Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pandemi tüm dünyanın başına bela. Üzerine yoğun maç trafiğinin getirdiği sakatlıkları ve cezaları da ekleyin; bir haftada tüm planlarınız değişebilir. Olumsuz koşullar Başakşehir’i de Trabzonspor’u etkilese de görmemiz gereken, şans bulan genç ve alternatif oyuncuların ne yapacağı idi.
Trabzonspor’a bakın. Covid-19 nasıl da vurup geçmiş? Bu takımın en önemli savunmacısı, mucize işlere imza atan kaleci Uğurcan’ın eksikliğinde altyapıdan Kağan idi var emaneti alan. Helal olsun kardeşim, o kale ileride senin.
Ya Başakşehir? O kadar eksiği vardı ki. Futbolun böyle adaletini sevmiyorum. Önemli silahların devre dışı kaldığı bir oyun izledik.
Maçın hikayesini yazacak olan Trabzonspor kalecisi 18 yaşındaki Kağan’ın performansı idi kuşkusuz. Onu rahatlatacak olan ise “ağabeylerinin” topu ondan ne kadar uzak tutacağına bağlı idi. Bu duygusal ilişkiyi ve yardımlaşmayı ancak sahadakiler hissedebilirdi. Ne güzel paylaştılar.
İlk yarıda oyunun kontrolü alan Trabzonspor tehlikeleri kalesinden uzak tutmayı başardı. Ama hücum anlamında üretken değildi. Kuşkusuz Nwakaeme’nin yokluğu ve topu ileri taşırken yarattığı aksiyonun eksikliği, bordo-mavili ekibin üçüncü bölgedeki etkisini azalttı.
Başakşehir’in geçen sezonki kimliğinden uzak olduğu ortada. Sanki deplasmanda oynuyor gibi, rakibi kendi yarı alanında beklemesi Aykut Kocaman klasiği gibi görünse de, kazanmak için yapacağı hamleler çok zayıftı. Nitekim maç boyunca genç kaleci Kağan’ı telaşlandıracak ve zorlayacak gol girişimi yoktu.
Kağıt üzerinde daha etkili olması gereken tarafın Trabzonspor olduğu gerçek. Ekuban, Bakasetas, Djaniny’nin devreye girmesi, Trabzonspor’a avantaj sağlayabilirdi. Eksiklerine karşın Trabzonspor’un direnci ve deneyimli oyuncularının takım savunmasına katkısı değerli idi.
İkinci yarıda da aynı disiplin ile oynayan iki takım vardı. Yedi haftadır kazanamayan bir ekibin teknik direktörü olmak zor, Aykut Kocaman’ı anlıyorum. Ama harakete geçmek adına bir hamle gerekiyorsa, bu kadar eksik bir rakip karşısında daha cesaretli oynaması gerekiyordu. Geçen sezonun şampiyonunun sıradanlaşması elbette Aykut hocanın suçu değil, ama bazen kazanmak için risk almak şart. Buna cesaret edemedi hoca. Belli ki onun da önceliği puan idi.
Trabzonspor için bu koşullarda kaybetmemek elbette öncelikti. Ama rakibin de bu kadar eksik olduğu bir sınavda sonuca etki edecek kozlarını vardı Abdullah hocanın. Kimdi bunlar? Ekuban, Djaniny ve son haftaların çilingiri Bakasetas. Hayat size bazen farklı seçenekler sunabilir. Kilitlendiğiniz dönemlerde bir kahraman çıkar ve “ben formayı hak ediyorum” diyebilir. Abdullah hoca gençlerden yana şanslı. Yusuf Sarı diye bir çocuğu sürdü sahaya. Laf olsun diye değil, güvendiği için. O kuaför saçlı çocuk öyle bir gole imza attı ki, tüm arkadaşlarına direnç kattı. Tutana aşk olsun çocuk. Onun kalan bölümdeki mücadelesi de takdire değerdi.
Sonrasında Atakan’ı sahaya sürmesi ayrı bir güzellikti gençlerin hevesini artırmak adına. Hocam; zorluklar öyle kazançlar sağlar ki, üç puandan ötesidir edinimler. Son dakikada kaleci Kağan’ın o kritik müdahalesi ve arkadaşlarının maç sonu onu kucaklaması, gelecekteki güzel hikayesinin ilk satırlarıdır.
İster inanın, ister farklı pencereden bakın. Trabzonspor gerçeği adım adım kendini hissettiriyor. Dün gece elde ettiği galibiyet, en zor koşullarda neler yapabileceğinin göstergesidir.
Uzun yıllardır takip ettiğim Trabzonspor ile ilgili gözlemim şudur; Bu takımın rakiplerini titreten ayak sesleri var. Avcı’nın ekibi çocuk-çocuk öyle inançlı ki, nazar değmesin.
Abdullah hoca son söz sana; futbol zeka oyunudur, anlayamanlar başka kulvarda oynasın. Helal olsun sana ve inananlara!