pekin’deki rezaletten sonra “Seçimlerde yokum” diyen Halter Federasyon Başkanı Hasan Akkuş, kendisine yakışanı yaptı.
Müthiş bir U dönüşüyle “Yönetim kurulu üyelerim ısrar ediyor” diyerek, dört yılda eline yüzüne bulaştırdığı işe devam kararı aldı.
Aslında bu şark kurnazlığına şaşırmadım. Akkuş’un beklenen manevrası yaşadıklarından ders çıkarmadığını gösteriyor.
“Çin’e turist olarak gitmiyoruz” dedi, turist olarak döndü. Dört madalyadan söz etti 1 gümüşü zor çıkardı. “Yokum” dedi, sözünü yuttu.
Dört yıl önce zirvede aldığı halteri podyuma yapıştırdı. Doping skandalları, uluslararası müsabakalardan men cezası, paramparça bir camia Akkuş’un mirası olarak kalacak iken şimdi bir kez daha sırtını siyasete dayayıp başkanlığını sürdürmek istiyor.
Sayın Akkuş geriye bakıp yarattığı eserle gurur duyuyorsa söyleyecek lafım yok.
Ama azıcık rahatsızlık duyuyorsa yapacağın tek şey var;
Bir an önce dirsek çürüttüğü üniversiteye dönmek ve akademik kariyerini yükseltmeye çalışmak.
Rahmetli Arif Nusret Say’ın kemikleri yeteri kadar sızladı çünkü!